tag:blogger.com,1999:blog-59649598345663695452024-03-13T11:51:14.562-07:00İnsani DuygularMütemadiyen "İNSAN"insaniduygularhttp://www.blogger.com/profile/00494372591426658930noreply@blogger.comBlogger90125tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-86625301514350412532016-10-14T05:10:00.000-07:002017-05-15T22:54:53.776-07:00Metu Unicorns ile Muggle Quidditch'i Üzerine<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<h3>
<span style="font-family: inherit; font-weight: normal;"><span style="color: #990000;">Harry Potter </span>dünyasının vazgeçilmez sporu <span style="color: #990000;">Quidditch
</span>sanıldığının aksine yalnızca büyücülere özel bir oyun değil. 2014’ten beri ülkemizde
de oynanıyor hattâ. Türkiye’ye <span style="color: #990000;">ODTÜ </span>önderliğinde gelen ve <span style="color: #990000;">Muggle Quidditch</span>’i
olarak adlandırılan oyun çok kısa sürede yaygınlaşmış durumda. Şu an pek çok
üniversitenin Quidditch takımı var ve iki senedir ulusal bir turnuva dahi
düzenleniyor. Oyunun nasıl oynandığını ve Türkiye’deki Quidditch’in ne durumda
olduğunu daha iyi anlayabilmek için istatistik olarak ülkemizin en başarılı Quidditch
takımı <span style="color: #990000;">Metu Unicorns</span>’un koçu olan <span style="color: #990000;">Kaan Bolat</span> ile konuştuk.</span></h3>
<div>
<span style="font-family: inherit; font-weight: normal;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjXa_GaYf_rwZggWBD9KauBRSLS1Vb2-pYhZ1xk2VDaIJ2BfyM_GW_54dK9rwID1aQV6ENMcLVMFjWcOgsgWlu7lt-0a-7UrgDckn237HZJVgq1b_wbSWDPLA7Qm0N5x5Uvb0rINT6os4/s1600/14368848_516704065207047_5390385667140898973_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjXa_GaYf_rwZggWBD9KauBRSLS1Vb2-pYhZ1xk2VDaIJ2BfyM_GW_54dK9rwID1aQV6ENMcLVMFjWcOgsgWlu7lt-0a-7UrgDckn237HZJVgq1b_wbSWDPLA7Qm0N5x5Uvb0rINT6os4/s640/14368848_516704065207047_5390385667140898973_n.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div>
<span style="font-family: inherit; font-weight: normal;"><br /></span></div>
<h3>
<blockquote class="tr_bq">
<span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: inherit;">Oyunda <span style="color: #990000;">quaffle </span>(seriden aşina olduğumuz üzere) adı verilen
havası biraz alınmış bir voleybol topu var; bu top ile birer adet tutucu (yeşil
kafa bandı takar) ve üçer adet kovalayıcı (beyaz kafa bandı takar) adı verilen
oyuncular oynayıp, farklı yüksekliklerdeki üç çemberden geçirerek sayı yapmaya
çalışıyor. Her sayının değeri ise 10 puan. Bunun yanında üç adet bludger adı
verilen ve Amerika’da yakar top turnuvalarında kullanılan toplar var; bu
toplarla ise ikişer adet vurucu (siyah kafa bandı takar) oynuyor ve rakip
oyuncuları vurarak oyundan düşürmeye çalışıyor. Vurulan oyuncu süpürgesinden
inerek kendi çemberine gidip dokunmak zorunda, bunu yapmadan oyuna müdahale
etmesi yasak. Son olarak 17. Dakikada <span style="color: #990000;">Snitch </span>maça dahil oluyor ama bunun
detaylarını biraz daha aşağıda bulacaksınız. Oldukça hızlı ve takip etmesi zor
olan bu oyunu 1 baş hakem, 3 yardımcı hakem, 2 sayı hakemi ve 2 masa hakemi
takip ediyor. Ayrıca bir de cinsiyet kuralı var; quidditch sporu kuralları
gereği takımda sahada olan oyuncular arasında en fazla 4 tanesi aynı
cinsiyetten olabilir, bu cinsiyet ise toplumsal rollere bağlı ikili
cinsiyetlerden biri olmak zorunda değildir. Bu da bu sporu diğerlerinden farklı
kılan ve kucaklayıcı hale getiren, birçok kişinin de bu spora gönül vermesindeki
en büyük etkenlerden biri.</span></span></blockquote>
</h3>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<h3>
<b><span style="font-family: inherit;">Bu yıl Quidditch
Dünya Kupası’nda 21 takım arasında altıncı oldunuz, uluslararası platformlara
alışkın bir takım olarak değerlendirdiğiniz dünyadaki ve Türkiye’deki oyun arasında
ne gibi farklılıklar var?</span></b></h3>
<h3>
<span style="font-family: inherit; font-weight: normal;">Öncelikle 21 takım arasından altıncı olanın Türkiye’yi
temsilen giden ve oyuncuları Türkiye’deki takımların oyuncuları arasından
seçilen Team Turkey adlı takım olduğunu belirtmekte fayda var. Ben de Unicorns
Quidditch koçu ve METU Unicorns takımının oyuncusu olarak <span style="color: #990000;">Team Turkey</span> için koçluk
ve oyunculuk yapma şansı buldum bu turnuvada. Dünya Kupası finali oynayan
Amerika ve Avustralya bunu hak ettiklerini açıkça gösterdi; diğer takımlara
karşı bariz bir fiziksel ve taktiksel üstünlük kuran Amerika finale rahatça
gelirken, Avustralya da yarı finaldeki Fransa maçı dışında pek zorlanmadan
finale çıktı. Ancak finalde bu iki takımın kapışması gerçekten izlemeye
değerdi, sonunda Avustralya’nın kupayı alması ise bu zamana kadar canlı olarak
şahit olduğum en güzel anlardan birisiydi. Şu aşamada Türkiye’de quidditch
oldukça üst düzey oynanıyor bana kalırsa, Avrupa’nın en iyi üçüncü ülkesiyiz
Fransa ve İngiltere’den sonra. Bunu hem METU Unicorns’un son Avrupa Quidditch
Kupası’nda 40 takım arasından üçüncü olmasından, hem de Dünya Kupası’nda
altıncı olup katılan Avrupa ülkeleri arasından en iyi üçüncü dereceyi elde
etmesinden okumak mümkün. Türkiye, dünya quidditch arenasında oldukça büyük ve
önemli bir yer tutuyor artık; rakipler karşılarındaki Türk takımı kim olursa
olsun Türkiye’den gelmiş olduğu için daha temkinli oynuyor bu takımlara karşı.
Şu anda, yine kişisel fikrime göre, Kanada’nın da önündeyiz artık Avrupa olarak;
ancak Amerika ve Avustralya’yı yakalamamız biraz daha zaman alacak gibi.</span></h3>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<h3>
<b><span style="font-family: inherit;">Aranıza katılmak
isteyenlerin ne yapması gerekiyor?</span></b></h3>
<h3>
<span style="font-family: inherit; font-weight: normal;">Bizleri takip etmek isteyenler Facebook, Twitter ve
Instagram üzerinden bize ulaşabilirler. Ayrıca beni (Kaan Bolat), Can Kaytaz’ı,
Kamil Urgun’u, Unicorn kaptanlarımız Sıla Yüksel ile Fatih Aykurt’u veya Minicorn
kaptanlarımız Emre Sönmez ile Fatih Koşar’ı Facebook üzerinden ekleyebilir,
istedikleri soruları sorabilirler.</span></h3>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg42urJ3QEtaZNbYxMW33XzR5G8u29l_kkuhcyHAGIPh725QeB4yGjH4GGYcS85kiOsUsshGyIK6aWo5xOjjBw3ipfqmw-UnkdXV3gxrt07XKBRy4DFMLG9sHNoxzpzaMzaAoQMUhYge8E/s1600/14333708_516664141877706_8942690056981810279_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="422" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg42urJ3QEtaZNbYxMW33XzR5G8u29l_kkuhcyHAGIPh725QeB4yGjH4GGYcS85kiOsUsshGyIK6aWo5xOjjBw3ipfqmw-UnkdXV3gxrt07XKBRy4DFMLG9sHNoxzpzaMzaAoQMUhYge8E/s640/14333708_516664141877706_8942690056981810279_n.jpg" width="640" /></a></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgc6kvkVD8gVzZ8sfxk2_HGUabD0ZKr68EXC_EYCz0rkledScLqiniz3Y0LZ7JCPOI8DH_7IA71oeWFVQR_Tt5ZMuAJc8etPbBhcb5rThhz4GtYmskkDUyLUneLjVVlqvxaCi90NOasQRw/s1600/14344743_516663511877769_1160974881044166477_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="422" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgc6kvkVD8gVzZ8sfxk2_HGUabD0ZKr68EXC_EYCz0rkledScLqiniz3Y0LZ7JCPOI8DH_7IA71oeWFVQR_Tt5ZMuAJc8etPbBhcb5rThhz4GtYmskkDUyLUneLjVVlqvxaCi90NOasQRw/s640/14344743_516663511877769_1160974881044166477_n.jpg" width="640" /></a></span></div>
<br />
<h3>
<b><span style="font-family: inherit;">Antrenmanlarınız da
seyircili oluyor bildiğim kadarıyla, oyun esnasında seyirciden ne tür
reaksiyonlar alıyorsunuz?</span></b></h3>
<h3>
<span style="font-family: inherit; font-weight: normal;">Aslında oyunlarımızı izleyen iki tip seyirci var; oyunu ve
kurallarını tamamen bilenler (ki bunlar genelde zaten oyunu oynayanlar, onların
aileleri yahut arkadaşları veya gerçekten çok az sayıda bulunan sıkı quidditch
takipçileri oluyor), bir de hiçbir şey bilmeden çeşitli sebeplerden o gün orada
olanlar. İlk izleyenler için genelde oldukça ilgi çekici oluyor maçlar, genelde
komik olduğunu düşünüp eğlenmeye gelen insanlar sporun sertlik, zeka ve
fiziksellik gerektirdiğini görünce bakış açıları değişiyor. Yine de
istediklerini almış oluyorlar çoğu zaman, yalnızca bu eğlence komiklikten değil
de hakikatten bu sporu izlemesi keyif verdiği için olmuş oluyor. Antrenman
sonlarında bizleri tebrik eden, gelip bizlere katılmak istediğini söyleyen
birçok insan oluyor; elbette hala dalga geçen yahut bizleri küçümseyen insanlar
da olabiliyor, ancak bu kitle bizim bilinçlenmemiz ve sporun da hızla
yayılmasıyla gün geçtikçe azalıyor.</span></h3>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<h3>
<span style="font-family: inherit;"><b>Takım içinde Harry
Potter ruhu ne durumda, Harry Potter okumayan – izlemeyen insanlar var mı
aranızda?</b></span></h3>
<h3>
<span style="font-family: inherit; font-weight: normal;">Bu konuda geniş bir skala var takımımızda; hiç Harry Potter
okumamış/izlememiş ve quidditch nedir bilmeden yalnızca fizikselliği için
başlamış insan da var, gerçekten Potterhead olup gelen de var. Biz de herkesi
kucaklıyor, elimizden geldiğince ve enerjimiz yettiğince sporu ve doğasını
insanlara anlatmaya çalışıyoruz. Herkesi bekleriz!</span></h3>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<h3>
<b><span style="font-family: inherit;">Herkesin merak ettiği
bir diğer konu Snitch. Müsabakada en önemli anlardan biri Snitch’in sahaya
inmesi zira karşılaşmayı doğrudan etkiliyor çoğu zaman. Uçan topun boşluğunu
nasıl dolduruyorsunuz?</span></b></h3>
<h3>
<span style="font-family: inherit; font-weight: normal;">Snitch koşucusu adını verdiğimiz tarafsız bir atlet şortuna
kural kitabınca belirlenmiş uzunlukta bir çorabı cırt cırt ile yapıştırıyor ve
bu çorabın içine bir adet tenis topu koyuyor, ardından oyunun 17. Dakikasında
sahaya giriyor. Her iki takımın arayıcıları ise 18. Dakikada sahaya giriyor ve
koşucuya müdahale etmeden yalnızca topu yakalamaya çalışıyorlar, koşucunun ise
arayıcılara oldukça sert müdahaleler yapma hakkı var. Snitch yakalandığında,
tıpkı kitaptaki gibi, oyun bitiyor ancak kitaptan farklı olarak snitch
yakalayan tarafa 30 puan kazandırıyor.</span></h3>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<h3>
<b><span style="font-family: inherit;">Harry Potter
evreninden favori Quidditch takımınız var mı?</span></b></h3>
<h3>
<span style="font-family: inherit; font-weight: normal;">Bu soruya kendi adıma cevap vereyim, ne yazık ki yok.
Bildiğim kadarıyla Unicorns Quidditch olarak desteklediğimiz bir takım da yok
Harry Potter evreninden, biz kendi ekolümüzü yaratmak amacındayız :D</span></h3>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<h3>
<span style="font-family: inherit;">Bu seneki Quidditch
Türkiye kupası yaklaşıyor, geçen senelerin favori takımlarından biri olarak turnuvayla
ilgili düşünceleriniz ve beklentileriniz neler?</span></h3>
<h3>
<span style="font-family: inherit; font-weight: normal;">Geçtiğimiz iki kupanın namağlup şampiyonu olarak bu sene de
hedefimiz elbette ki Türkiye Quidditch Kupası şampiyonluğu. Tabi ki bunu
istemekteki temel amacımız ise geçen sene üçüncü olduğumuz Avrupa Quidditch
Kupası’nda bu sene birinci olarak kupayı evimize, ait olduğu yere getirmek.
Ancak quidditch bu sene Türkiye’de, dünyanın her yerinde olduğu gibi, hiç
olmadığı kadar çekişmeli bir noktada. Bunun yanında, bir yıldır hep beraber
emeğimizle bir yerlere getirmek istediğimiz ikinci takımımız METU Minicorns
için de hedeflerimiz yüksek; METU Minicorns’u en az yarı finalde görmek
hepimizin büyük arzusu. 14 takımın katıldığı turnuvada birinci olmak için
elimizden geleni yapmaya çalışacağız, tüm takımlara da başarılar ve sevgiler
diliyorum buradan.</span></h3>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<h3>
<b><span style="font-family: inherit;">ODTÜ’nün önderliğinde
Türkiye’deki Quidditch takımları giderek çoğalıyor fakat sosyal medyadan takip
ettiğimiz kadarıyla içlerinde en renklileri unicornlar! Takımın içindeki
çeşitlilik dikkat çekici, oyuncular takımla ilgili düşüncelerini tek kelimeyle
ifade edebilir mi?</span></b></h3>
<h3>
<span style="font-family: inherit; font-weight: normal;">Öncelikle bunu duymak bizler için gerçekten gurur verici.
Böyle tepkiler aldığımızda hem mutlu oluyoruz, hem de doğru bir iş yaptığımızı
hissediyoruz, bu yüzden bu tepkiniz için sizlere teşekkür ederiz. Bu sorunuzu
takıma sordum, aldığım cevapları belirli bir sıra olmadan yazıyorum. Cevapları
aldıkça sorduğunuz sorunun da ne kadar güzel ve derin olduğunu anladık, biz de
bu soru için size teşekkür ederiz.</span></h3>
<div>
<span style="font-family: inherit; font-weight: normal;"><br /></span></div>
<div>
<h2>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLnErVkEkMCKcQ0kn_1OzUf501PNlNdGGIdMjdubrZtoeKmLOS2Xhr2pe8BTOVoGFBPKGttvXukdryqaalLGLySlmhGQ4RECtgSA4f68ApuuEkTyja0R3sEHDFoaeui-0jk4rCqexTAeY/s1600/gameofquidditchs.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLnErVkEkMCKcQ0kn_1OzUf501PNlNdGGIdMjdubrZtoeKmLOS2Xhr2pe8BTOVoGFBPKGttvXukdryqaalLGLySlmhGQ4RECtgSA4f68ApuuEkTyja0R3sEHDFoaeui-0jk4rCqexTAeY/s640/gameofquidditchs.jpg" width="512" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Unicorns!</td></tr>
</tbody></table>
<ul>
<li>aile </li>
<li>özgürlük</li>
<li>eşitlik</li>
<li>tutku</li>
<li>sevgi</li>
<li>dostluk</li>
<li>yardımlaşma</li>
<li>saygı</li>
<li>cemiyet</li>
<li>san'AT</li>
<li>güven</li>
<li>başlangıç</li>
<li>azim</li>
<li>saflık</li>
<li>ev anlayış</li>
<li>hakkaniyet</li>
<li>fabulous</li>
</ul>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
</h2>
<h3>
<span style="font-weight: normal;">En başta belirttiğim gibi <span style="color: #990000;">Metu Unicorns</span> istatistik olarak Türkiye'nin en başarılı Quidditch takımı fakat kendilerini tanıdıkça esas başarılarının çok daha değerli ve insani olduğunu anlıyorsunuz. Türkiye Turnuvası öncesinde tüm yoğunluklarını bir kenara koyarak sorularıma vakit ayırdıkları için bir kez de buradan teşekkür ediyorum. Unicornların renkli dünyasına aşağıdaki sosyal medya hesaplarından şahitlik edebilirsiniz!</span></h3>
<div>
<span style="font-weight: normal;"><br /></span></div>
<div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
Facebook:
<a href="https://facebook.com/metuunicorn">https://facebook.com/metuunicorn</a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
Twitter:
<a href="https://twitter.com/metunicorns/">https://twitter.com/metunicorns/</a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
Instagram: <a href="https://www.instagram.com/metuunicorns/">https://instagram.com/metuunicorns/</a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
e-mail: <a href="mailto:metuunicorns@gmail.com">metuunicorns@gmail.com</a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
web sitesi: <a href="http://www.unicornsquidditch.com/">www.unicornsquidditch.com</a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%; text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<h3 style="font-family: Cambria; margin: 0px; position: relative;">
<span style="font-weight: normal;">Doğu Güvercin</span><span style="font-weight: normal;"><br /></span></h3>
<h3 style="font-family: Cambria; margin: 0px; position: relative;">
<span style="font-weight: normal;"><span style="color: #990000;">doguvercin@gmail.com</span></span></h3>
<h2>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 18.0pt;">
<o:p></o:p></div>
</h2>
<h3 style="font-family: Cambria; margin: 0px; position: relative;">
<span style="font-weight: normal;">Ekim 2016</span></h3>
</div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
insaniduygularhttp://www.blogger.com/profile/00494372591426658930noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-36393048036705426242016-09-18T10:35:00.000-07:002017-05-15T22:55:06.935-07:00Üç Filmin Hikâyesi: In Your Eyes, Woman in Gold ve Julieta<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiF6o7RCOpGUZwrzxd5JfAx3Y7Ue_q67BlunskUzdDSLIN-SfbiTXZlGG6pwcwW8KUAoyKsTQaTvs7f-4j_zzOkrKkOlKDNaEXd0Uaq8OWHV5H4UyDSRUCCUkRPgd8bQBmQJloRSpHmtKc/s1600/in-your-eyes-main-review.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiF6o7RCOpGUZwrzxd5JfAx3Y7Ue_q67BlunskUzdDSLIN-SfbiTXZlGG6pwcwW8KUAoyKsTQaTvs7f-4j_zzOkrKkOlKDNaEXd0Uaq8OWHV5H4UyDSRUCCUkRPgd8bQBmQJloRSpHmtKc/s640/in-your-eyes-main-review.png" width="640" /></a></div>
<h3>
<span style="font-weight: normal;"><br /></span></h3>
<h3>
<span style="font-weight: normal;">Uzun zamandır izlediğim filmler hakkında yazmadığımı fark
ettiğimden son günlerde izleyip çokça sevdiğim üç farklı filmi tek yazıda
toplamak istedim. Bunlardan ilki <i><span style="color: #990000;">In Your
Eyes</span>. </i>Romantik türdeki filmin fantezi tabanlı hikâyesi bana <i><span style="color: #990000;">The Lake
House</span></i>’u hatırlattı. In Your Eyes, Amerika’da farklı iki eyalette yaşayan
Rebecca ve Dylan’ın çocukluklarından itibaren diğerini kafalarının içinde bir
bilinmez (daha çok gaipten gelen ses) olarak taşımalarının hikâyesi. Başlarda
bu durumu anlamlandırmak her iki karakter için zor olsa da zaman geçtikçe
durumun farkına varıp ilişkilerini sağlamlaştırıyorlar. Tıpkı The Lake House’taki
gibi önce birbirlerini tanıyıp, sonra da zaman içinde birbirlerine karşı
hislerini büyütüyorlar. Romantik ya da romantik komedi gibi çerezlik filmler
(böyle söylediğime bakmayın bu türü epey ciddiye alıyorum) aradığım bir gece
karşıma çıkan filmi internetteki kurguya bağlı kötücül yorumlardan ötürü pek
sevmeyeceğimi düşünsem de çok sevdim. Özellikle <span style="color: #990000;">Zoe Kazan</span> ve <span style="color: #990000;">Michael
Stahl-David</span>’in aşırı sempatik performanslarına bayıldım. Hâlâ <span style="color: #990000;">IMDb</span> puanlarını
önemseyen varsa da, filmin 7.1 puanla romantik türüne göre ciddi bir beğeni
aldığını da söylemeliyim. Filme dair çok fazla spoiler vermek istemem ama
aynadan ilk kez birbirlerini gördükleri sahne ve final sahnesi bile “iyi ki
izlemişim” dedirtebilecek güçte.</span></h3>
<div>
<span style="font-weight: normal;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghtYmgYsXd92WWaPXOS4N5dNX8EM9qMRVTYiZ5WLeIIyO3oDGukdyyXhtjwO1iVsBiKj_IQTVCL993SaXII0RpG4kBJuoSIc9FWaTRiYWAfPDjnyDJrFizJ1pxP6ogH03NXg9JqdUDA2Q/s1600/woman-in-gold-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghtYmgYsXd92WWaPXOS4N5dNX8EM9qMRVTYiZ5WLeIIyO3oDGukdyyXhtjwO1iVsBiKj_IQTVCL993SaXII0RpG4kBJuoSIc9FWaTRiYWAfPDjnyDJrFizJ1pxP6ogH03NXg9JqdUDA2Q/s640/woman-in-gold-1.jpg" width="640" /></a></div>
<h3>
<span style="font-weight: normal;"><br />İkinci film <i><span style="color: #990000;">Woman in Gold</span></i> aynı zamanda gerçek bir hayat
hikâyesinin uyarlaması. İkinci dünya savaşı sırasında Avusturya’yı terk etmek
zorunda kalan <span style="color: #990000;">Maria Altmann</span>’ın, ölen kardeşinin mektuplarıyla hatırladığı <i><span style="color: #990000;">Adele
Bloch-Bauer I</span></i> başta olmak üzere <span style="color: #990000;">Gustav Klimt</span>’in yaptığı beş tabloyu Avusturya
hükümetinden geri alma hikâyesi. Nazi dönemine geriye dönüşlerle desteklenen
filmin senaryosu epey akıcı ve hikâyenin gerçekliği göz önüne alındığında merak
uyandırıcı. Ayrıca çeşitli sekanslarla Avusturya’yı izleme olanağı filmin diğer
önemli güzelliği bana göre ve müziklerin filmle uyumu oldukça iyi. <span style="color: #990000;">Helen Mirren</span>
Maria Altmann kompozisyonuyla yine harikalar yaratmış, bu kadına bugüne dek
hemen her rolünde bayıldım ve hayranlığım devam ediyor. <span style="color: #990000;">Ryan Reynolds</span> Maria’nın
avukatı <span style="color: #990000;">Randy Schoenberg</span> rolünde (aynı zamanda <span style="color: #990000;">Arnold Schonberg</span>’in torunu)
harikalar yaratmış diyemem ama zaten kendisinden beklediğim oyunculuk
performansı eşiği pek yüksek olmadığından hayal kırıklığına da uğramadım.
Filmde Helen Mirren’dan sonra en sevdiğim oyunculuk performansı <span style="color: #990000;">Hubertus
Czernin</span> rolündeki <span style="color: #990000;">Daniel Brühl</span>’ünkü oldu. Oldukça ilgi çekici bir hikâyeyi ele
alması bu filmi izlemek için yeterli bana kalırsa, hâlâ pek çok yapıtın Nazi
dönemi sonrası gerçek sahiplerinde olmadığı düşünülürse Maria’nın zaferini
izlemek herkese fazlasıyla iyi gelecektir.</span></h3>
<div>
<span style="font-weight: normal;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaUYy1yEw8p_sInkH2pfQDsDVkfw6TBwHE02Z_EN3sb6uVfrZ3IRI3SdMqIHC-KeQmJ7bBq09WHde3JcS3fORvi4p594qwynGi-GhlKTCQ8jjOGYFPR75BtWInzRvBsQXTPxcumqea0mM/s1600/julieta-almodovar-suarez-ugarte-palma.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="406" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaUYy1yEw8p_sInkH2pfQDsDVkfw6TBwHE02Z_EN3sb6uVfrZ3IRI3SdMqIHC-KeQmJ7bBq09WHde3JcS3fORvi4p594qwynGi-GhlKTCQ8jjOGYFPR75BtWInzRvBsQXTPxcumqea0mM/s640/julieta-almodovar-suarez-ugarte-palma.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIq9Od4Hs3bsCE2s3_xlaRy0zsfpr47nRxX074bzjmHdJunSFpXQ4ojLThn7LCofhfIyLrm8eK7NaDR3lxxcw5KndiZMoFPVSj-nHoqmwNQtqVPWSBEPIdMbmj4B8IK-xOpkqLJZUniWg/s1600/julieta-2016-005-adriana-ugarte-in-pottery-shop-ORIGINAL.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIq9Od4Hs3bsCE2s3_xlaRy0zsfpr47nRxX074bzjmHdJunSFpXQ4ojLThn7LCofhfIyLrm8eK7NaDR3lxxcw5KndiZMoFPVSj-nHoqmwNQtqVPWSBEPIdMbmj4B8IK-xOpkqLJZUniWg/s640/julieta-2016-005-adriana-ugarte-in-pottery-shop-ORIGINAL.jpeg" width="640" /></a></div>
<br />
<h3>
<span style="font-weight: normal;">Üçüncü ve en fazla sevdiğim film izlemek için biraz geç
kaldığım <span style="color: #990000;">Pedro Almodóvar</span>’ın <span style="color: #990000;">Julieta</span>’sı. Açıkçası Almodóvar’ın herhangi bir
filmini izlemek bile beni seyir açısından epey mutlu ediyor ama Julieta son
yıllarda çektiği en sevdiğim film oldu diyebilirim. Filme adını veren kadın
karakterin gelgitlerle dolu hayatını kendine has sıcaklık ve görkemiyle
anlatmış bize Pedro Almodóvar. Julieta’nın gençliğini canlandıran <span style="color: #990000;">Adriana
Ugarte</span> oyunculuğuyla, güzelliğiyle, tarzıyla beni büyüledi ve eminim siz de çok
seveceksinizdir. İzlediğiniz filmden beklentiniz genellikle ne yönde oluyor bilmiyorum
ama ben Julieta gibi herhangi bir insanın gerçek olmaya pek müsait hayatını ele
alan filmleri izlemeyi seviyorum. Klişe hikâyelerle pek sorunum yok yani, hatta
bilakis sevdiğimi de söyleyebilirim. Benim önemsediğim nokta o hikâyenin
işleniş şekli ve belki de bu yüzden hep yönetmen sinemasına taptım ve de
sevdiğim yönetmenlerin filmlerini hep diğerlerinden üstte tuttum. <span style="color: #990000;">Emma Suárez</span>’in
Julieta kompozisyonu da oldukça başarılı ama ben karakteri Ugarte’den izlemeyi
daha çok sevdim ve hatta filmin Ugarte’siz kısmı diğerine göre daha az mutlu
etti beni. Bana kalırsa Adriana Ugarte son yılların en dikkate değer Almodóvar
kadını olmuş. Son olarak filmin sinematografisi, sanat yönetimi ciddi anlamda
muazzam. Bu vesileyle keşke Ava’nın oturan adam heykeli gerçek, her yönetmenin
sineması da bu denli büyüleyici olsa.</span></h3>
<div>
<span style="font-weight: normal;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-weight: normal;"></span><br />
<h3 style="font-family: Cambria; margin: 0px; position: relative;">
<span style="font-weight: normal;">
<span style="font-weight: normal;">Doğu Güvercin</span><span style="font-weight: normal;"><br /></span></span></h3>
<span style="font-weight: normal;">
<h3 style="font-family: Cambria; margin: 0px; position: relative;">
<span style="font-weight: normal;"><span style="color: #990000;">doguvercin@gmail.com</span></span></h3>
<h3 style="font-family: Cambria; margin: 0px; position: relative;">
<span style="font-weight: normal;">Eylül 2016</span></h3>
</span></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
insaniduygularhttp://www.blogger.com/profile/00494372591426658930noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-75955598716502368052016-09-11T14:55:00.001-07:002017-05-15T22:55:31.587-07:00Eylül, Café Society ve Diğer Şeyler<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVA-S0RV0u-STgdsfGAt-7Ft853QYPQ9GCZo5R7TuDWDNMrKt3WOHmsbU9OzAb2sockuKKtKxvRTfsfMyv2F2ORDtgzgjJsnGFzIa79qh7tcvU1O0FCmcns3uRX4eRKHaR-L4qbnSSDDk/s1600/c1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVA-S0RV0u-STgdsfGAt-7Ft853QYPQ9GCZo5R7TuDWDNMrKt3WOHmsbU9OzAb2sockuKKtKxvRTfsfMyv2F2ORDtgzgjJsnGFzIa79qh7tcvU1O0FCmcns3uRX4eRKHaR-L4qbnSSDDk/s640/c1.jpg" width="640" /></a><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<h4>
<span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span></h4>
<h3>
<span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: inherit;">Hepinizin bildiği gibi çok uzun zamandır blog yazmaya vakit
ayıramadım. Bunun sebebi hem yazı konusunda yaşadığım bazı kararsızlıklar hem
de aldığım yeni kararlar. Bu kararları açıklamak için henüz erken olduğunu
düşünüyorum fakat şimdilik Kasım – Aralık gibi yazı yazmaya farklı bir
platformda devam edeceğimi söyleyebilirim. Yazı yazmadığım süre zarfında <span style="color: #990000;">Bant
Mag.</span> için çeşitli röportajlar yaptım ve bunlara sıklıkla sayfada yer verdim. Bu
röportajları bir kenara koyacak olursak 2016 daha çok müziğe yöneldiğim bir yıl
oldu denebilir. Bol bol albüm keşfedip, canlı performanslar izledim.</span></span></h3>
<h3>
<span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span><span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: inherit;">2016’nın sonunda dinlediğim albümler hakkında özel bir liste
yapmak istiyorum fakat iki albüme değinmeden edemeyeceğim: <span style="color: #990000;">Kalben</span>’in ilk albümü
ve <span style="color: #990000;">Redd</span>’in <span style="color: #990000;">Mükemmel Boşluk</span> albümü. Bu iki albümle ilgili detaylıca birer
inceleme yazısı yazmak istesem de kendimi kaptırdığım rehavet rüzgârından bir
türlü kurtulamadığım için bu ne yazık ki mümkün olmadı. Her iki albüm de bütün
bir yıl başucu albümüm oldu diyebilirim. Her ikisinin de tek tek her şarkısı
ciddi birer mucize.</span></span></h3>
<h3>
<span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span><span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: inherit;">Kalben’in albümünü en başta sound olarak biraz yadırgasam da
(sürekli canlı ve akustik performansları dinlemenin sonucu olarak) zamanla
alışıp çok sevdim. Bir tek Haydi Söyle’nin albüm kaydını bir türlü
benimseyebilmiş değilim. Albümün ilk çıktığı dönemde favorim Fırtınalar olsa da
şu an en sevdiğim kayıt şüphesiz Mitoz Mayoz. Gerçi albüm baştan sona hiç
atlamadan sevdiğim şarkılarla dolu ama dinlediğim her albümden mutlaka geleceğe
saklayacağım bir favori şarkı seçme gibi bir huyum var. Albümden şimdiye dek
iki klip çekildi, ikisini de tam olarak beğenmedim. Hele Sadece’ye çekilen
klibi ciddi anlamda beğenmediğimi söyleyebilirim. Sanırım ikisini de <span style="color: #990000;">Gürcan
Keltek</span> çekti. Gürcan Keltek’in kliplerini büyük bir çoğunluğun aksine beğenmiyorum.
Nadir olarak beğendiklerim de var tabii. Örneğin <span style="color: #990000;">Manga</span>’nın Bize Müsaade Ettim
şarkısı için çektiği klip favorilerim arasında.</span></span></h3>
<h3>
<span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span><span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: inherit;">Redd’in Mükemmel Boşluk albümünü birkaç erteleme sebebiyle
uzunca bekledim. Ayrıca grup dağıldığı ve bu durumun müziklerini etkileyeceğini
bildiğim için bu bekleyiş süresi oldukça sabırsız olduğumu söyleyebilirim.
Albümün ilk teklisi klasik bir Redd şarkısı gibi gelse de (bu arada kendisine
ilk andan tutulduğumu belirtmeliyim) diğer şarkıları dinledikçe radikal
değişimi fark edebiliyorsunuz. Albümün ilk şarkısı Kalpsiz Romantik’in introsu
bu farkındalığı yaşamak için yeterli örneğin. Albümden favori bir şarkı seçmek
çok zor çünkü sahiden her şarkı birbirinden güzel ve insanı farklı bir yerden
yakalıyor. Onlar Bile Üzülürler ve Kanıyorduk bu noktada aklıma gelen iki şarkı
olsa da bu kararı henüz verebilmiş değilim, 2016 listemde mutlaka açıklayacağım
ama. Grup içindeki bölünmenin albümü olumsuz etkilediğini söyleyen çok az yorum
gördüm ve hiçbirine katılmıyorum. Bana kalırsa Redd Mükemmel Boşluk ile uçmuş
ve hatta son on yılın (hep öyle denir ya, bana kalsa tüm zamanların) en iyi
albümlerinden birini yapmış. Çıktığı andan beri deli gibi dinlememe rağmen hâlâ
hiçbir şarkısından sıkılmadım.</span></span></h3>
<div>
<span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYK_iDs0zSb9YC2M2zE6TFP5RpEWawntaDkbjJOBxvT0aCjsNWJ9-0wbAiv2nmaVhM4sV8S9lrD8K8sJJtHt1Ia4XTP7Brviaq4cXdnXDR9JhfsT2yzv60kf_rnB4NnpsX2UyqBA0pQY4/s1600/c2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYK_iDs0zSb9YC2M2zE6TFP5RpEWawntaDkbjJOBxvT0aCjsNWJ9-0wbAiv2nmaVhM4sV8S9lrD8K8sJJtHt1Ia4XTP7Brviaq4cXdnXDR9JhfsT2yzv60kf_rnB4NnpsX2UyqBA0pQY4/s640/c2.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEir4GJSt9dDIjCuLwAmRyBp6ZIoMUCJ-1dmCljbOo99dzZ2QLMF0J9pI-WLKvVvIHKQAZCuux2xqiLB2psnNf0j3e5rHaj4oXf9Kl9MUsUn6nKNyWINPXOGweAB5442zYJoH1KHuDqOHBQ/s1600/cafesociety2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="426" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEir4GJSt9dDIjCuLwAmRyBp6ZIoMUCJ-1dmCljbOo99dzZ2QLMF0J9pI-WLKvVvIHKQAZCuux2xqiLB2psnNf0j3e5rHaj4oXf9Kl9MUsUn6nKNyWINPXOGweAB5442zYJoH1KHuDqOHBQ/s640/cafesociety2.jpg" width="640" /></a></div>
<div>
<span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<h3>
<span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: inherit;"><span style="color: #990000;">Game of Thrones</span>, <span style="color: #990000;">Orange Is The New Black</span> ve <span style="color: #990000;">Mr. Robot</span> (hâlâ
bitiremedim) dışında pek fazla yabancı dizi izlemedim. İçinden geçtiğimiz
rahatsız edici olayların etkisiyle <span style="color: #990000;">Hatırla Sevgili</span>’ye yeniden başladım ve
diziyi yeniden, bugün gözünden izlemek bana çok iyi geldi. Bugünün ne büyük bir
tekerrür olduğunu anlamak için herkese diziyi yeniden (henüz izlememiş olanlar
da tabii) izlemeyi tavsiye ediyorum. Son olarak geçtiğimiz hafta <span style="color: #990000;">Woody Allen</span>’ın
son filmi <span style="color: #990000;">Cafe Society</span>’i nihayet izleyebildim. Woody Allen’ın dünyası beni her
koşulda mutlu edebiliyor, bu sebeple eleştirmenlerin sevmediği pek çok filmini
fazlasıyla sevebiliyorum ve bu filmini de sevdim fakat yönetmenin diğer
filmlerine kıyasla en az sevdiğim filmi oldu. Özellikle ikinci yarı seyir adına
biraz sıkıntı barındırsa da final sahnesini çok sevdim. <span style="color: #990000;">Jesse Eisenberg</span>, <span style="color: #990000;">Corey
Stoll</span> ve <span style="color: #990000;">Jeannie Berlin</span>’le birlikte filmdeki en sevdiğim performansın sahibi
oldu. <span style="color: #990000;">Kristen Stewart</span>’ın oyunculuğunu bir kez daha sevmedim. <span style="color: #990000;">Steve Carell</span> için
olumsuz bir şey söyleyemem ama kendisini ve oyunculuğunu pek sevmiyorum. Film
1930’lu yılların Hollywood’unda geçiyor ve dönemin ışıltısını epey başarılı bir
sanat yönetimiyle veriyor.</span></span></h3>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div>
<span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span></div>
<h3>
<span style="font-family: inherit; font-weight: normal;">Çok yakın zamanda yukarıda bahsi geçen yeni kararlar hakkında daha detaylı bilgi vereceğim. Bu arada yazının bayramın ilk günü yayınlanıyor olması
tamamen rastlantı, herkese iyi bayramlar!</span></h3>
<div>
<span style="font-family: inherit; font-weight: normal;"><br /></span></div>
<h3>
<span style="font-weight: normal;">Doğu Güvercin</span><span style="font-weight: normal;"><br /></span></h3>
<h3>
<span style="font-weight: normal;"><span style="color: #990000;">doguvercin@gmail.com</span></span></h3>
<h3>
<span style="font-weight: normal;">Eylül 2016</span></h3>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<br />
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
insaniduygularhttp://www.blogger.com/profile/00494372591426658930noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-62525658923407373832016-02-24T05:58:00.000-08:002017-05-15T22:56:04.954-07:00Mustang'i Sevmek ve Ölesiye Nefret Etmek<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfvFE-xY7v3btPGhZirygenKGOixu4Wn5tVJWQIj1ZBId3VsfClVnjU7FquBs9di42_x7n7n30QQM3NI4xwvQCcgnI7WCSTlgEXBwmsQzgOQh3RvFMVXhCmubPHHDLGrBEarIl_m8zS0g/s1600/indir.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="448" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhfvFE-xY7v3btPGhZirygenKGOixu4Wn5tVJWQIj1ZBId3VsfClVnjU7FquBs9di42_x7n7n30QQM3NI4xwvQCcgnI7WCSTlgEXBwmsQzgOQh3RvFMVXhCmubPHHDLGrBEarIl_m8zS0g/s640/indir.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<h3>
<span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: inherit;">Beş kız kardeşin trajik, yer yer ağdalı kadınlığa sürükleniş
hikâyesini anlatan <span style="color: #990000;">Mustang </span>hepimizin çok iyi bildiği gibi geçtiğimiz senenin en
dikkat çeken filmlerinden birine dönüştü. Öyle ki <span style="color: #990000;">Marion Cotillard</span>, <span style="color: #990000;">Emilia
Clarke</span> başta olmak üzere pek çok acayip ünlü şahıs filme övgüler yağdırdı (hatta
<span style="color: #990000;">James Franco</span> Mustang sevgisini biraz daha abartarak yılın en iyi filmi olduğunu
bile söyledi). Film yalnızca bu övgülerle yetinmeyip ödül sezonunda deyim
yerindeyse kategorisinde ne var ne yoksa topladı, toplayamadığına da adaylığını
koydu. Bunlardan en önemlileri de şüphesiz Yabancı Dilde En İyi Film
kategorisinde <span style="color: #990000;">Golden Globe</span> ve <span style="color: #990000;">Oscar </span>adaylıkları oldu (Fransa’dan tabii, bizimle
ilgisi yok). Golden Globe’u kazanamamış olsa da Oscar için hâlâ şansının
olduğunu söylemek mümkün. Son olarak <span style="color: #990000;">Cesar</span>’dan dokuz adaylık aldığını eklemeyi
de unutmayalım. </span></span></h3>
<div>
<span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span></div>
<h3>
<span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: inherit;">Mustang, bu denli başarıya imza atarken oldukça büyük bir
kesim tarafından da senenin en fazla şişirilen filmi olarak görülüyor. Öyle mi
derseniz, bunun cevabı filme nereden baktığınıza göre değişir. Öncelikle
Mustang kesinlikle geçtiğimiz senenin en iyi filmi değil (bunda hemfikir
olalım), ciddi bir top liste oluşturacak olursak en iyilerinden biri bile
olacağını düşünmüyorum ama karşı taraftan bakmayı denediğimde de abartıldığı
kadar kötü bir film olmadığını çok rahat söyleyebilirim. Filmle ilgili
yadsınamaz bir diğer başarıysa PR çalışması. Yapım şirketi <span style="color: #990000;">Cohen Media</span> filme
hem yazım, hem prodüksiyon aşamasında ciddi bir şekilde yatırım yapmışken
tanıtım aşamasındaki hamleleriyle de bunu destekledi. Film Oscar’a Türkiye
adına gönderilseydi yankıları bu kadar şiddetli olmayacaktı yani.</span></span></h3>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgp5THXBl0o0tb1WiMsR0cgolPvYqCk8iPWGCZHvqoKAafrfg7mgvO0sJ23yuiDOOcIY9lVCgxNYaKi6J9yceNQz_ufbqbHfNyJJVgXfZeBTR8mkWG0f5D2HN2Xr9dXkBXdAVedsgPYw8/s1600/980x.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="476" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgp5THXBl0o0tb1WiMsR0cgolPvYqCk8iPWGCZHvqoKAafrfg7mgvO0sJ23yuiDOOcIY9lVCgxNYaKi6J9yceNQz_ufbqbHfNyJJVgXfZeBTR8mkWG0f5D2HN2Xr9dXkBXdAVedsgPYw8/s640/980x.jpg" width="640" /></a></div>
<h3>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></h3>
<h3>
<span style="font-weight: normal;"><span style="font-family: inherit;">Filmdeki hikâyenin çıkış noktası </span><span style="font-family: inherit;">yönetmenin değinmek istediği
mesele hâlâ bir şekilde içinde olduğumuz, kurtulamadığımız toplumsal yara olan
çocuk yaşta evlilik ve yüksek dozda mahalle baskısı. Fakat böyle bir konuyu
işleyebilmek için önce o konuyu çok iyi gözlemleyip hatta yaşayıp tanımak
gerekir. Filmin yurt dışında çok fazla sevilirken ülkemizde bu kadar çok
eleştirilme sebebi de bu bana kalırsa. Yönetmen <span style="color: #990000;">Deniz Gamze Ergüven</span> Fransa’da
yaşayan ve kültürel olarak Türkiye’den uzaklaşmış bir insan, yanına bir de
Fransız senarist <span style="color: #990000;">Alice Winocour</span> eklenince senaryo epey dışarıda kalmış bir
gözün penceresinden anlatılmış oluyor. Filmde yer alan bazı sahneler yönetmenin
yaşadığı ve şahit olduğu olaylardan esinlenme olsa da genel hikâyeye katkısı
pek yeterli olmamış. Biz hayatımızın gerçeğine dönüşen bir hikâyeye yabancı
kalmış olurken meseleyle ilk kez karşılaşan insanlar haddinden fazla sevip
ilginçliğini sarmaladı. Buna rağmen Mustang’in hissiz bir film olduğunu söylemek
zor. Bahsettiğim hikâyeye sahip olması bile bunu mümkün kılmıyor zaten. </span></span></h3>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<h3>
<span style="font-family: inherit; font-weight: normal;">Sözün kısası 26 Şubat’ta <span style="color: #990000;">Başka Sinema</span> ile yeniden vizyona
giriyor film, adaylıkları ve topladığı ödüllerden sonra (bir de Türkiye’deki
ilk vizyon deneyiminde göremediği ilgi eklenince) başarılı bir PR hamlesi daha
bu. Henüz izlemeyenler, filmden yalnızca kulaktan dolma bilgilerle haberdar
olanlar için de güzel bir fırsat üstelik. Katı eleştirilerdeki gibi filmi
izledikten sonra “Ben bu filmi hiç beğenmedim” havasına gireceğinizi pek zannetmiyorum zira akıcı senaryo dinamiğiyle izlemesi keyifli bir film Mustang aslında. Sevmek ve nefret etmek arasındaki incecik çizgide
durmak pek fazla sevdiğimiz bir durum olmadığı için olumlu ve olumsuz
eleştirilerin şiddeti birbirine bu kadar zıt. Filmin bu kadar sükse yapmasının önemli sebeplerinden biri de olabilir bu aynı zamanda. Yine de sonuç ne olursa olsun, deli gibi sevip, ölümüne nefret
edecek bile olsanız Mustang geçtiğimiz sezonun izlenmesi gereken filmlerinden
biri. </span><span style="font-family: inherit; font-weight: normal;">Filmle ilgili eksik bir şeylerin olduğunu hissetseniz bile salondan mutlu ayrılabileceğiniz düşüncesindeyim.</span></h3>
<div>
<span style="font-family: inherit; font-weight: normal;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit; font-weight: normal;"><br /></span></div>
<div>
<h3>
<span style="font-family: inherit; font-weight: normal;">Doğu Güvercin</span></h3>
</div>
<h3>
<span style="font-family: inherit; font-weight: normal;"><span style="color: #990000;">doguvercin@gmail.com</span></span></h3>
<h3>
<span style="font-family: inherit; font-weight: normal;">Şubat 2016</span></h3>
<h3>
<span style="font-family: inherit; font-weight: normal;"><br /></span></h3>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
insaniduygularhttp://www.blogger.com/profile/00494372591426658930noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-2354809382322231612015-12-14T04:30:00.000-08:002015-12-14T04:30:47.585-08:00Bant Mag. No.45'den // Gücünü kaybetmiş hiyerarşi: Sarmaşık<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBnZ1YtTbKa8-fTrxLfCs_3RZcLaPkbE-s583Hrid81nLhROoapTE1haZLZzpYwI-iYLiyttiYbg7MNBNRxKNF4eoyv9Q-mdRdbTytX13C8mSsgniqlrTbdn2dKhKdUp8L62mJJyaAfQU/s1600/Ekran+Al%25C4%25B1nt%25C4%25B1s%25C4%25B1.PNG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: inherit;"><img border="0" height="264" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBnZ1YtTbKa8-fTrxLfCs_3RZcLaPkbE-s583Hrid81nLhROoapTE1haZLZzpYwI-iYLiyttiYbg7MNBNRxKNF4eoyv9Q-mdRdbTytX13C8mSsgniqlrTbdn2dKhKdUp8L62mJJyaAfQU/s640/Ekran+Al%25C4%25B1nt%25C4%25B1s%25C4%25B1.PNG" width="640" /></span></a></div>
<h4 style="text-align: center;">
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
</h4>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><o:p></o:p></span></div>
<div style="box-sizing: border-box; color: #111111; font-size: 14.7px; line-height: 21.315px; margin: 1.18em 125px; padding-left: 0.65em; padding-right: 0.65em;">
<span style="font-family: inherit;">İlk filmi <em style="box-sizing: border-box;">Gişe Memuru</em>’yla başarılı bir çıkış yakalayan, yurtiçi ve yurtdışında katıldığı festivallerden ödül ve övgüyle dönen yazar-yönetmen Tolga Karaçelik, uzun bir süredir üzerinde çalıştığı son filmi <em style="box-sizing: border-box;">Sarmaşık</em>’la karşımızda.</span></div>
<div style="box-sizing: border-box; color: #111111; font-size: 14.7px; line-height: 21.315px; margin: 1.18em 125px; padding-left: 0.65em; padding-right: 0.65em;">
<span style="font-family: inherit;">Ocak ayında Sundance Film Festivali’nde Dünya Sineması bölümünde yarışan, geçtiğimiz aylarda Toronto Film Festivali’nde World Cinema Contemporary bölümünde gösterilen, eylül ayında Adana Film Festivali’nden en iyi yönetmen ve erkek oyuncu ödülleriyle ayrılan film, Malatya Film Festivali’nden de en iyi erkek oyuncu ödülünü kaptı.</span></div>
<div style="box-sizing: border-box; color: #111111; font-size: 14.7px; line-height: 21.315px; margin: 1.18em 125px; padding-left: 0.65em; padding-right: 0.65em;">
<span style="font-family: inherit;">Gökhan Tiryaki imzalı görüntü yönetimiyle de büyük beğeni toplayan <em style="box-sizing: border-box;">Sarmaşık</em>’ı yazarı ve yönetmeni Tolga Karaçelik’le konuştuk.</span></div>
<div style="box-sizing: border-box; color: #111111; font-size: 14.7px; line-height: 21.315px; margin: 1.18em 125px; padding-left: 0.65em; padding-right: 0.65em;">
<strong style="box-sizing: border-box;"><span style="font-family: inherit;">Sundance’teki dünya prömiyerinin ardından Toronto, İngiltere, Hamburg derken epey festival gezgini bir film oldu <em style="box-sizing: border-box;">Sarmaşık</em>... <em style="box-sizing: border-box;">Gişe Memuru</em> da festivallerin sevdiği bir film olmuştu fakat özellikle uluslararası arenada <em style="box-sizing: border-box;">Sarmaşık</em>’a ilgi çok daha büyük. Dış basın ve festivallerden nasıl reaksiyonlar aldı film?</span></strong></div>
<div style="box-sizing: border-box; color: #111111; font-size: 14.7px; line-height: 21.315px; margin: 1.18em 125px; padding-left: 0.65em; padding-right: 0.65em;">
<span style="font-family: inherit;"><em style="box-sizing: border-box;">Gişe Memuru</em>’yla arasındaki fark <em style="box-sizing: border-box;">Sarmaşık</em>’ın çok daha büyük festivallerde gösterilmesi. Dış basının ilgisi, festival eleştirileri, gelen reaksiyonlar çok iyiydi. Sundance’te ilginç olan, bana <em style="box-sizing: border-box;">Gişe</em> <em style="box-sizing: border-box;">Memuru</em> hakkında da sorular sorulmuş olması; karakterler arasındaki bağlantı sorgulandı. Hamburg’da da sokakta yürürken imza isteyenler oldu ki bunlar bu ülkenin yönetmenleri için çok şaşırtıcı şeyler. Filmle ilgili çok güzel yazılar yazıldı ve bundan yola çıkarak iyi bir şekilde de algılandığını söyleyebilirim. Esasında yüzde yüz anlaşıldığını da iddia etmiyorum çünkü film burayla alakalı ve Amerika’daki seyircinin Türkiye’de yaşayan bir insan kadar hâkim olabileceğini düşünmüyorum.</span></div>
<div style="box-sizing: border-box; color: #111111; font-size: 14.7px; line-height: 21.315px; margin: 1.18em 125px; padding-left: 0.65em; padding-right: 0.65em;">
<strong style="box-sizing: border-box;"><span style="font-family: inherit;">Film keskin bir metin; beraberinde toplumsal şekillenmeden insanî ilişkilere kadar birçok alt metin ve metafor barındırıyor. Yazım süreci nasıl geçti, senaryoyu bu metaforlarla destekleme fikri nasıl doğdu?</span></strong></div>
<div style="box-sizing: border-box; color: #111111; font-size: 14.7px; line-height: 21.315px; margin: 1.18em 125px; padding-left: 0.65em; padding-right: 0.65em;">
<span style="font-family: inherit;">Bu senaryoyu üç-dört sene önce not almaya başladım, <em style="box-sizing: border-box;">Gişe Memuru</em>’nu yazdığım dönemlerde de vardı. Senaryonun en büyük çıkış noktası iktidar ilişkileriydi ve iktidar ilişkilerine kafa patlatırken ortaya çıktı diyebilirim tam olarak. Söylemek istediğim şey şuydu: gemi gitmiyorsa biz ona gemi diyemeyiz, deniz artık bitmiştir orada. Peki kaptanla ne yapacağız? İşlevini, otoritesini kaybetmiş bir hiyerarşi, gücünü devam ettirmek için neler yapar? Ülkemde ve birçok siyasi sistemde gördüğüm tıkanmışlıktan beslendim yazarken. Benim anlatım biçimim, hoşlandığım anlatım biçimi kör göze parmak değildir; <em style="box-sizing: border-box;">Gişe Memuru</em>’nda da öyle, kısa filmlerimde de, yazdıklarımda da... Hep öyleydi yani. Metaforların gücüne inanıyorum. Salyangozların ve sarmaşıkların simgelediği, anlatmaya çalıştığı bir duygu bütünlüğü var ve duygu bütünlüğü kısmında bana çok yardımcı oluyorlar. Çıkarttığında eksik kalmıyorsa ama varlığı da rahatsız etmiyorsa o zaman o dilin içerisine oturduğunu, anlatmak istediğimi de o dilin içerisinde başardığımı düşünüyorum.</span></div>
<div style="box-sizing: border-box; color: #111111; font-size: 14.7px; line-height: 21.315px; margin: 1.18em 125px; padding-left: 0.65em; padding-right: 0.65em;">
<span style="font-family: inherit;">Röportajın devamını <a href="http://www.bantmag.com/magazine/issue/post/45/668" target="_blank">buradan </a>okuyabilirsiniz.</span></div>
insaniduygularhttp://www.blogger.com/profile/00494372591426658930noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-3284531461213551222015-10-08T00:18:00.001-07:002015-12-14T04:31:32.273-08:00Bant Mag. No.43’den // Hayatın karşılaşmaya çekindiğimiz köşesinden: Mustang<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfrLjcGehyphenhyphenVn2PafC1xLutUYGXkWEZ38hH_U7P7LysKPCGrIivYcqsTZEh2XZ5MTFLjm4P7e3iIdm3d_2YPVrJqwL0OmtRVfX2_iwLiX6PCLBP8Lex-QC3XnytrrcW7NR5SjwyXspF8Yg/s1600/Ekran+Al%25C4%25B1nt%25C4%25B1s%25C4%25B1.PNG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="241" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfrLjcGehyphenhyphenVn2PafC1xLutUYGXkWEZ38hH_U7P7LysKPCGrIivYcqsTZEh2XZ5MTFLjm4P7e3iIdm3d_2YPVrJqwL0OmtRVfX2_iwLiX6PCLBP8Lex-QC3XnytrrcW7NR5SjwyXspF8Yg/s640/Ekran+Al%25C4%25B1nt%25C4%25B1s%25C4%25B1.PNG" width="640" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: inherit;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; font-size: 11pt; line-height: 21.315px; orphans: 2; text-align: left; widows: 2;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: small;"><b style="box-sizing: border-box;">Geçtiğimiz Cannes Film Festivali’nde prömiyerini yapan, ardından Saraybosna Film Festivali’nden en iyi film ve kadın oyuncu ödüllerini toplayan ve şimdi de Fransa’nın Oscar adayı olan </b></span></span><span style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; font-size: 11pt; line-height: 21.315px; orphans: 2; text-align: left; widows: 2;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: small;"><i style="box-sizing: border-box;"><b style="box-sizing: border-box;">Mustang</b></i></span></span><span style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; font-size: 11pt; line-height: 21.315px; orphans: 2; text-align: left; widows: 2;"><span style="box-sizing: border-box; font-size: small;"><b style="box-sizing: border-box;">’in, Yabancı Dilde En İyi Film dalında aday olan ilk Türkçe film olması epey olası.</b></span></span></span></td></tr>
</tbody></table>
<h3 style="clear: both; text-align: center;">
<span style="font-family: inherit;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 21.315px; orphans: 2; text-align: left; widows: 2;"><span style="box-sizing: border-box;"><br /></span></span><span style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 21.315px; orphans: 2; text-align: left; widows: 2;"><span style="box-sizing: border-box;">Deniz Gamze Ergüven’in ilk uzun metrajlı filmi </span></span><span style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 21.315px; orphans: 2; text-align: left; widows: 2;"><span style="box-sizing: border-box;"><i style="box-sizing: border-box;">Mustang</i></span></span><span style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 21.315px; orphans: 2; text-align: left; widows: 2;"><span style="box-sizing: border-box;">, şu sıralar sinema dünyasının, en azından bizim şahit olduğumuz kısmının en çok konuşulan olayı. Hayatın karşılaşmaya çekindiğimiz bir köşesinde duran beş kız kardeşin bol çetrefilli ancak her şeye rağmen asi hayat hikâyelerine odaklanan film bu ilgiyi çokça hak ediyor üstelik. Katıldığı hemen her festivalden ödülle dönen ve son olarak Fransa’nın Yabancı Dilde En İyi Film Oscar adayı olan </span></span><span style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 21.315px; orphans: 2; text-align: left; widows: 2;"><span style="box-sizing: border-box;"><i style="box-sizing: border-box;">Mustang</i></span></span><span style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 21.315px; orphans: 2; text-align: left; widows: 2;"><span style="box-sizing: border-box;">, 23 Ekim’de Türkiye’de vizyona giriyor.</span></span></span></h3>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 21.315px; orphans: 2; text-align: left; widows: 2;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: inherit;"><br /></span></span></div>
<div lang="tr-TR" style="box-sizing: border-box; color: #111111; line-height: 21.315px; margin: 1.18em 125px 0cm; orphans: 2; padding-left: 0.65em; padding-right: 0.65em; widows: 2;">
<span style="font-family: inherit;"><span style="box-sizing: border-box; color: black; font-family: inherit; line-height: 21.315px;"><span style="box-sizing: border-box;"><i style="box-sizing: border-box;"><b style="box-sizing: border-box;">Mustang</b></i></span></span><span style="box-sizing: border-box; color: black; font-family: inherit; line-height: 21.315px;"><span style="box-sizing: border-box;"><b style="box-sizing: border-box;">, en küçük kız kardeş Lale’nin anlatımıyla başlayıp, biraz olsun diğer kardeşlerden sıyrılarak onun kurtuluş hikâyesine dönüşüyor. Diğer kardeşler kendilerine dayatılanlar karşısında daha çaresizken, Lale’nin film boyu başkaldıran tavrını koruması, asi ruhu tek başına üstlenmesi kardeşlerin içinde en küçüğü olup, olay örgüsünde sıranın en son ona gelecek olmasıyla mı ilgili?</b></span></span></span></div>
<div lang="tr-TR" style="box-sizing: border-box; color: #111111; line-height: 21.315px; margin: 1.18em 125px 0cm; orphans: 2; padding-left: 0.65em; padding-right: 0.65em; widows: 2;">
<span style="box-sizing: border-box; color: black;"><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: inherit;"><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box;"><i style="box-sizing: border-box;">Mustang</i></span></span><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box;"> beş kız kardeşi aynı anda sahneleyen bir film. Bu beş kızı hep tek bir karakter, beş kafalı, on bacaklı, on kollu bir Hidra gibi düşündüm ve filmi bu fikirle çektik. Hikâyeden her bir kız çıktığında karakterimizin bir parçası kopuyor gibi. Ve Lale, ablalarının yaşadıklarına tanık olduğu için, onların kendilerini çaresiz buldukları durumları tekrarlamamak için elinden geleni yapıyor.</span></span></span></span></span></div>
<div lang="tr-TR" style="box-sizing: border-box; color: #111111; line-height: 21.315px; margin: 1.18em 125px 0cm; orphans: 2; padding-left: 0.65em; padding-right: 0.65em; widows: 2;">
<span style="box-sizing: border-box; color: black;"><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: inherit;"><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box;"><b style="box-sizing: border-box;">Bugüne dek toplumsal baskı ve onun getirdiklerini işleyen birçok film izledik fakat </b></span></span><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box;"><i style="box-sizing: border-box;"><b style="box-sizing: border-box;">Mustang </b></i></span></span><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box;"><b style="box-sizing: border-box;">incelikli analiziyle çok daha aykırı bir yerde duruyor. Tıpkı içindeki karakterler gibi. Ve filmi izledikten sonra uzun bir süre senaryonun yarattığı atmosferden kurtulmak mümkün olmuyor. En az aykırılığı kadar sahici çünkü. Hikâyeyi bu kadar içselleştirmeyi nasıl başardınız?</b></span></span></span></span></span></div>
<div lang="tr-TR" style="box-sizing: border-box; color: #111111; line-height: 21.315px; margin: 1.18em 125px 0cm; orphans: 2; padding-left: 0.65em; padding-right: 0.65em; widows: 2;">
<span style="box-sizing: border-box; color: black;"><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box; font-family: inherit;"><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box;">Tıpkı Lale gibi, büyük bir kadın ve kız topluluğundan oluşan bir ailenin en küçüğüyüm. Kızların oğlanların omuzlarına çıkarak yol açtıkları küçük skandal, boy sırasına göre dayak yemeleri, gördüğüm veya yaşadığım durumlar. Küçük skandalı örnek alırsak, kendimi aynı durumda bulduğumda “Şuran bir erkeğin şurasına dokundu da, bilmem ne oldu” dendiğinde utandım ve gıkımı çıkarmadım. Filmde kızlardan biri ise evin sandalyelerini kırıp, “Bu sandalyeler de kıçımıza değdi, iğrenç değil mi?” diye isyan ediyor ve ona yapılan suçlamanın saçma mantığıyla karşılık veriyor. Kahramanlık, benim için bu! Filmin her sahnesinin temel taşları sahici olsa da, </span></span><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box;"><i style="box-sizing: border-box;">Mustang</i></span></span><span style="box-sizing: border-box;"><span style="box-sizing: border-box;"> olağandışı karakterler, diyaloglar ve durumlar sahneleyen bir kurgudur. Film mitolojik ve masalsı motiflerle yoğrulduğu gibi, dramaturjisinden dekoruna kadar tüm estetik seçenekler natüralizmden uzak.</span></span></span></span></span></div>
<div lang="tr-TR" style="box-sizing: border-box; color: #111111; line-height: 21.315px; margin: 1.18em 125px 0cm; orphans: 2; padding-left: 0.65em; padding-right: 0.65em; widows: 2;">
<span style="font-family: inherit;">Röportajın tamamını Bant Mag. <a href="http://www.bantmag.com/magazine/issue/post/43/605" target="_blank">Ekim</a> sayısından okuyabilirsiniz.</span></div>
insaniduygularhttp://www.blogger.com/profile/00494372591426658930noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-8469954410707771332015-08-28T05:22:00.000-07:002015-11-05T03:06:15.324-08:00Türk Pop Müziğinin Unutulmaz 13 Albümü<span style="background-color: white; font-size: 17px; line-height: 23.7999992370605px;"><span style="font-family: inherit;">İçinde bulunduğumuz günlerde son derece burun kıvrılan bir müzik türü olsa da Pop, istenince ve özenle çalışınca incelikli albümlerin sunulabildiği bir müzik kanadı esasen. Özellikle 90'lı yıllarda başyapıt niteliğinde birçok albüm kaydedilmişti bu müzik türünde. Gelin o albümleri hep birlikte hatırlayalım!</span></span><br />
<br />
<br />
<h2 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: normal; line-height: 24px; margin: 0px 0px 15px; min-height: 24px; padding: 0px; vertical-align: baseline; word-wrap: break-word;">
<span style="color: #660000; font-family: inherit; font-size: large;">1) Lâ'l - Sertab Erener (1994)</span></h2>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigdBzmJgViDx0EwR92m-s6zDSww0sVMbrrbrAn6GpPbPqWuGmBjrEfiFIj82d_Gkpk0NqUaHssVQ0i1O21Dr9iCYGzySjk4wuc_M1CN8TukxzZ88bxng-W10lAdhf3YCeVOlTne4JVkOQ/s1600/7Dngl6u.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigdBzmJgViDx0EwR92m-s6zDSww0sVMbrrbrAn6GpPbPqWuGmBjrEfiFIj82d_Gkpk0NqUaHssVQ0i1O21Dr9iCYGzySjk4wuc_M1CN8TukxzZ88bxng-W10lAdhf3YCeVOlTne4JVkOQ/s200/7Dngl6u.jpg" width="200" /></a></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;">Sertab Erener'in 1992 yılında ortalığı kasıp kavuran ilk albümü "Sakin Ol!"dan iki sene sonra çıkan "Lâ'l" hâlâ birçok kişi tarafından sanatçının ilk albümü zannedilir. Bu yanılgının en büyük sebebi yüksek ihtimalle albümün sanatçının kariyeri boyunca kaydettiği en başarılı ve özverili çalışma olmasıdır. Başta </span>Sezen Aksu<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"> ve </span>Uzay<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"> Heparı olmak üzere Attila Özdemiroğlu, Fahir Atakoğlu, Meral Okay, Levent Yüksel, Mustafa Sandal ve Erdem Sökmen gibi kendi alanında ciddi başarıları olan bir müzisyen ordusu eşlik etmiştir albümde sanatçıya. Sevdam Ağlıyor, Rüya, Masal, Mecbursun, Gel Barışalım Artık, Dargın Değilim ve albüme ismini veren şahane Fahir Atakoğlu bestesi Lâ'l ile bu albümün unutulmazlar arasında yer alması zaten en başta imkânsızdır.</span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; color: #424242; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; color: #424242; font-size: 17px; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<h2 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: normal; line-height: 24px; margin: 0px 0px 15px; min-height: 24px; padding: 0px; vertical-align: baseline; word-wrap: break-word;">
<span style="color: #660000; font-family: inherit; font-size: large;">2) Med Cezir - Levent Yüksel (1993)</span></h2>
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhW3xayLDNAf7C-Q6RfLpAKu4FNEvYpHkcfH_ZpLoCFXIxzstfUV-zMwsQfTqED0s_G5G6Hu00UowjEdH692Y8Y3HZr5bjsQQri2isbaqUFy6oYsl7povrd2sdioB8hornvvbiZvbqWoyY/s1600/10104_50_1385477679_b2ca23.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="196" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhW3xayLDNAf7C-Q6RfLpAKu4FNEvYpHkcfH_ZpLoCFXIxzstfUV-zMwsQfTqED0s_G5G6Hu00UowjEdH692Y8Y3HZr5bjsQQri2isbaqUFy6oYsl7povrd2sdioB8hornvvbiZvbqWoyY/s200/10104_50_1385477679_b2ca23.jpg" width="200" /></a></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;">Levent Yüksel bir röportajında bu albüm için "farkında olmadan bir Best of çıkarmışım" demişti. Şimdi dönüp bakınca ne kadar haklı olduğunu çok daha iyi anlıyoruz. </span>Sezen Aksu<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"> prodüktörlüğünde yayınlanan albümlerin başında gelen "Med Cezir" belki de en başarılısıydı. Sezen Aksu dışında Onno Tunç, </span>Uzay<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"> Heparı, Fahir Atakoğlu, Erdem Sökmen ve Sertab Erener gibi isimlerin de katkıda bulunduğu albüm her ne kadar tüm şarkılarıyla unutulmaz ve özel olsa da Yeter ki Onursuz Olmasın </span>Aşk<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;">, Med Cezir,</span>İstanbul<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;">, Kadınım, Dedikodu ve Tuana hâlâ müzik sektörünü besleyen ve popülerliğini koruyan şarkılar olarak kaldı.</span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; color: #424242; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; color: #424242; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="background-color: white; color: #424242; font-family: "pt sans" , "open sans" , "helvetica" , "arial" , sans-serif; font-size: 17px; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></div>
<div>
<h2 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: normal; line-height: 24px; margin: 0px 0px 15px; min-height: 24px; padding: 0px; vertical-align: baseline; word-wrap: break-word;">
<span style="color: #660000; font-family: inherit; font-size: large;">3) BenDeniz II - Bendeniz (1995)</span></h2>
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrl5MxJvR7uyIo52aB899WAotwi4OIBrWkJMZ_hCy_e09-5Z2gAiSa_BOoIJbxbxyhM4DNsp_GM757G3zHdRYrxAgUIsjzAaubxdqhugvXSKJHdLbwZI9_kjpeLkH8yQaGz-iuT6bSFF8/s1600/Bendeniz-2-cover.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrl5MxJvR7uyIo52aB899WAotwi4OIBrWkJMZ_hCy_e09-5Z2gAiSa_BOoIJbxbxyhM4DNsp_GM757G3zHdRYrxAgUIsjzAaubxdqhugvXSKJHdLbwZI9_kjpeLkH8yQaGz-iuT6bSFF8/s200/Bendeniz-2-cover.jpg" width="200" /></a></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;">90'lar demek şüphesiz ki imaj kavramını coşturan ve yazdığı, söylediği şarkılarla hayatın hiçbir döneminde unutulmayacak olan Bendeniz demektir ve Bendeniz'in yaptığı en iyi albüm "Bendeniz II"dir. İlk albümün ciddi başarısının ardından Onno Tunç, Ozan Çolakoğlu ve Murat Yeter gibi aranjörlerle çok daha iyi düzenlemelere sahip şarkılar içerir ikinci albüm. Üstelik back vokallerde Emel Müftüoğlu, Harun Kolçak, Demet Sağıroğlu ve Ümit Sayın gibi birçok ünlü isim yer alır. Muhteşem çıkış parçası Neler Olacak, Yıldız Tilbe'nin sözlerine, Harun Kolçak'ın back vokallerine destek olduğu Elveda Dedin, Gönül Yareler İçinde gibi dönemine damgasını vurmuş hitler barındıran albümün en özel şarkısı şüphesiz ki Onno Tunç imzalı Kapında Günlerim'dir. Pop müzik tarihinin en kuvvetli gitar sololarından birini de barındırır şarkı aynı zamanda ki bizzat Onno Tunç imzasını taşır bu solo. Bu şarkının bize söylediği ise şudur: </span>Sezen Aksu<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"> ile hiç çalışmamış olsa da Sezen Aksu ekolünün en büyük temsilcisidir Bendeniz, özellikle kaydettiği ilk iki albümüyle.</span></span></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<h2 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: normal; line-height: 24px; margin: 0px 0px 15px; min-height: 24px; padding: 0px; vertical-align: baseline; word-wrap: break-word;">
<span style="color: #660000; font-family: inherit; font-size: large;">4) Deli Kızın Türküsü - Sezen Aksu (1993)</span></h2>
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhehnyMI5uGiA4oAGMamWFVdnGe3z10KSr2quq6xu2C3RWRvqR7XSqP4o4rV5iVv030XwnPDpg9AEbgKJ7z7ef_iYt4GEAoMYVgMCxZKrq7u_uE6hBEJRDQV-UqyhjFql1ghLOA0K5HkVI/s1600/R-1140071-1216891914.jpeg.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="190" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhehnyMI5uGiA4oAGMamWFVdnGe3z10KSr2quq6xu2C3RWRvqR7XSqP4o4rV5iVv030XwnPDpg9AEbgKJ7z7ef_iYt4GEAoMYVgMCxZKrq7u_uE6hBEJRDQV-UqyhjFql1ghLOA0K5HkVI/s200/R-1140071-1216891914.jpeg.jpg" width="200" /></a></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;">Şimdi bu albümü görünce herkesin aklında "Neden Gülümse değil" gibi bir soru cümlesi belirebilir. Evet, belki de "Gülümse" </span>Sezen Aksu<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;">'nun en başarılı albümlerinin başında gelir fakat hem müzikal tavrı hem de önceki albümlere kıyasla cesareti "Deli Kızın Türküsü"nü bu listeye daha uygun bir albüm kılıyor. Bir kere Sezen Aksu, Onno Tunç hayatına girdikten sonra ilk kez onun olmadığı bir albüm yapıyor (yalnızca "Tenna"nın bestesi Onno Tunç'a aittir.) Çünkü bu albüm biraz da her şeyden çok </span>Uzay<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"> Heparı demek. Şarkıların büyük bir kısmının düzenlemeleri Uzay Heparı ve Attila Özdemiroğlu'na ait. Küçüğüm, Kalbim Ege'de Kaldı, Masum Değiliz, Sude, Dert Faslı ve Adem Olan Anlar başta olmak üzere albümde yer alan her şarkı zamanla birer Sezen Aksu klasiğine dönüşmeye başarmıştır. Ciddi bir müzikal devrim de barındıran albüm "Işık Doğudan Yükselir" ve "Düğün ve Cenaze"nin de önsözü gibidir adeta. Albümün çıkışından kısa bir süre sonra hayata veda eden Uzay Heparı belki de en fazla bu albüm ve "Küçüğüm" ile hatırlanmıştır.</span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="background-color: white; font-family: inherit; font-size: large; line-height: 24px;"><b><span style="color: #660000;">5) Göç - Nazan Öncel (1995)</span></b></span></div>
<div>
<span style="background-color: white; color: #424242; font-family: inherit; font-size: large; line-height: 24px;"><b><br /></b></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg0Bwq6fUmPLD1GV56HqJCwRxr-X9F-HMkO7PyDhxaSiBQZySkNFZkv0jA-qeUrV3tIof2g2-A9OW1VMGRXHReTc_CL7dUZuHPUbJgFV5zJ2q26azA9tJj5JM0IqF-NGC_tpcuNjk6HoY0/s1600/1995.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="197" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg0Bwq6fUmPLD1GV56HqJCwRxr-X9F-HMkO7PyDhxaSiBQZySkNFZkv0jA-qeUrV3tIof2g2-A9OW1VMGRXHReTc_CL7dUZuHPUbJgFV5zJ2q26azA9tJj5JM0IqF-NGC_tpcuNjk6HoY0/s200/1995.jpg" width="200" /></a></div>
<div>
<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><span style="font-family: inherit;">Hâlâ daha iyisi yapılamayan siyah beyaz bir Nazan Öncel albümü. Birçok müzik eleştirmeni tarafından Türk Pop Müziğinin en iyi albümü olarak da kabul edilir. İlk olarak "Gidelim Buralardan" der Nazan albümde ve gerçekten dinleyen herkesi alıp götürür biraz. Daha sonra "Sen Beni Öldürüyorsun"da "Gözlerin gelir aklıma, ah o çocuk gözlerin" der ve daha ilk şarkıdan oluşturduğu hüzün zeminini kuvvetlendirir. Üstelik Erkan Oğur vardır albümde, Nazan Öncel şarkıların düzenlemelerini Hamit Ündaş ile birlikte bizzat kendisi yapmıştır. Bir Şarkı Tut, Ağlama Gönlüm, Nazlı Ay, Göç ve daha niceleri. 90'ların samimi, o saf havasını taşıyan son albümlerden biridir aynı zamanda. Sanat yönetmenliğini de Mete Özgencil yapmıştır.</span></span></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span></div>
<div>
<h2 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: normal; line-height: 24px; margin: 0px 0px 15px; min-height: 24px; padding: 0px; vertical-align: baseline; word-wrap: break-word;">
<span style="color: #660000; font-family: inherit; font-size: large;">6) Aacayipsin - Tarkan (1994)</span></h2>
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjB23VAmYLT1_Ccb09AaJ2K2XPHSu8deXO8sy8zoJcpfWeHSoiLb53P5HWsGJEKjItyBDF6_WIbVv2HdFCChoiTxQwgxSaQtaXs3T_YOUaywbMAlkGfIgyG9f36J06nnCX5NWyLBOLAJhA/s1600/Tarkan_-_Aacayipsin.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjB23VAmYLT1_Ccb09AaJ2K2XPHSu8deXO8sy8zoJcpfWeHSoiLb53P5HWsGJEKjItyBDF6_WIbVv2HdFCChoiTxQwgxSaQtaXs3T_YOUaywbMAlkGfIgyG9f36J06nnCX5NWyLBOLAJhA/s200/Tarkan_-_Aacayipsin.jpg" width="199" /></a></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;">Tarkan<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;">'ı "Tarkan" yapan albümdür "Aacayipsin". Türkiye'nin en başarılı müzisyenleri </span>Sezen Aksu<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;">, Rıza Erekli, Ozan Çolakoğlu, Cihan Okan, Deniz Arcak, Yıldız Tilbe, Levent Yüksel, Özkan Uğur, Şebnem Ferah, Sertab Erener, Erdem Sökmen bu albüm için bir araya gelmiştir ve aşılması zor bir zirve noktası inşaa etmişlerdir. Sezen Aksu albümün çıkış parçası olan "Hepsi Senin mi"nin oluşum sürecini şu şekilde anlatmıştır: "Bir gece Tarkan, Levent ve Sertab, Tarkan'ın yeni albümünü dinlemek üzere buraya geldiler. İlk albümünü büyük sıkıntılarla yapmış, tam olarak istediğini elde edememişti Tarkan. Ben de dinledim albümü, performansı çok güzel, bir değişim var ve o çabayı hissediyor insan. Sohbete başladık 'Bir tane hareketli, kolay takılan, lokomatif bir şarkı olsa, çıkmadı' dedi. Sohbet ederken sabah dört buçuk gibi bu şarkı bitti. Aldı şarkıyı gitti Tarkan".</span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="background-color: white; font-family: inherit; font-size: large; line-height: 24px;"><b><span style="color: #660000;">7) Sevgiliye - Aşkın Nur Yengi (1990)</span></b></span></div>
<div>
<span style="background-color: white; color: #424242; font-family: inherit; font-size: large; line-height: 24px;"><b><br /></b></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieVNpKXrkDXTIOKlRpix3aVcg-M1Xvzm2HYjzRJp5arL2KAwr1k4Qu9Eel9tMPiiQrsOWe1XmxHoPT-98orSwfwsphPzL0ULch08pXsgtsybJHWDISyF4EZ81cV0AauwzSVy0hfL_BA9A/s1600/A%25C5%259Fk%25C4%25B1n-Nur-Yengi-Sevgiliye-1990.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="195" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEieVNpKXrkDXTIOKlRpix3aVcg-M1Xvzm2HYjzRJp5arL2KAwr1k4Qu9Eel9tMPiiQrsOWe1XmxHoPT-98orSwfwsphPzL0ULch08pXsgtsybJHWDISyF4EZ81cV0AauwzSVy0hfL_BA9A/s200/A%25C5%259Fk%25C4%25B1n-Nur-Yengi-Sevgiliye-1990.jpg" width="200" /></a></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;">Aşkın Nur Yengi'nin ilk ve en güzel albümüdür. Şehrazat'ın yazdığı "Sevgiliye" dışında albümdeki tüm şarkıların söz yazarlığını </span>Sezen Aksu<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"> yapmıştır ve Turhan Yükseler'in iki düzenlemesi dışında tüm düzenlemeler Onno Tunç imzasını taşır. Ayrılmam, Yazık, Seni Aldattım, Susma, Bile Bile başta olmak üzere baştan aşağı hit doludur albüm. Ha unutmadan aynı zamanda en güzel, en hatırlanası kartonet fotoğraflardan birine sahiptir bu nadide başyapıt.</span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"></span></span><br />
<a name='more'></a><span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<h2 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: normal; line-height: 24px; margin: 0px 0px 15px; min-height: 24px; padding: 0px; vertical-align: baseline; word-wrap: break-word;">
<span style="color: #660000; font-family: inherit; font-size: large;">8) Ele Güne Karşı Yapayalnız - MFÖ (1984)</span></h2>
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgb4ryjIazUAWvWmZzJw3DZrpV1U7Du3WRAcaWHA7ntCxeEOEdVybtsdgOOpdOjMoSfT-PDqoTf9slq9Z9bG3MAoLlbEzcYtNnsr_PyqN5I6GjENgKsTNDDuCd935-kGdbumtNgQEhWxTM/s1600/mf%25C3%25B6-ele+g%25C3%25BCne+kar%25C5%259F%25C4%25B1+yapayaln%25C4%25B1z-1984.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgb4ryjIazUAWvWmZzJw3DZrpV1U7Du3WRAcaWHA7ntCxeEOEdVybtsdgOOpdOjMoSfT-PDqoTf9slq9Z9bG3MAoLlbEzcYtNnsr_PyqN5I6GjENgKsTNDDuCd935-kGdbumtNgQEhWxTM/s200/mf%25C3%25B6-ele+g%25C3%25BCne+kar%25C5%259F%25C4%25B1+yapayaln%25C4%25B1z-1984.jpg" width="188" /></a></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;">Böyle bir listenin olmazsa olmazı elbette ki bir MFÖ albümüdür. Müzik şirketinin "satmaz" diyerek uzun süre ayak dirediği albüm tam bir sene boyunca zirvede kalarak MFÖ'ye bugüne uzanan epey büyük bir şöhret kazandırmıştır. Albüme adını veren unutulmaz MFÖ şarkısı "Ele Güne Karşı", "Bu Sabah Yağmur Var </span>İstanbul<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;">'da", "Yalnızlık Ömür Boyu", "</span>Bodrum<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"> Bodrum" ve "Güllerin İçinden" ile her daim "unutulmaz" yaftası ile anılacak albüm hiç şüphesiz bu ülkede yapılmış en iyi işlerden biridir.</span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<h2 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: normal; line-height: 24px; margin: 0px 0px 15px; min-height: 24px; padding: 0px; vertical-align: baseline; word-wrap: break-word;">
<span style="color: #660000; font-family: inherit; font-size: large;">9) Aşkperest - Yıldız Tilbe (1996)</span></h2>
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFn5vQJ7OVsOSi70-KzVFYLz-LVXqXeF-nXY6j6x51cL9iFehcFOY9I6K0AP6qE_PnGFCTaxRjYEHxPjQI51Dkzz4Z1jYjrvt824l9mVBm_SKtWwePB1bcb2AoSf3FS_79iTNve49VBdY/s1600/R-2476705-1318708738.jpeg.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjFn5vQJ7OVsOSi70-KzVFYLz-LVXqXeF-nXY6j6x51cL9iFehcFOY9I6K0AP6qE_PnGFCTaxRjYEHxPjQI51Dkzz4Z1jYjrvt824l9mVBm_SKtWwePB1bcb2AoSf3FS_79iTNve49VBdY/s200/R-2476705-1318708738.jpeg.jpg" width="200" /></a></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;">Dayan Yüreğim, Yar, Aşkperest, El Adamı, </span>Aşk<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"> Yok Olmaktır, Aldat, Ya Rabbim, Dili Ballım (evet tüm albümü saydım) ile Yıldız Tilbe'nin kalbimize bıraktığı en derin imzadır bu albüm. "Devleri yakından gördüm hepsi cüceydiler" cümlesini de içeren bir şiiri vardır albümün kartonetinde. Bu cümleyle kime dokunmak istediği epey açıktır. İki şarkının Murat Yeter, bir şarkının İskender Paydaş'a ait olduğu düzenlemelerin büyük kısmı Kaveh Bahçeban'a aittir. Delikanlım şarkısının remiks düzenlemesinin Yıldız Tilbe'ye ait olması ise albümün şaşırtıcı yönlerinden.</span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="color: #990000; font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<h2 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: normal; line-height: 24px; margin: 0px 0px 15px; min-height: 24px; padding: 0px; vertical-align: baseline; word-wrap: break-word;">
<span style="color: #660000; font-family: inherit; font-size: large;">10) Süper Star 2 - Ajda Pekkan (1979)</span></h2>
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDUTUladpEEcoHdnVKraBB6_D6em9TskYDQTLBah46it-vpM0tCoqE60LE30xyAM5BZ9gm7qTm7RyfcFDiGszCFJgiimOyKv2pMx1We9d2_mLCBecnfsUq6fv_2cQgj8xTAq6e97uHgL4/s1600/R-3134337-1419844482-7410.jpeg.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDUTUladpEEcoHdnVKraBB6_D6em9TskYDQTLBah46it-vpM0tCoqE60LE30xyAM5BZ9gm7qTm7RyfcFDiGszCFJgiimOyKv2pMx1We9d2_mLCBecnfsUq6fv_2cQgj8xTAq6e97uHgL4/s200/R-3134337-1419844482-7410.jpeg.jpg" width="200" /></a></div>
<div>
<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><span style="font-family: inherit;">Ajda Pekkan, Fikret Şeneş ortaklığının en iyi işi. Tamamı aranjmanlardan oluşan albümdeki şarkıların tümünün sözleri Fikret Şeneş'e, düzenlemeleri ise Onno Tunç'a aittir. Bilenler bilir Fikret Şeneş tüm şarkılarını gizli, imkânsız aşkına yazmıştır ve bu şarkıların en fazla duygu yükü barındıranları "Süper Star 2" albümünde toplanmıştır sanki. "Haykıracak Nefesim Kalmasa Bile", "Ya Sonra", "Yeniden Başlasın", "Dile Kolay", lafın kısası böyle bir albüm bir daha zor yapılır.</span></span></div>
<div>
<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span></div>
<div>
<h2 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: normal; line-height: 24px; margin: 0px 0px 15px; min-height: 24px; padding: 0px; vertical-align: baseline; word-wrap: break-word;">
<span style="color: #660000; font-family: inherit; font-size: large;">11) Yine Yeni Yeniden - Nilüfer (1992)</span></h2>
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibeLDpLgIHwDaIhlBUJZ9og-khTUnPOZu9IU39oFBtO1sS6PFld-Mdy6D2zpKk-xXTrTRd3HRy6htFvTLkrQjeOjlfpCJMkFDSGhMrxdccxuAAWRRZxKaqbGGCgeVr63m2Tc7wSN96dWY/s1600/Yine_yeni_yeniden.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibeLDpLgIHwDaIhlBUJZ9og-khTUnPOZu9IU39oFBtO1sS6PFld-Mdy6D2zpKk-xXTrTRd3HRy6htFvTLkrQjeOjlfpCJMkFDSGhMrxdccxuAAWRRZxKaqbGGCgeVr63m2Tc7wSN96dWY/s200/Yine_yeni_yeniden.jpg" width="200" /></a></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;">Onno Tunç ve </span>Sezen Aksu<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;">'nun küskün yıllarının en büyük hediyesidir bu albüm. Eğer ki Sezen ve Onno böyle bir küslük yaşamasa ne Onno Tunç Nilüfer ile çalışabilir, ne de böyle bir albüm kaydedilebilirdi. Her ne kadar albüme Kayahan, Leyla Tuna, Adnan Ergil ve Leyla Tuna gibi söz yazarları katkıda bulunmuş olsa da buram buram Aysel Gürel kokan bir albümdür "Yine Yeni Yeniden". Ortalığı kasıp kavuran çıkış şarkısı "Şov Yapma", albümün isim şarkısı da olan "Yeniden Sev" ve "Her Sevda Bir Veda" bu hissiyatın üç güzel sebebidir.</span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<h2 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: normal; line-height: 24px; margin: 0px 0px 15px; min-height: 24px; padding: 0px; vertical-align: baseline; word-wrap: break-word;">
<span style="color: #660000; font-family: inherit; font-size: large;">12) Elbette - Candan Erçetin (2000)</span></h2>
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrfzHAdhZzKfyFEvWPXQg2b6x9ViB6OwRsKZVqozY0oIs1N6R3DtQxinDZpkaEFw4iICvgA-vq-3_Bm_iN1kg5Hj9pUKhX8hQ-nlSNrFJo_zbe8msaVKTc2UhmykhdecKln0wBdqyisoI/s1600/elbette.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrfzHAdhZzKfyFEvWPXQg2b6x9ViB6OwRsKZVqozY0oIs1N6R3DtQxinDZpkaEFw4iICvgA-vq-3_Bm_iN1kg5Hj9pUKhX8hQ-nlSNrFJo_zbe8msaVKTc2UhmykhdecKln0wBdqyisoI/s200/elbette.jpg" width="200" /></a></div>
<div>
<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><span style="font-family: inherit;">Liste genel olarak 90'lardan beslense de 2000'li yıllarda bizde aynı hissiyatı uyandıran albümler de yok değil. Bunlardan biri Candan Erçetin'in unutulmaz albümü "Elbette". Aynı zamanda Mete Özgencil - Candan Erçetin işbirliğinin son çalışması olan albüm içerdiği şarkılar ile sanatçının başyapıtı olarak kabul edilebilir. "Arada Bir", "Söz Vermiştin", "Annem", "Unut Sevme", "Merak Ediyorum"," Olmaz"," Saçma" gibi büyük hitlerin yanında tüm zamanların en iyi açılış şarkılarından "Dayan"ı da barındıran albüm Mete Özgencil ve Candan Erçetin'in el ele müzik tarihine attıkları kalıcı bir imzadır. Albümün en özel şarkılarından "Annem"in yazılış sürecini şu şekilde anlatmıştır Candan Erçetin: "Ben annemin en son, yani üçüncü çocuğuyum. Beni 37 yaşında doğurmuş. Çocukluğumdan itibaren, 'Ben seni çok yaşlı doğurdum, her an bensiz kalabilirsin' derdi. Ben artık kazık kadar oldum ve annem için bir şey yapmam lazım dedim. Ona bir hediye... Sözlerini ablamın kızı yazdı. Aylin iyi bir şair ama ben onu şarkı sözü yazmaya yönlendirmeye çalışıyorum. Annemin adı Mevlüde. Her Arnavut gibi. Çok tipik bir Arnavut ismi".</span></span></div>
<div>
<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span></div>
<div>
<h2 style="background-color: white; border: 0px; font-stretch: normal; line-height: 24px; margin: 0px 0px 15px; min-height: 24px; padding: 0px; vertical-align: baseline; word-wrap: break-word;">
<span style="color: #660000; font-family: inherit; font-size: large;">13) Türk Lokumuyla Tatlı Rüyalar - Mazhar Alanson (2002)</span></h2>
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKWuwAGYzKdpo1cioLCkx8Uo0PsWtkoU8x4kI8ojBkouHoH77f5wjOTfcaDmWfQLvaPW8ef5WwQ3mfSfHEcxcz6eSdR36S_bBB7QDI8Poi6SM4LPjuLLlpsv062zIGBjf2en2KlIhScC4/s1600/Eydzk.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjKWuwAGYzKdpo1cioLCkx8Uo0PsWtkoU8x4kI8ojBkouHoH77f5wjOTfcaDmWfQLvaPW8ef5WwQ3mfSfHEcxcz6eSdR36S_bBB7QDI8Poi6SM4LPjuLLlpsv062zIGBjf2en2KlIhScC4/s200/Eydzk.jpg" width="200" /></a></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;">Böyle bir listede Mazhar Alanson'un ilk ve tek solo albümü "Türk Lokumuyla Tatlı Rüyalar" olmazsa olmaz. Öyle şarkılar var ki bu albümde "Acaba MFÖ olmadan mı devam etse bu adam hayatına" dedirtir. "Ah Bu Ben" öyledir mesela, Mazhar Alanson'un imzasıdır bir nevi. "Benim Hâlâ Umudum Var" öyledir keza, yürek burkar naifliğiyle. Daha önce </span>Tarkan<span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;">'ın "Karma" albümünde seslendirdiği "Yandım" da öyledir hatta ve bunlarla sınırlı değildir. "Şunu da dinlemeden geçeyim" diyebileceğiniz tek bir şarkı bile yoktur.</span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;">Listede olmayıp, kalbimizde olan tüm albümler için affınıza sığınıyorum. Özellikle diğerlerinden bir adım ileride duran albümlerin yer aldığı bir liste olsun istedim. Sizin de bu listede yer alması gerektiğini düşündüğünüz albüm varsa, yorumlarla bu listeyi büyütebiliriz belki!</span></span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; line-height: 23.7999992370605px;"><br /></span></span></div>
<div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Cambria; font-size: 15.3999996185303px; line-height: 21.5599994659424px;">
<span style="font-family: inherit;">Doğukan Güvercin<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Cambria; font-size: 15.3999996185303px; line-height: 21.5599994659424px;">
<span style="font-family: inherit;"><a href="mailto:dogukanguvercin@gmail.com" style="color: #990000; text-decoration: none;">dogukanguvercin@gmail.com</a><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Cambria; font-size: 15.3999996185303px; line-height: 21.5599994659424px;">
<span style="font-family: inherit;">Ağustos 2015</span></div>
</div>
<div>
<br />
<br /></div>
insaniduygularhttp://www.blogger.com/profile/00494372591426658930noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-53841811044780147002015-08-04T03:05:00.002-07:002015-11-05T02:43:42.555-08:00Nil'in Harbiye Konseri - Özgür Masallara Yolculuk<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghTHoLMckc563ltztxLH8D72hE4YZVIfw08AezD3Ki34OC-xrA2KpBTe15_xHatjx2ChMr4XxxZ-Oy4SgtyOj7meFreBA_maUzwxAQ2ffZ1VHBM0-j_fv2OyB5bM-pbb5zHzJxqYBIBvY/s1600/30693043.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="401" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghTHoLMckc563ltztxLH8D72hE4YZVIfw08AezD3Ki34OC-xrA2KpBTe15_xHatjx2ChMr4XxxZ-Oy4SgtyOj7meFreBA_maUzwxAQ2ffZ1VHBM0-j_fv2OyB5bM-pbb5zHzJxqYBIBvY/s640/30693043.jpg" width="640" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Günlerden 03 Ağustos. Tam on dört sene önce hayatımıza “Özgür
Kız” olarak giren <span style="color: #990000;">Nil Karaibrahimgil</span>’in <span style="color: #990000;">Harbiye Açıkhava</span> konserinin olduğu
güzel bir Pazartesi akşamı. Harbiye avlusu hiç olmadığı kadar renkli ve şen. Nil’in bu
konser için uzun süredir hummalı bir çalışma içinde olduğunu duyuyoruz sık sık
basından. Duymamıza da pek gerek yok aslında! Çünkü bir kez onun konserine
giden herkes bilir ki sahneye koyduklarıyla hep özeldir Nil. Fakat bu kez daha
farklı bir konserle karşı karşıya kalacağımızın sinyallerini kendisi de sosyal
medya hesapları üzerinden duyurmuştu. Belki de bu sebeple farklı bir heyecan duygusu hakimdi gecede. Onu daha önce birkaç kez seyretmiş biri
olarak bu konserinin – en azından benim gözlemlediğim kadarıyla – en kalabalık
geçen konseri olduğunu söyleyebilirim. Harbiye sahnesi klişe bir deyimle hıncahınç
doluydu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Çimlerin üzerinde, salıncağında sallanan bir tavşan olarak
karşıladı seyircisini Nil. Upuzun kulakları, heyecanlı kalbi ve gülümseyen
suretiyle. En az yaptığı işler kadar hayran olduğumuz duruşundan, aslında
sanıldığı kadar cesur olmadığından bahsetti önce. Henüz on beş yaşındayken
yazdığı şarkıyı söyledi ilk olarak korkaklığını duyurma cesaretiyle. Konser
boyu kendisini sanki odasında on beş yaşındaymış gibi hissetmek istediğini
söyledi sonra ve seyirciye bir kapı açarak konseri tüm enerjisiyle başlattı. Art arda söylediği şarkılardan sonra
zaman atlamasıyla birlikte hikâyesini anlatmaya devam etti. Hayranlıkları, hayalleri, yolculukları, hayatına dair daha önce hiç anlatmadığı hikâyeler. Bu hikâyeler arasında beni
en çok etkileyen bit pazarında bir iğne satıcısıyla yaşadığı anı oldu. Yüzlerce
çeşit iğnenin olduğu bir tezgahta, satıcının hemen yanında duran siyah bir
ceket dikkatini çekmiş Nil’in. Ceketin üstü tezgahtaki iğnelerle doluymuş ve
ceketten etkilenen Nil tezgahtaki iğneleri değil de bu ceketi satın almak
istediğini belirtmiş, üstündekilerle birlikte! Fakat satıcı kadın ceketin
satılık olmadığını, kendisini yansıttığını söyledikten sonra Nil’e siyah bir
ceketinin olup olmadığını sormuş. Nil de siyah bir ceketinin olduğunu söylemiş.
O hâlde tezgahtaki iğneler arasından kendisini yansıtanları seçip siyah
ceketinin üzerinde dilediği gibi kullanabilmeyi önermiş. İşte Nil tam da o an
kendi olmayı yeniden keşfetmiş, hep kendi siyah ceketiyle devam etmiş yola. Bu
yolun son on dört yılına şahitlik etmiş biri olarak Nil’in siyah ceketinin
kendisine başka her şeyden çok yakıştığını söyleyebilirim. </span><span style="font-family: inherit;">Bir diğer hikâye de Bodrum Kalesi'nde verdiği ilk konserinin ertesi gününde annesinin kendisine dans dersi alma konusunda verdiği öneriyle ilgili. Annesinin deyimiyle "arı sokmuş gibi dans eden" Nil, dans dersi konusunu epey bir kurcalamış kafasında. Hatta konserinde amuda kalkan <span style="color: #990000;">Madonna</span>'yı örnek göstererek tam olarak bunu kastettiğini belirtmiş annesi. Bu durum karşısında ne yapacağını bilemeyen Nil, biraz düşündükten sonra çok iyi dans edemediğini fakat sahnede Madonna gibi de olmak istemediğini fark etmiş. Arı sokmuş gibi dans etmeye devam etmeyi seçmiş yani! Bu oldukça kişisel hikâyeyi paylaştıktan sonra seyirciden söyleyeceği şarkıda arı sokmuş gibi dans etmesini istedi Nil ve seyirciye eşlik ederek, Madonna'ya inat savrulmaya başladı sahnede.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Konser boyu kalabalıkça bir kız
korosu eşlik etti Nil’e. Tıpkı kendisi gibi onların da çimler üzerine
kurulmuş birer salıncağı vardı, bir yandan salıncakta sallanıp bir yandan vokal
yaptılar konser boyu Nil’e. Peş peşe <span style="color: #990000;">Kız Gibi</span>, Bütün Kızlar Toplandık, Peri, Pırlanta,
Çocuk da Yaparım Kariyer de gibi ciddi feminizm duygusu barındıran şarkılarını
söyledikten sonra erkeklere biraz olsun haksızlık yaptığını düşünerek <span style="color: #990000;">Bütün
Kızlar Toplandık</span> şarkısını erkeklerin de eşlik edebileceği bir hâle getirerek epey
eğlenceli bir atmosfer oluşturdu Harbiye’de. Yayınlandığı yıl fenomen olan ve
YouTube’da 42 milyon hit alan <span style="color: #990000;">Kanatlarım Var Ruhumda</span>’yı ağız tadıyla
söyleyemediğinden bahsetmişti birkaç röportajında Nil. Büyük bir seyirci
korosunun eşliğinde coşkuyla söyledi konserde şarkıyı özlemini doyurarak, hem
de iki kez! Seyircinin de en çok bu şarkıyı beklediği çokça belliydi. Bu
şarkının dışında ise ilk albümden son teklisine dek müzikal bir yolculuk
başlatarak akılda kalan tüm şarkılarını tek tek söyledi. Konserin en özel
anlarından biri de Nil’in hamilelik sürecinde yaşadıklarını samimiyetle anlatıp
oğlu <span style="color: #990000;">Lokumcuk Aziz Arif</span> için yazdığı ninniyi seslendirmesi oldu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">“<span style="color: #990000;">Konser değil terapi</span>” sloganıyla duyurulan konser Pazartesi
sendromunu atlatabilmek adına gerçek bir terapiye dönüştü. Dans etti, dans
ettirdi, eğlendi, çok eğlendirdi Nil. Bembeyaz bulutlar, masmavi gökyüzü,
pespembe bir tavşan, rengârenk bahar çiçekleri akıp durdu arkadan. Şarkılarına
kimsenin başlamadığı cümlelerle başlayan, bir başkası olmadan kendi yolunda
yürüyüp, özgür kıyısında süzülen Nil’in dünyası her zamankinden daha renkli ve
şendi. Ağustos'un ilk Pazartesi akşamı "özgür kız" sayesinde bir panayır şenliği büyüttü kalbinde. Özgürce!</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Cambria; font-size: 15.3999996185303px; line-height: 21.5599994659424px;">
<span style="font-family: inherit;">Doğukan Güvercin<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Cambria; font-size: 15.3999996185303px; line-height: 21.5599994659424px;">
<span style="font-family: inherit;"><a href="mailto:dogukanguvercin@gmail.com" style="color: #990000; text-decoration: none;">dogukanguvercin@gmail.com</a><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="font-family: Cambria; font-size: 15.3999996185303px; line-height: 21.5599994659424px;">
<span style="font-family: inherit;">Ağustos 2015</span></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
insaniduygularhttp://www.blogger.com/profile/00494372591426658930noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-36536639415077488852015-07-19T16:15:00.000-07:002015-07-19T16:15:24.506-07:00Hayat Sana Sezen Aksu İçin Teşekkür Ederim - Sezen'li Yıllar Yazısı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTXLKCGtrmMv_PwOI6e6MbiO36MtRKPKzpHwlkn-Sb0TdWCGOMHWtxHct9qun3Z8wbOe_lZ89RoF5TUGfL0PDVTXyjJZhfruU4GmYH2lL6BEGM9WXzRPDkjoXRqQxTQ33g7qX29TzH0Qc/s1600/017_b.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTXLKCGtrmMv_PwOI6e6MbiO36MtRKPKzpHwlkn-Sb0TdWCGOMHWtxHct9qun3Z8wbOe_lZ89RoF5TUGfL0PDVTXyjJZhfruU4GmYH2lL6BEGM9WXzRPDkjoXRqQxTQ33g7qX29TzH0Qc/s400/017_b.jpg" width="261" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Harbiye Açıkhava dış/gün<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Meydanda hâlâ konseri izleyebilme umuduyla “<i>fazla bileti
olan var mı</i>” diye soran insanlar, saat henüz sekizi gösterse de salona
girebilmek için muazzam kalabalık bir kuyrukta bekleyenler, rutin rahatlıkları
epeyce bozulmuş sokak hayvanları ve hevesli satıcılar. Hepsi <span style="color: #660000;">Sezen Aksu</span>’nun
kırkıncı sanat yılına özel hummalı bir çalışma sonucu hazırlanan <i><span style="color: #660000;">Sezen’li
Yıllar</span></i> için bir arada. Konserin ikinci günü. Böyle özel bir prodüksiyon herkesi
heyecanlandırmak için gayet yeterliyken bir de önceki gün gerçekleşen ilk konserin
haberleri eklenince bu heyecan yerinde duramaz bir hâl alıyor istemsiz. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><span style="color: #660000;">Cüneyt Özdemir</span>’in yönetmenliği, <span style="color: #660000;">Mustafa Oğuz</span>’un
yapımcılığında hazırlanan özel şovun tanıtım süreci oldukça başarılı geçmiş
durumda. Amaçlanan hissiyat fazlasıyla yaratılmış. Yukarıdaki vaziyetten
anlaşıldığı üzere biletler haftalar öncesinden tükenmiş. Herkes hazır hâlde
konser saatini bekliyor. Biletlerde konserin başlangıç saati akşam dokuz olarak
belirtilmiş fakat seyircinin içeri girmesi, koltuklarını yerleşmesiyle birlikte
saat dokuz buçuğu geçiyor..<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Harbiye iç/gece<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">“Sezen Aksu seyircisi”nin heyecanı adeta somutlaşmış hâlde,
orkestranın yerini alarak konseri bir an önce başlatması bekleniyor. Daha ilk
nota beklenmeden, ışığın yere düşmesiyle birlikte alkış kıyamet hüküm sürüyor
konser salonunda. İlk notanın duyumuyla birlikte daha da coşuyor tabii. Konser
için özel hazırlanan perdeden her biri Sezen Aksu’nun uzun yolundaki yılları
temsil eden sanatçıların geçmesiyle birlikte giderek artıyor alkıştaki şiddet.
İlk olarak <i>Deniz Yıldızı</i>’nı duyuyoruz. Sezen Aksu söylemiyor. Orkestra Sezen’den
önce belli ki repertuvara giremeyen şarkılara son bir şans veriyor. “Deniz
yıldızının hikâyesidir hayat, kaç hayat kurtarırsan kâr” diyor şarkıda Sezen bilen
bilir, yakın dönemdeki en başarılı albümüne ismini veren bu şarkının bir
şekilde repertuvara dahil edilmesi hoş. Büyüleyici sözlerine eşlik edemesek de
coşkulu introsunu duymak bile konsere adapte olmamıza yetiyor. Aynı şekilde
devam eden enstrümantal Sezen Aksu potporisinden sonra piyano <i>Küçüğüm</i>
notalarını vuruyor ve küçük cüsseli, büyük yürekli kadın aksayarak kendini
seyirciye sunuyor. <span style="color: #660000;">Uzay Heparı</span> ölümüne sebep olan kazayı geçirdiğinde Sezen
Aksu kulağına bu şarkıyı söylemiş o komadayken. Hâli hazırda tapılacak bir
şarkıyken, onu tarif edilemeyecek bir uçurum kılan ve her dinleyişte bıçak
bıçak kalbe değdiren de bu ölümden başka bir şey değildir. Her şarkı için özel
bir koreografi ve sahne düzeni hazırlanmış. Bu noktada <span style="color: #660000;">Zeynep Tanbay</span>’ı gönülden
kutlamak en doğru eğilim olur. Küçüğüm’den sonra hepimizi belli dönemlerde
tarumar eden meşhur “aşk” şarkılarını söylemeye başlıyor; <i>Sen Ağlama</i>, <i>Git</i>, <i>Geri
Dön</i>, <i>Gidiyorum</i>.. Konserin aşk bölümünü tamamladıktan sonra ölüm üzerinde
yürümeye başladı Sezen ve yavaştan ağıtlarına başladı. Bana kalırsa konserin en
dokunaklı kısımları da bunlardı. Önce <span style="color: #660000;">Aysel Gürel</span>’in alamet-i farikası <i>Ünzile</i>
çalındı ve konserin en duygusal anlarından biri yaşandı. Tamamı kızlardan
oluşan <span style="color: #660000;">Çocuk Kalbim Seni Söyler</span> korosu da şarkıyı söylerken eşlik etti Sezen
Aksu’ya. Hemen ardından bembeyaz bir kuş kanadı açıldı ve Sezen’in <span style="color: #660000;">Hrant Dink</span>
için yazdığı ağıt “<i>Güvercin</i>” duyulmaya başlandı. Seyirci bu devamlılık ile
coşkusunu iştahlandırdı ve devasa bir koro oluşturdu. Sezen’in söylediği gibi: “Yurttan
sesler korosu”. <span style="color: #660000;">Metin Altıok</span>’un güçlü dizeleriyle birlikte hep bir ağızdan
söylenen Kavaklar tam da Temmuz’un ortasında Madımak’ı yad etmemize şans verdi
ve alkış olarak en büyük coşku sanırım o an yaşandı. Ölümün son temsilcisi ise
<span style="color: #660000;">Erdal Eren</span> oldu ve Aysel Gürel’in incelikle işlenmiş dizelerinden oluşan <i>Son
Bakış</i> herkesin içini sızlattı. İkinci dünya savaşından görüntülerle <i>1945</i>’i de
dinledikten sonra “<i>Dünyanın hiçbir yerinde
olana bitene bu kadar dirençli bir millet yok. Allah’tan böyleyiz..</i>”
dedi ve “<i>… hayat düğün cenaze</i>” diyerek ekleme yaptıktan sonra <span style="color: #660000;">Goran Bregovic</span>
bestelerinden oluşan şahane albümü <span style="color: #660000;">Düğün ve Cenaze</span>’nin en akılda kalıcı
şarkılarından biri olan Erkekler’i söylemeye başladı. Sahneye çıkan erkek
dansçıların ardından, gökkuşağı temalı elbisesini üzerine aldıktan sonra daha
da coşmaya başladı. Barkovizyonda gökkuşağı renkleriyle beliren kalp ile <span style="color: #660000;">LGBT</span>’ye
selam çakan Sezen artarda <i>Erkek Güzeli</i> ve <i>Seni Yerler</i>’i de söyleyince seyircinin
enerjisi ister istemez tavan yaptı. Bir de üstüne Sezen’in sahnedeki hâli
eklenince tam seyirlik bir atmosfer oluştu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihg1_mNbl1Ybp-kh0LK3C-Fq5vS5lx7tqBAsB7eOsc9374QvrWdPTIf3lUSfShZecoXQVujLoKGLFquPh7Ctb9Sox9DUn-3oJ3SGzzwfEp9v1vYlU486W-RkLijTELYoYS5AyNcJLxnmA/s1600/029_b__1_.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihg1_mNbl1Ybp-kh0LK3C-Fq5vS5lx7tqBAsB7eOsc9374QvrWdPTIf3lUSfShZecoXQVujLoKGLFquPh7Ctb9Sox9DUn-3oJ3SGzzwfEp9v1vYlU486W-RkLijTELYoYS5AyNcJLxnmA/s400/029_b__1_.jpg" width="255" /></a><span style="font-family: inherit;">Konserin ikinci kısmı <i>Tutuklu</i>, <i>Keskin Bıçak</i> ve <i>İstanbul
İstanbul Olalı</i> gibi yakın döneme damgasını vurmuş Sezen Aksu şarkılarıyla
açıldı. Hemen öncesinde yine bir potpori vardı elbet! Özellikle Keskin Bıçak’ın
orkestra uyarlaması görülmeye değerdi. <span style="color: #660000;">Candan Erçetin</span> bu şarkı için “Türkçe
yazılmış en iyi aşk şarkısı” demişti Beraber ve Solo Şarkılar programında Sezen
Aksu’ya. Öyle de olmalı.. “<i>Yarim keskin bıçak</i> / <i>Nerde bende o yürek yardan
cayacak</i>” gibi “keskin” bir cümle barındıran başka bir şarkıyla karşılaşmamız da
pek mümkün değil herhalde. Yine bu noktada başta <span style="color: #660000;">Cenk Erdoğan</span> olmak üzere
orkestraya şapka çıkarmak gerekiyor. Böyle bir orkestraya sahip olmak gerçekten
güç olmalı. Cenk Erdoğan’ın gitar solosundan sonra bunu bir kez daha anladım. Hazır
orkestradan bahsediyorken vokallerden bahsetmemek böyle bir yazı için büyük
kayıp olur. <span style="color: #660000;">Cihan Okan</span>, <span style="color: #660000;">Nurcan Eren</span>, <span style="color: #660000;">Tuba Önal</span>, <span style="color: #660000;">Dünya Kızılçay</span> olağanüstü
performans sergilediler konser boyunca. Özellikle Cihan Okan’ın <i>Gülümse</i>’deki
solo vokali salonda dakikalarca alkış seslerinin yankılanmasına sebep oldu. Bu
adamı seviyoruz burası belli. Sezen de “E<i>vli ve çocuklu olmasa size bırakmadan
ben çoktan alırdım</i>” dedi Cihan Okan için. Türkiye müziği için Sezen Aksu ne
ise, Türkiye pop müzik tarihi albümlerindeki vokaller için de Cihan Okan o demektir.
Unutmamak gerek.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Sezen Aksu’nun sahnesinin ne denli esprili ve sohbet dolu
geçtiğini herkes bilir. Sezen’li Yıllar’da bu durum minimuma indirgenmiş ve
olabildiğinde fazla şarkıya yer vermek için çabalamış ekip. Bu durum Sezen’in
tek bir cümlesiyle dahi seyirciyi kahkaha krizine sokmasına engel olmadı tabii.
Seyirciyle kurduğu diyalog oldukça gerçek ve güçlü. Bu bağın kuvveti <i>Ne Kavgam
Bitti Ne Sevdam</i> performansı ile daha da öne çıktı. Konserin PR çalışmalarında
duyurulan yarışmada Sezen hayranları şarkıya karaoke yapmıştı ve en çok beğeni
alan videoların sahipleri onunla birlikte sahnede yer alacaktı. Tıpkı
söylendiği gibi oldu ve videolar barkovizyonda sesleriyle birlikte yer aldı ve
hepsi Sezen Aksu’ya şarkı boyunca eşlik etmiş oldu. Güzel de oldu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">İkinci yarı <i>Rakkas</i> ile sona erdi ve Sezen Aksu sahneden ayrıldı.
Seyircinin uzun tezahüratları sonrasında Sezen yeniden sahneye çıktı ve <i>Hayat
Sana Teşekkür Ederim</i>, <i>Şarkı Söylemek Lazım</i> ile bis yaptı. Konser ilk olarak
Rakkas ile bitince “<i>Hayat Sana Teşekkür Ederim böyle bir konserin repertuvarına
nasıl girmez</i>” diye hüzünle düşündüm açıkçası ve Sezen “<i>Oyuncak bebekleri
sevmedim çok</i>” diyerek giriş yapınca içim epey rahatladı. “<i>Alkışı sevdim</i>” dedikçe
seyirci coştu ve bu özel konser için, yaşadığımız her aşk acısında yanımızda
olduğu için, düğünümüzde, cenazemizde yaralarımızı sarıp kahkahamıza ortak
olduğu için alkışlardan güller yağdırdı Sezen’e. Bu ülkenin yüzyıllık yalnızlık
tarihinde her dönemi, her sosyal sınıfı, her kavgayı, her neşeyi, her aşkı
anlattı bize Sezen. Anlattı ve biz gönülden inandık. Yeri geldi küstük
çekmecelere kapattık, yeri geldi bir şarkıda yeniden buluşup daha şiddetle
seviştik. Sezen şarkıları gerçektir, gerçekmiş gibi yapmaz, gerçeğin ta kendisi
olur. Korkusuzdur, yanmaktan ve yakmaktan kaçmaz. Kalbinizin taa dibine kadar
sokulur. Bu sebeple Mustafa Oğuz’a ve <span style="color: #660000;">Most Yapım</span>’a ne kadar şükran duysak az.
Konserin DVD kaydı olacak mı bilinmez fakat Ekim ayında Volkswagen Arena’da
daha kapsamlı hâliyle tekrarlanacak. Harbiye’de izleme olanağı bulamayanlar bu
haklarını muhakkak Ekim’de kullanarak Sezen ile geçen yıllar albümüne el
değdirmeli. Çektiğimiz aşk acıları, ayrılıklar, ölümler, doğumlar, sevinçler,
göz yaşları hatırına… Hayat sana Sezen Aksu için teşekkür ederim. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Doğukan Güvercin<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><a href="mailto:dogukanguvercin@gmail.com">dogukanguvercin@gmail.com</a><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Temmuz 2015<o:p></o:p></span></div>
<br />insaniduygularhttp://www.blogger.com/profile/00494372591426658930noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-68639085024035712015-07-06T03:11:00.000-07:002015-07-06T03:11:20.143-07:00Geçen yazların izinde<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi57t0bhOvjEhwqbyNcjHZXSBSdzku5g0tCjbvmiIPvm1lClR_R7xrfDqq34eRh6PkV9_dGi574I5e31hgn1Y91LZ_hQNod8E0IIe497-TZ62QSboDXYesMQwIlGQ_1cd5msU-0Z5tQiCA/s1600/tumblr_inline_novgujiahQ1qgtpms_500.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi57t0bhOvjEhwqbyNcjHZXSBSdzku5g0tCjbvmiIPvm1lClR_R7xrfDqq34eRh6PkV9_dGi574I5e31hgn1Y91LZ_hQNod8E0IIe497-TZ62QSboDXYesMQwIlGQ_1cd5msU-0Z5tQiCA/s320/tumblr_inline_novgujiahQ1qgtpms_500.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Fotoğraf: Doğukan Güvercin</td></tr>
</tbody></table>
<div style="background-color: white; font-family: Arial; font-size: 13px; line-height: 18px;">
İnsan ne kadar yol alırsa alsın varmak istediği mutluluk değişmez. Tıpkı dünya gibi her adım hem geleceğe, hem de geçmişe atılır biraz. Yani yol ne kadar uzun sürerse sürsün başladığın yere dönersin en nihayetinde. Küçük bir çocukken, kanattığımız dizlerken, oynadığımız oyunlarken bütün mesele; daldığımız büyüme denizinden sonra yaşamın kıyısında kalıp, dünden büyüttüğümüz tebessümlere sığınarak ayakta kalırız çoğu kez. Şimdiki mutluluğumuz geçmişe duyduğumuz özlem olur yani.</div>
<div style="background-color: white; font-family: Arial; font-size: 13px; line-height: 18px;">
<br /></div>
<div style="background-color: white; font-family: Arial; font-size: 13px; line-height: 18px;">
Hani hep derler ya “<b>İnsan yaşlandıkça çocuklaşır</b>” diye. Hayatın kabul edilebilir en esaslı mottosudur aslında bu cümle. İnsan büyüdükten sonra, her adımda biraz daha çocuk olur gerçekten de. Bunun şarkı sözlerinde rastladığımız hep çocuk kalma hâliyle ya da şiirlerdeki çocuğa yüklenmiş masumiyet yüküyle bir ilgisi de olabilir tabii. İnsan büyüdüğünü anladığı andan itibaren çocuk olmak ister çünkü yeniden. Aşklar, paralar, yaşadığımız hayatlar sevdiklerimiz ve sevmeye çalıştıklarımızdan kaçıranlardır bizi ne yazık! Sevmek, her zaman yeterli olan değildir bu daha da yazık!</div>
<div style="background-color: white; font-family: Arial; font-size: 13px; line-height: 18px;">
<br /></div>
<div style="background-color: white; font-family: Arial; font-size: 13px; line-height: 18px;">
Hayatımda tanıştığım ilk otorite dedemdir benim. En kıymetli, en sevgi dolu otorite aynı zamanda. Dedem bu hayata uğramış en sert mizaçlı insanlardan biridir, sanırım. Öyle ki evliliklerini yapmış, çocuklarını büyütmüş, ellisine gelmiş evlatlarının zaman zaman kendisinden çekindiğine şahit olmuşluğum vardır. Dede evinde her zaman dedenin sözünün geçmesi gerektiğini bilmişliğim vardır. Henüz dokuz yaşında, çocukluk kokan yaz sıcağında merdivenlere oturup dedemi izlemiştim ilk kez. Kendisine ne kadar yasak olsa da bir kez daha yakıp Samsun 216 sigarasını, bacak bacak üstüne atmış gününü tamamlıyordu. Sonra aynı evde yaşayan kuzinim yanıma geldi ve belki de çocukluk hayatımız boyunca kurduğumuz en ciddi plan kuruldu: Dedemin içmeyi bitirdiği sigarayı gizlice yürütüp tadına bakma planı! Dedem her gün, hatta hemen her saat bu sigara denen şeyi içiyorsa mutlaka güzel bir yanı olmalıydı. Ama yasaktı, hele ki çocuklar dokunamazdı bile. Yalnızca bakkaldan büyükleri için sigara alırlardı. Büyükleri de para üstlerinin bir kısmını çocuklara vereceklerse tabii! Dedem itinayla içtiği sigarasını bitirip bahçeye fırlattı ve yanımızdan geçerek balkona çıktı. Kuzinim ve ben heyecanla birbirimize baktıktan ve etrafımızda kimsenin olmadığından emin olduktan hemen sonra koşarak dedemin bıraktığı izmariti elimize alıp arka bahçeye geçtik. Önce ben, sonra o birer nefes çektik tütünsüz izmaritten ve tıpkı dedem gibi arka bahçeye fırlattıktan sonra uzaklaştık suç mahallinden. Öyle güzeldi ki bunu yaşamak!</div>
<div style="background-color: white; font-family: Arial; font-size: 13px; line-height: 18px;">
<br /></div>
<div style="background-color: white; font-family: Arial; font-size: 13px; line-height: 18px;">
Bu andan tam on dört sene sonra bir bebeğe dönüşmüş yüz yaşındaki dedeme baktım uzun uzun. O eski sert mizacının bir kısmı suretinde kalmış olsa da en fazla bir çocuk kadar hiddetlenebileceği her hâlinden belliydi. Özenle büyüttüğü çocuklarının çocuğu olmuştu artık. Yüzüme bakınca beni hemen tanımayan, ancak “<b>Dede ben Doğukan</b>” dediğimde gözleri gülümseyen ve o andan sonra torununa sarılan bir adamdı artık benim dedem. Annemin babası, çocuklarının babası, çocuklarının bebeği, benim dedemdi. Ellerini ovduran, çayını demli ve yasak dinlemeyerek hâlâ bir keyif sigarası içendi benim dedem. Tıpkı en başta sözünü ettiğim gibi tam on dört senenin ardında, yaşamın sağlam karmaşasında bir Pazar öğleden sonra tekrar çocuk oldum ben. Yılların ardından bazı şeyler beyhude, bazı şeyler bakî kalır. Bazı şeyler değişir, bazı şeyler aynı kalır. Yaşam boyu türlü mutluluk ve bambaşka tatlar tanıdıktan sonra bile.. Yasak ormanlarda dolaşıp, hayata kafa tuttuktan sonra bile.. Aşık olup, gözün ondan başkasını görmediğinde bile.. En güzel Pazar dedenin dizinin dibinde geçen, kaç yaşında olursan ol tekrar çocuk olduğun Pazardır.</div>
<div style="background-color: white; font-family: Arial; font-size: 13px; line-height: 18px;">
<br /></div>
<div style="background-color: white; font-family: Arial; font-size: 13px; line-height: 18px;">
Ha unutmadan! Bu ufacık sigara macerasından hemen bir gün sonra kuzinimle oyun sırasında tartışıp “<b>Dede bu sigara içti</b>” diyerek birbirimizi bir güzel ispiyonladık. Güldü dedem, bir şey demedi. Onun otoritesinde en belirgin şey kalbiydi çünkü. Oturdu, bir sigara daha yaktı. Ne güzeldi o yaz.</div>
insaniduygularhttp://www.blogger.com/profile/00494372591426658930noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-8070890888775827602015-04-20T09:30:00.000-07:002015-04-20T09:30:21.580-07:00Barış Atay ve Funda Eryiğit ile bugün gösterime giren “Eksik” üzerine<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjur98ILFujpv80Y6PUf5hIascMGylHCUROIAmJ9FaaKvRlNOqB8E_Bd8C6IKv-Sm5e9FI5FnEURgsa0zuOJozXIo7pOTPQJtS_o6KG74uQX9QDrt0goYUtLDGiO0KdahpsEIkbuf7hINM/s1600/baris-e1429280164781-960x638.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjur98ILFujpv80Y6PUf5hIascMGylHCUROIAmJ9FaaKvRlNOqB8E_Bd8C6IKv-Sm5e9FI5FnEURgsa0zuOJozXIo7pOTPQJtS_o6KG74uQX9QDrt0goYUtLDGiO0KdahpsEIkbuf7hINM/s1600/baris-e1429280164781-960x638.jpg" height="265" width="400" /></a></div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 13.9200000762939px; line-height: 20.8800010681152px;"><br /></span></span>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 13.9200000762939px; line-height: 20.8800010681152px;">Yaşanan sansür olayları nedeniyle “Ulusal Yarışma” bölümü iptal edilen 34. İstanbul Film Festivali’nde prömiyerini yapmaya hazırlanırken, yaşanan olaylar sonrasında geri çekilme kararı alan tüm yarışma filmlerinden biri olan </span><i style="background-color: white; color: #333333; font-size: 13.9200000762939px; line-height: 20.8800010681152px; outline: none;">Eksik </i><span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 13.9200000762939px; line-height: 20.8800010681152px;">bugün vizyona girdi. Yönetmeni Barış Atay ve başrol oyuncularından Funda Eryiğit, 1980 darbesinin etkilediği bir ailenin hikayesini konu alan filmin, ajitasyondan uzak bir yerde durduğunu ve bir propaganda filmi olmadığını söylüyor.</span></span><br />
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; color: #333333; font-size: 13.9200000762939px; line-height: 20.8800010681152px;"><br /></span></span>
<b style="background-color: white; color: #333333; font-family: 'PT Sans'; font-size: 13.9200000762939px; line-height: 20.8800010681152px; outline: none;"><span lang="TR" style="outline: none;">Röp </span></b><span lang="TR" style="background-color: white; color: #333333; font-family: 'PT Sans'; font-size: 13.9200000762939px; line-height: 20.8800010681152px; outline: none;">Doğukan Güvercin</span><br />
<span lang="TR" style="background-color: white; color: #333333; font-family: 'PT Sans'; font-size: 13.9200000762939px; line-height: 20.8800010681152px; outline: none;"><br /></span>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: 'PT Sans'; font-size: 13.9200000762939px; line-height: 20.8800010681152px; margin-bottom: 16px; margin-top: 16px; outline: none;">
<b style="outline: none;"><span lang="TR" style="outline: none;">İnsanların filmi bir sanat yapıtından ziyade siyasi obje olarak değerlendirmesi sizi üzer mi? Politik filmlerle ilgili böyle yaklaşımları nasıl değerlendiriyorsunuz?</span></b></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: 'PT Sans'; font-size: 13.9200000762939px; line-height: 20.8800010681152px; margin-bottom: 16px; margin-top: 16px; outline: none;">
<b style="outline: none;"><span lang="TR" style="outline: none;">Barış Atay:</span></b><span lang="TR" style="outline: none;"> Hayır üzmez, sadece yanlış değerlendirildiğini düşünürüm ama bunu kendi filmim açısından söylüyorum. Bir film siyasi obje olması amacıyla da çekilmiş olabilir. Propaganda filmleri var buna örnek olarak ama <i style="outline: none;">Eksik</i> bu türün dışında sayılır diye düşünüyorum.</span></div>
<div style="background-color: white; color: #333333; font-family: 'PT Sans'; font-size: 13.9200000762939px; line-height: 20.8800010681152px; margin-bottom: 16px; margin-top: 16px; outline: none;">
<b style="font-size: 13.9200000762939px; line-height: 20.8800010681152px; outline: none;"><span lang="TR" style="outline: none;">Funda Eryiğit:</span></b><span lang="TR" style="font-size: 13.9200000762939px; line-height: 20.8800010681152px; outline: none;"> <i style="outline: none;">Eksik</i>’te hikayenin derdi bir dönemin siyasetinin yarattığı bir sancıdan doğuyor, dolayısıyla politik bir iddiası var bence. <i style="outline: none;">Sonbahar, Duvar, Açlık, Kanlı Pazar </i>ve hatta Chaplin’in <i style="outline: none;">Modern Zamanlar</i>’ı ya da şu an aklıma gelmeyen başka bir çok politik film örnekleri var. Bu filmleri bir siyasi obje olarak değerlendirebilir miyiz? Ya da propaganda yaptıklarını söyleyebilir miyiz? Bence hayır. Neye inanmamız gerektiğini, nasıl düşünmemiz gerektiğini söyleyen yapıtlar objeleşmeye, bir ideolojinin ya da siyasi sistemin malzemesi haline gelmeye açık olurlar. <i style="outline: none;">Eksik</i>’in böyle bir film olduğunu düşünseydim oynamazdım.</span></div>
<em style="color: #333333; font-family: 'PT Sans'; font-size: 13.9200000762939px; line-height: 20.8800010681152px; outline: none; text-align: right;"><br /></em>
<em style="font-family: 'PT Sans'; font-size: 13.9200000762939px; line-height: 20.8800010681152px; outline: none; text-align: right;"><span style="color: #660000;">Röportajın tamamı Bant Mag.’in Mayıs sayısında yayınlanacak. Bir kısmını ise hemen şimdi <a href="http://bantmag.com/news/baris-atay-ve-funda-eryigit-ile-bugun-gosterime-giren-eksik-uzerine/">buradan</a> okuyabilirsiniz!</span></em>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/01650239950392690719noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-82156769318123974852015-03-07T13:33:00.004-08:002015-03-07T13:33:49.752-08:00Bant Mag. No:38’den // Mert Fırat ve İlksen Başarır ile: Bir Varmış Bir Yokmuş üzerin<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPUs5cW9AsBRdAF-Pu10jl03kLqpX5_SMz76zT_gWyMREQg17qnyiEz2gFge51jqQHlofu3XfFiK8Pq5qBfqJkiOmc8U3MHD_h-N127vubVBu7eYVtdkQbNmxxI0Ml2vY_RiRV1DTbNp8/s1600/Tam+ekran+yakalama+7.3.2015+232426.bmp.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPUs5cW9AsBRdAF-Pu10jl03kLqpX5_SMz76zT_gWyMREQg17qnyiEz2gFge51jqQHlofu3XfFiK8Pq5qBfqJkiOmc8U3MHD_h-N127vubVBu7eYVtdkQbNmxxI0Ml2vY_RiRV1DTbNp8/s1600/Tam+ekran+yakalama+7.3.2015+232426.bmp.jpg" height="256" width="640" /></a></div>
<strong style="box-sizing: border-box; color: #111111; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;"><span style="font-family: inherit;"><i><span style="box-sizing: border-box;"></span></i></span></strong><br />
<div style="display: inline !important;">
<strong style="box-sizing: border-box; color: #111111; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;"><span style="font-family: inherit;"><i><strong style="box-sizing: border-box; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;"><span style="font-family: inherit;"><i><span style="box-sizing: border-box;"></span></i></span></strong></i></span></strong></div>
<br />
<strong style="box-sizing: border-box; color: #111111; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;"><span style="font-family: inherit;"><i><span style="box-sizing: border-box;"></span></i></span></strong><br />
<br />
<br />
<div style="display: inline !important;">
<strong style="box-sizing: border-box; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;"><span style="font-family: inherit;"><i><strong style="box-sizing: border-box; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;"><span style="font-family: inherit;"><i><span style="box-sizing: border-box;"></span></i></span></strong></i></span></strong></div>
<div style="text-align: center;">
<strong style="box-sizing: border-box; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;"><span style="font-family: inherit;"><i><strong style="box-sizing: border-box; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;"><span style="font-family: inherit;"><i><strong style="box-sizing: border-box; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;"><span style="font-family: inherit;"><i><span style="box-sizing: border-box;">Ba</span><span style="box-sizing: border-box;">ş</span><span style="box-sizing: border-box;">ka Dilde A</span><span style="box-sizing: border-box;">ş</span><span style="box-sizing: border-box;">k</span>’tan bu yana beraber ürettikleri işlerle Türkiye sinemasının dikkat çeken isimlerinden olan yönetmen İlksen Başarır ve oyuncu/senarist Mert Fırat’la bir araya geldik ve bu ay gösterime giren son filmleri <span style="box-sizing: border-box;">Bir Varm</span><span style="box-sizing: border-box;">ış</span> <span style="box-sizing: border-box;">Bir Yokmu</span><span style="box-sizing: border-box;">ş</span>’u konuştuk...</i></span></strong></i></span></strong></i></span></strong></div>
<br />
<div style="text-align: center;">
<strong style="box-sizing: border-box; color: #111111; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></strong></div>
<div style="box-sizing: border-box; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px; margin: 1.18em 125px; padding-left: 0.65em; padding-right: 0.65em;">
<span style="font-family: inherit;"><span style="color: #111111;">İşitme engelli Onur ve bir çağrı merkezinde çalışan Zeynep'in "konuşmadan anlaşmak" üzerine kurulu hikâyesiyle başladı her şey... Çok az salonda vizyona girse de hatırı sayılır bir gişe başarısı elde eden </span><span style="color: #990000;"><em style="box-sizing: border-box;">Ba</em><em style="box-sizing: border-box;">ş</em><em style="box-sizing: border-box;">ka Dilde A</em><em style="box-sizing: border-box;">ş</em><em style="box-sizing: border-box;">k</em></span><span style="color: #111111;">, jenerasyonumuzun en bilinen ve beğenilen yönetmen–oyuncu ilişkisini de seyirciye sundu aynı zamanda.</span></span></div>
<div style="box-sizing: border-box; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px; margin: 1.18em 125px; padding-left: 0.65em; padding-right: 0.65em;">
<span style="color: #111111; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;">Ensest meselesine sert ve dolaysız yaklaşımıyla dikkat çeken</span><span style="color: #111111; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;"> </span><span style="color: #990000;"><em style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;">Atl</em><em style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;">ı</em><em style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;">kar</em><em style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;">ı</em><em style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;">nca</em></span><span style="color: #111111; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;"> </span><span style="color: #111111; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;">ve erkeğin şiddet diline odaklanan</span><span style="color: #111111; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;"> </span><span style="color: #990000;"><em style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;">Erkek Taraf</em><em style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;">ı</em><span style="font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;"> </span><em style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;">Testosteron</em></span><span style="color: #111111; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;"> </span><span style="color: #111111; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;">sonrası bu defa doğrudan kadın erkek ilişkisine dokunuyor </span><span style="font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;"><span style="color: #990000;">İlksen Başarır</span></span><span style="color: #111111; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;"> ve </span><span style="font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;"><span style="color: #990000;">Mert Fırat</span></span><span style="color: #111111; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;">. Bir rock solisti olan Ozan ile anaokulu öğretmeni Nehir'in korkularıyla ve kendileriyle yüzleşme hikâyeleri,</span><span style="color: #111111; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;"> </span><span style="color: #990000;"><em style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;">Bir Varm</em><em style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;">ış</em><span style="font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;"> </span><em style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;">Bir Yokmu</em><em style="box-sizing: border-box; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;">ş</em></span><span style="color: #111111; font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;">.</span></div>
<div style="box-sizing: border-box; color: #111111; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px; margin: 1.18em 125px; padding-left: 0.65em; padding-right: 0.65em;">
<span style="font-family: inherit; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px;">6 Mart'ta vizyona girecek olan film, fragmanı ve Bubituzak'ın yazıp Mert Fırat'ın seslendirdiği şarkılarıyla bir "aşk filmi”nden fazlası olduğunu şimdiden ortaya koymuş durumda. Biz de hem filmin ortaya çıkış sürecini anlamak hem de hikâyenin yaşadığımız hayata paralel yönlerini konuşmak üzere bir araya geldik Mert Fırat ve İlksen Başarır’la. Onlar anlattı, biz dinledik!</span></div>
<div style="box-sizing: border-box; color: #111111; font-size: 14.6999998092651px; line-height: 21.3150005340576px; margin: 1.18em 125px; padding-left: 0.65em; padding-right: 0.65em;">
Röportaj için: <a href="http://www.bantmag.com/magazine/issue/post/38/489" target="_blank">http://www.bantmag.com/magazine/issue/post/38/489 </a></div>
insaniduygularhttp://www.blogger.com/profile/00494372591426658930noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-6438659830245398482015-03-01T14:54:00.000-08:002015-03-01T14:56:44.689-08:00Şairane bir başyapıt: "Gök Nerede"<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibRFSf6v6tLjMn-DCpsyrGNmQKliqhTAHXF1yZ3lmTNoRMHWxgBFL_mMZiUOyAvb03punrVsw1f7OmwK5UeRaFlgFSpAovHtKxNC6fH32UPwUZlpZdrglVjbsX_zLKBUUHmgFS_lZ9TXg/s1600/10308087_1021786187834229_9003473490237683222_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibRFSf6v6tLjMn-DCpsyrGNmQKliqhTAHXF1yZ3lmTNoRMHWxgBFL_mMZiUOyAvb03punrVsw1f7OmwK5UeRaFlgFSpAovHtKxNC6fH32UPwUZlpZdrglVjbsX_zLKBUUHmgFS_lZ9TXg/s1600/10308087_1021786187834229_9003473490237683222_n.jpg" height="400" width="400" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: 12.8000001907349px;">Fotoğraf: Aytekin Yalçın</span></td></tr>
</tbody></table>
<span style="font-family: inherit;">Müziğin seyrini değiştiren insanların yapıtlarına kendisiyle aynı dönemde şahit olmak büyük keyif. Ciddi bir heyecan ve merak barındıran bekleme süreci, daha sonra yapıtla karşılaşma ve ona dair kişisel kanılara varma.. Yalnızca iki albümle alternatif popu farklı bir boyuta taşıyan, sağlamlaştırdığı bu yeni yolda yıldızlaşan ve her yaptığı işi merakla bekleten bir isim Mabel Matiz. Özellikle ikinci albümü Yaşım Çocuk ile hem ilk albümünde yarattığı kitleyi doyurmuş, hem de çok daha büyük bir kitleyi müziğiyle kesiştirmeyi başarmıştı. Yaşım Çocuk, şüphesiz ki geçtiğimiz on sene içinde müziğimizin başına gelen en güzel şeylerden biriydi ve bu sebeple Mabel'in üçüncü albümünü beklemek çok daha heyecanlı bir hâl almıştı. Yaptığı müziği en başından itibaren takip eden biri olarak albümün i-Tunes'da yayınlanmasını takiben biraz tedirgince satın alıp dinlemeye başladım "<span style="color: #990000;">Gök Nerede</span>"yi. Şarkıları dinledikten hemen sonra albümle ilgili bir yazı kaleme istedim ancak böyle bir yazı yazmadan önce şarkıların tamamına hakim olmanın çok daha doğru olacağını düşündüm. </span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Albümün ilk teklisi "<span style="color: #990000;">Gel</span>" albüm yayınlanmadan bir gün önce çeşitli mecralarda duyurulmuş ve şarkıyı dinleme imkânı sunulmuştu. Şarkıyı dinler dinlemez önceki albümün çıkış teklisi Zor Değil ile istemsiz bir kıyas isteği duydum ve "Gök Nerede"nin "Yaşım Çocuk" keskinliğinden uzak bir albüm olduğunu düşündüm. Şarkı bana <span style="color: #990000;">Sezen Aksu</span>'yu hatırlattı ama bu Yıllar Saçlarına'daki gibi bir durum değil elbette, sanki bir Sezen Aksu şarkısı dinliyormuş gibi oldum. Hâlâ aynı duygular içinde dinlediğim şarkı -diğer şarkıları da dinledikten sonra anlıyorum ki- çıkış için çok doğru bir seçim ve muazzam bir çalışma. Şarkı şimdiden hit olmuş durumda. Açılış şarkısı <span style="color: #990000;">Tuzla Buz</span> ruhen önceki albümün açılış şarkısı Krallar'ı hatırlatır gibi ve en az onun kadar dolu, güzel bir şarkı. Albümdeki şarkıların aranjmanları beklendiği üzere <span style="color: #990000;">Can Güngör</span> tarafından yapıldı ve dinledikçe kavrayacaksınız önceki albümü çokça aşan bir sound söz konusu. Mabel'in Kars'ta yazdığı <span style="color: #990000;">Sarışın</span> albümün en başarılı çalışmalarından biri ve şarkıya muhakkak klip geleceğini düşünüyorum.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"Gök Nerede"nin şarkı olarak tek coverı <span style="color: #990000;">Nazan Öncel</span>'in kariyerinde epey büyük önem taşıyan, ilk büyük albümüne de ismini veren <span style="color: #990000;">Bir Hadise Var</span>. Şarkıyı Nazan Öncel'den dinlemeye alışkın olan kesim bu coverı beğeniyle karşılayacaktır bana göre çünkü Nazan Öncel şarkılarını Mabel'den dinlemeye alışkınız ve Mabel cover konusunda oldukça başarılı. Başka bir şarkıcıya kendi şarkısını emanet ettiğinde şarkının her sürecinde bulunmasıyla bilinen Nazan Öncel de Mabel'in bu yorumunu oldukça beğenmiş durumda. Bunun dışında bir de adaptasyon var: <span style="color: #990000;">Vals</span>. Evgeny Grinko'nun en ünlü bestesinde Mabel'in sözleri ve yorumunu duymak değişik bir deneyim. Üstelik şarkının piyano kayıtlarını da besteci yapmışken! Rock and roll ruhunu yaşatan <span style="color: #990000;">Atlar Yoruldu</span>, şarkıları dinledikten hemen sonra albüm içinde şahsi favorim hâline geldi. Sözler, ahenk ve müzik şahane. Bir diğer favorim ise bu şarkıdan hemen sonra çalmaya başlayan <span style="color: #990000;">Fena Halde Bela</span>. Fena Halde Bela'nın introsunu duyunca "Ben bu müziği bir yerden hatırlıyorum" diyenlere şarkının <span style="color: #990000;">Barış Manço</span> - Ahmet Beyin Ceketi eserinden sample içerdiğini de belirteyim. Alaimisema ruhunda olan Fena Halde Bela kesinlikle albümün en başarılı işlerinden. </span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Daha önceden bildiğimiz iki şarkının albümde olacağını sosyal medya üzerinden duyurmuştu Mabel: <span style="color: #990000;">Dört Duvar </span>ve <span style="color: #990000;">Geziyorum Dünya İşte</span>. Özellikle Dört Duvar'ı albümdeki aranje ile dinlemek çok güzel. Geziyorum Dünya İşte ise hemen hemen canlı kayıtlarda duyduğumuz altyapıya sahip. Albüme ismini veren <span style="color: #990000;">Gök Nerede</span>, <span style="color: #990000;">Kaba Kağıt</span> ve <span style="color: #990000;">Pullarımı Gömdüğüm Deniz</span> albümün karanlık üç kolu. Kaba Kağıt altyapı olarak Atlar Yoruldu'nun biraz daha koyu hâli ve Mabel'in aranjesine katkıda bulunduğu iki şarkıdan biri. Diğeri ise <span style="color: #990000;">Ahu</span>. Nakaratında Göksel'in back vokallerini de duyduğumuz Ahu'yu bir balad olarak beklesem de çok kolay sevip, alıştım. Mabel'in de söylediği gibi doksanlar ruhunu yansıtan, başarılı bir çalışma olmuş. Ah Bu Sefer, Yarım Kalan Şarkı ve son olarak Denize Doğru bize gösteriyor ki Mabel ve Göksel hem söz, hem de ses olarak müzik piyasasında birbirine en çok yakışan ikili. Bütün şarkılardan bahsetme isteğimle birlikte, <span style="color: #990000;">Adını Sen Koy</span>'u en sona sakladım çünkü albümü sindirdiğim şu günlerde taze favorim kendisi. Giriş müziğiyle Sahilde Bir Sarhoş'u hatırlatan ama karakter olarak ondan çok farklı bir şarkı olan Adını Sen Koy, sözleri ve müziğiyle uzaklara götüren naif bir şarkı ve umarak söylüyorum ki zamanla albümde sıyrılan teklilerden birine dönüşecektir.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Sonuç olarak albümü dinlemeden önceki kaygımın yersiz olduğuna sevindim. Yaşım Çocuk'tan farklı yerde duran, en az onun kadar başarılı hatta sound olarak onu da aşan bir albüm var elimizde. Şarkılardaki her kelam bize anlatıyor ki upuzun, yorucu ve emek dolu bir süreçten geçmiş albüm. Mabel'in albümün sürecini paylaştığı blog da bunun delili! Artık şundan emin olabiliriz: Mabel Matiz müziğimizin içinde bulunduğu dönemin en büyük ozanlarından biri, albümlerinde yer alan her şarkıya aynı derecede önem veren değerli bir müzisyen ve Gök Nerede şairane bir başyapıt!</span>insaniduygularhttp://www.blogger.com/profile/00494372591426658930noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-77917287737977496842015-02-18T03:59:00.001-08:002015-02-18T04:06:39.171-08:00Bant Mag. No:37’den // Erzincan dağlarında bir medea: Nesrin Cavadzade<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiC6UT_ZkALnq85Io-nsXhEhxi-6vFZKSrcpebnjTUHLLz5DfS-MHx05ihnYiOLgbtS1_s-lK8D16Kt96yYPtxR5uBx7RodwOawhyXMcHxVKXxUeMThS2_IiAjOlH4aj7Wr_lID0rwz0js/s1600/Screen-Shot-2015-02-07-at-9.56.11-AM-960x387.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiC6UT_ZkALnq85Io-nsXhEhxi-6vFZKSrcpebnjTUHLLz5DfS-MHx05ihnYiOLgbtS1_s-lK8D16Kt96yYPtxR5uBx7RodwOawhyXMcHxVKXxUeMThS2_IiAjOlH4aj7Wr_lID0rwz0js/s1600/Screen-Shot-2015-02-07-at-9.56.11-AM-960x387.png" height="161" width="400" /></a></div>
<div style="background: white; line-height: 15.65pt; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 12.0pt;">
<span style="font-family: inherit;"><span style="color: #333333;"><br /></span></span></div>
<div style="background: white; line-height: 15.65pt; margin-bottom: 12.0pt; margin-left: 0cm; margin-right: 0cm; margin-top: 12.0pt;">
<span style="font-family: inherit;">Altın Portakal Film Festivali’nde
kazandığı En İyi Kadın Oyuncu Ödülü ve geçtiğimiz yıl rol aldığı üç filmle son
dönemde adından çokça söz ettiren Nesrin Cavadzade ile hem yakında vizyona
girecek Kutluğ Ataman imzalı yeni filmi<span class="apple-converted-space"> </span><em style="outline: none;">Kuzu</em>,
hem de gelecek planları hakkında konuşmak üzere buluştuk.</span><br />
<span style="font-family: inherit; line-height: 15.65pt;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit; line-height: 15.65pt;">Oyunculuktaki
yeteneği hakkında sinema sektörünün ağız birliği ettiği Cavadzade, hem başarılı
hem de belli bir duruş sahibi olunabileceğini de kanıtladı bugüne kadarki
kariyeriyle. Söz konusu filmler ve Türkiye’de oyunculuk yapmak olunca, söz
ister istemez bu topraklar üzerinde kadın olmaya geldi.</span></div>
<div style="background: white; line-height: 15.65pt; margin: 12pt 0cm; outline: none;">
Röportaj için: <a href="http://bantmag.com/news/bant-mag-no37den-erzincan-daglarinda-bir-medea-nesrin-cavadzade/">http://bantmag.com/news/bant-mag-no37den-erzincan-daglarinda-bir-medea-nesrin-cavadzade/</a></div>
insaniduygularhttp://www.blogger.com/profile/00494372591426658930noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-72895722529242722922014-12-22T13:47:00.003-08:002014-12-22T13:47:39.412-08:00Avaz, Son Bölüm: "Hayat, Gerçek ve Yalanlar"<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilw95us5HbIXSmXLnTG1TNgtOGVbBAxHJlNsJSmiqc-4KxyjsWEqedJdqhHJITBpJRlvFngXVojBn7BbrkbHZx8q9wzEgP8LDPf9BqJfB-CkcF0PEaR-vcgoJmJc5p4Gt-L4vsAAnrOXY/s1600/tumblr_lyt7bqGOXD1qbqq5f1+(1).jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilw95us5HbIXSmXLnTG1TNgtOGVbBAxHJlNsJSmiqc-4KxyjsWEqedJdqhHJITBpJRlvFngXVojBn7BbrkbHZx8q9wzEgP8LDPf9BqJfB-CkcF0PEaR-vcgoJmJc5p4Gt-L4vsAAnrOXY/s1600/tumblr_lyt7bqGOXD1qbqq5f1+(1).jpg" height="247" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">"Bütün
hayallerim onunla mutlu olmaktan ibaretti." dedi Gül, ölümünün üzerinden
henüz on dokuz dakika geçmişken... Şimdi ise hiç beklemediği ve daha önceden
çok iyi bildiği bir sahradaydı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">Çocukluğundan
itibaren ölümü karanlık ve korkutucu imgelerle saklamıştı zihninde, her şeyin
başladığı bu toprakta çıplak ayaklarıyla bir kez daha yürürken yanıldığına
sevindi. Hayatta dokunduğu, bulandığı her şey hakkında yanılmıştı halbuki ancak
sevmek sonu neye dayanırsa dayansın pişman edemiyordu insanı; güzel hatıralar
çabuk tükenmiyordu çünkü.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">Zelâl tam arkasında
durmuş, ses çıkarmadan onu izliyordu. Denize ulaştıkları an her şeyin bitmiş
olduğunu düşünse de bu defa -bir kez daha yüzleşeceğini bilerek üstelik- onun
kara gözleriyle karşılaşmaktan korkmadı Gül.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">"Sen bir
hayalin hayalini kurdun" dedi Zelâl kasî ses tonuyla ve hemen ekledi
"tıpkı benim gibi".<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">"Hayat insanı
kendine benzetir. Bugün taptığına yarın düşman olursun ve bunu yadırgamazsın.
Ağzından çıkacak tek kelâma abid olduğun insanın sözleri gün gelip de sana
dokunmuyorsa ve sen aynada kendinle karşılaşmaktan korkuyorsan nefesini kimseye
bulaştırmayacaksın. Ya zaman yalnızca sana merhem olursa, ya kanattığın
yaraların sızısı beyhude değilse?"<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">"Bana bunları
neden anlatıyorsun" dedi Gül arkasını dönerek. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">"Kendime
anlatamadığım için".<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">"Aramızdaki
bağın bu kadar güçlü olduğunu mu sanıyorsun gerçekten? Her şey bitti diye
birlikte mutlu mu olacağız sence?"<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">"Eğer her
şeyin zannettiğin kadar kolay olduğunu düşünseydim inan bu çabayı hayatım
boyunca sürdürmezdim."<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">"Ben seni
tanımıyorum, neler hissettiğini ya da nelere kalkıştığını bilemem. Bunları
merak da edemem fakat hayatım ve yaşadıklarımla ilgili olanları anlatmanı
isterim. Bütün bu olanlar, yani bütün yaşadıklarımdan sonra bir cevaba
kavuşmalıyım."<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">Zelâl birkaç adım
geri gittikten sonra arkasını denize verip yere çöktü. "Keşke anlatmak
sandığın kadar kolay olsaydı" diye düşündü.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">"Bir küçük
uçurtma, rüzgârda savruluyor karşımda.."<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">Gül ne yapacağını bilmeden
olduğu yerden hareketlendi ve Zelâl'in hemen yanına -ancak denizi karşısına
alarak- oturduktan sonra fısıldadı:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">"Anlatacağın
masal hayatım olacak".<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">Sana hiç bilmediğin
bir yerden bakıyorum hayat, hiç tanımadığın gözlerle. Ne kadar kaçmaya çalışsan
da sahip olmak zorunda kaldığın, bî-tab köşende.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">Bir çift göz açıldı
geceye. Deniz, koyu karanlık ve rüzgâr.. Gül'ün bu sahilde gördüğü son rüyaydı.
Serin taşlı kumlara basan çıplak ayakları hâlâ üşüyor, rüzgâra çarpan avuç
içleri artık terlemiyordu. Bir çıkış kapısı vardı artık, dokundu. Soğuğa basan
çıplak ayaklarına rağmen üşüdüğünü hiç hissetmedi. Eli istemsizce sol göğsüne
gitse de acımadı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">"Bu ilk gece,
bu ilk gece için bile hayatımı tarumar etmeye hazırdım ben" dedi Zelâl,
yalnızca hırçın dalga sesleri ve Gül'ün sessiz nefesi eşlik ediyordu ona.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">"Neden"
dedi Gül sorgulamadan, onu anlamaya en çok bu kez hazır hissediyordu kendini.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">"İnsan hayatı
boyunca ruh eşini arar durur, peki ya daha sen aramadan karşına çıkmışsa ve
henüz hayatınızın kesişme dönemi denk gelmediyse? O zaman yıpranırsın."<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">"Bu.."<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">"Güzel ve
çirkin hikâyesi bu; asla kavuşmaz, asla mutlu sonla buluşmaz dediklerimizin
hikâyesi. O gece, yani seni ilk kez burada yeniden gördüğüm gece ne kadar fazla
korktuğumu anlatamam, hiç kavuşmadan ayrılmaktan. Seni görmem imkânsızdı, ya
rüyalar ya da başkalarının gözlerinden bakmam gerekiyordu. Ben de bu rüyaları
yarattım ancak hiçbir şeyden ben açıklamadan önce şüphelenmemen için kendimi
gizledim. Gülriz, Attila ve diğerleri hepsi benim kontrolümle çıktılar karşına.
Benim istediğim kadar olabilirdiler hayatında fakat buna rağmen bile hepsi
özellikle de Attila ben fark edemeden düşmanım hâline geldiler. Benim
yarattığım birine aşık olabiliyorsun ama bana... Bütün bunlardan sonra her şeyi
bitirmeye karar verdim ve bitirdim de. Şimdi geriye yalnızca ikimiz kaldık. Ne
baban anneni öldürmek üzere, ne İnan senin celladın, ne de Ebru kendi isteğiyle
seni aldattı. Bunların hepsini ben istedim, bencilce. Kim bir aşıktan daha
bencil olabilir ki?"<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">Zelâl asla Gül'ün
gözlerine bakmadan anlatmayı sürdürdü öyküsünü, birkaç damla gözyaşı da
katarak:<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">"Sonra benden
nefret edeceğini anladım ki bu hayatta en fazla korktuğum şey. O gece, yani sen
Gülriz'in evinde gözlerini kapatıp bana varınca her şeyi bitirmeye karar
verdim. Özenle süslediğim kağıt evleri hiç düşünmeden yıktım. Ama şimdi her şey
bitti, anlattıklarım ve hissettiklerim ufacık bir yalana bulaşmadı."<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">“Şimdi ne olacak
peki, burada herkesten uzakta yaşayıp gidecek miyiz?”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">“Burası sana
herkesten uzak mı geliyor gerçekten, bana sanki herkes, her şey buradaymış
gibi..”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">“Bana bilmece
sorma, yalnızca cevap ver.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt; mso-layout-grid-align: none; text-autospace: none;">
<span style="font-family: inherit;">“Yedi ay önce, yani
ilk rüyayı gördüğün gecenin sabahı bu rüyayı Doğu’ya anlatmanla başladı her
şey. Basit bir rüya belki sebepsiz yere anlam kazandı senin için ve her geçen
gün kafanda büyüttün. Zelâl’in, Gülriz’in kim olduğunu merak ettin ve bunlar
yetmedi için hayatındaki insanların güvenilirliklerini sorguladın. Korktuğun bu
karanlık kaçış noktan oldu senin.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">“Ne demek istiyorsun anlamadım… Yani
bütün bunlar kafamda mı olup bitti, gerçek değil miydi yaşadığım onca şey?”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Zelâl geriye doğru bir adım atarak ilk
kez Gül’den uzaklaştı ve bakışlarını birkaç saniyeliğine karanlık denize çevirdikten
sonra dosdoğru Gül’ün gözlerine bakarak konuştu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">“Elbette kafanın içinde olup bitiyor ama
bu neden gerçek olmadığı anlamına gelsin ki?”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Gül, son cümlenin etkisiyle yedi ay
önceye açtı gözlerini. Sıcak rüzgarı üfleyen penceresinden kafasını uzatıp
gerçekten de o “ilk” güne geri döndüğünden emin oldu. Elinde olmadan Doğu’ya
telefon açıp yaşananların doğruluğunu teyit etmek istedi ancak bunun mantıklı
olmayacağını anlayınca vazgeçti. Dün gece kimsenin inanamayacağı kadar uzun ve
derin bir rüya gördüğünü düşündü yalnızca, saf doğruluğa inanmadan. Yüzünü
soğuk suyla yıkadıktan sonra kahvaltı için salona indi, döndüğünde onu
karşılayacak küçük nottan bi’ haber: <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">“Asla bilemeyiz; rüyalarımız mı yoksa
uyandığımız hayat mı gerçek - Zelâl".<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
insaniduygularhttp://www.blogger.com/profile/00494372591426658930noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-71839040764928955332014-12-12T13:03:00.001-08:002014-12-12T13:03:30.944-08:00The Cut: Aşk, Ölüm ve Şeytan<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKA4m2DuediLEhptHQL7zckrdMRGNWSIP4m8TH50a65qEARmi996c5gnOJuKhYc2EL8rK0guo9b3_TwqtVg5KdPUzkfxveQDdCujvNLf1RiIc7dOIhjF76IGlzj0gWXoeme6utViq4UhY/s1600/indir.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKA4m2DuediLEhptHQL7zckrdMRGNWSIP4m8TH50a65qEARmi996c5gnOJuKhYc2EL8rK0guo9b3_TwqtVg5KdPUzkfxveQDdCujvNLf1RiIc7dOIhjF76IGlzj0gWXoeme6utViq4UhY/s1600/indir.jpg" height="280" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Öncelikle şunu söylemeliyim; birileri herhangi bir konuyla
ilgili hep bir ağızdan, aynı cümlelerle ve keskin olarak negatif düşünceler
iletiyorsa olası bir ön yargı ihtimaline karşın o kişilerden ve özellikle
cümlelerinden uzak durmakta fayda var! <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Fatih Akın’ın Aşk, Ölüm ve Şeytan üçlemesinin son halkası
olan The Cut’ın işlediği konunun 1915 olayları olduğunu öğrenene kadar her şey
yolunda gidiyordu aslında: film hakkında haberler alıyor ve çekiminin sona erip
seyir vaktinin gelmesini merakla bekliyorduk. The Cut’a dair sansasyonel ilk
haber Cannes Film Festivali ile birlikte geldi. Fatih Akın sürpriz bir şekilde
filmi festivalden çekti ve bu hamleyle birlikte filmin yeterince güçlü
olmadığına dair endişeler hızla yayıldı. Cannes Film Festivali pek çok
eleştirmen için belirleyici, festivalden ödül alan filmler ise dokunulmaz
olarak kabul edildiğinden belki filmi henüz izlememiş insanların kafasında bile
olumsuz bir tik attı. Bu haber tam olarak hazmedilememişken yönetmen filmin
1915 Ermeni Soykırımı hakkında olduğunu açıkladı ve asıl bomba böylelikle
kendini göstermiş oldu. Bundan sonraki süreci çok da iyi hatırlıyoruz aslında,
henüz bu süreci sonuçlandırmış değiliz çünkü. Filmekimi’nde gösterilmesi
beklenen film sebepsiz bir erteleniş sonrası geçtiğimiz hafta vizyona girdi, böylelikle
de filmin dünya üzerinde vizyona girdiği son ülke oldu bağımsız ve özgür
Türkiye! Ancak söz konusu ülkemiz olunca son dakika sürprizlerini de göz ardı
etmek pek doğru olmaz: film içerdiği şiddet unsurları sebep gösterilerek on
sekiz yaşından küçük izleyicinin filmi izlemesi yasaklandı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">The Cut, 1915 öncesi mutlu olduğuna gönülden inandığımız
demirci Nazaret’in ölüm yolundan sıyrılma hikâyesi. Hayatını Osmanlı Mardin’inde
sürdüren Nazaret muharebe yenilgisi ve devletin küçülmesiyle birlikte mevcut
mutluluğunu kaybeder ve deyim yerindeyse hayatını adadığı bir azap yoluyla
karşı karşıya kalır. 1915, yani soykırım esnasında iyi niyetli bir Türk askerin
kendisini “öldürememesi” sonucu hayatta kalan Nazaret, boynuna aldığı bir “kesik”
ile sükuta mahkum edilir ve hapsedici bir sessizlikle hayatının geri kalanını
sağ kalan iki kızını bulmaya adar. Filmde demirci Nazaret’i canlandıran isim
özellikle son birkaç yıldır kariyerinde yükselişe geçen genç oyuncu Tahar
Rahim. Bana kalırsa Tahar Rahim bu rol için biçilmiş kaftan, canlandırdığı
karaktere de çok yakışmış ancak oyunculuğu ele alınınca pek nadir vasatın
üzerine çıkabilmiş. Film tamamen Nazaret’in yoluna hedeflendiği için diğer
oyunculukları değerlendirmenin pek bir anlamı olmuyor fakat özellikle yan
rollerde Bartu Küçükçağlayan ile Arevik Martirosyan’ın epey başarılı olduğunu
söyleyebilirim.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Filmin Fatih Akın’dan sıyrılan kısımlarını değerlendirecek
olursam görüntü yönetmenliği ya da teknik yanlarıyla üstün bir başarısı
bulunmuyor, buna karşın Alexander Hacke imzalı tema müziği ve
prodüksiyon oldukça başarılı. Fatih Akın’a dönecek olursam ise ağız birliği
eden eleştirmenlerin “çok kötü” mavalına inanmamanızı özellikle tavsiye ederim.
Film bildiğimiz Fatih Akın filmleri kadar iyi değil belki – olmak zorunda mı bu
tartışılabilir tabii – ama filmi izledikten sonra salondan darmadağın bir
şekilde ayrılıyorsunuz. Bu noktada da Fatih Akın’ın cesareti ve açtığı yola
hayran olmamak elde değil. </span><span style="font-family: inherit;">Dünya basınından gelen ilk eleştirilerde yer alan “Fatih
Akın sinemasının inceliğinden yoksun bir film” cümlesi hakkında da özellikle
yazmak isterim. Biliyorsunuz ki Fatih Akın daha ilk uzun metrajıyla birlikte
özel, farklı bir yönetmen olduğunu hissettirmiş ve seyirci kitlesini her filmde
tatmin edip, daha da arttırmıştı. Birçok eleştirmenin dem vurduğu bu inceliğin
yoksunluğu filmde somut olarak hissediliyor evet ancak bu yoksunluk bir
dezavantaj değil, risk. Zira yüz yıl önce yaşanan ancak hâlâ konuşulamayan bir
meseleyi herhangi bir dolaylamaya başvurmadan dosdoğru seyirciye sunuyor Fatih
Akın ve giderek yükselen bir grafikte olan sinematografisini sırf bu meseleyi
konuşulabilir kılmak adına kendisi baltalıyor!</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Bana göre filmin en büyük sorunu: kesilmesi gereken ama
kesilmemiş sahneler ve soykırıma paralel hikâyenin yeterince güçlü bir şekilde
işlenmemiş olması. Filmde en sevdiğim sahne ise Nazaret’in hem kendini, hem de
seyirciyi duygusal açıdan yoran yolculuğunun son noktasında aksayan kızını
seyrettiği an. Bu sahne çok önemli çünkü yönetmen film boyu 1915 olaylarını
belgesel gerçekçiliğinde anlatırken bu sahneye yorumsal bir boyut katıyor.
Herkese, her şeye rağmen hayatta kalan iki insan: baba, kız. Biri sessiz, biri
aksak ve tıpkı yönetmenin anlatmak istediği gibi bu meseleden yara almadan
kurtulmak imkânsız…</span></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/01650239950392690719noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-38379228125248223242014-10-27T14:39:00.000-07:002014-10-27T14:39:03.567-07:001970'ler naifliğinde bir Cem Yılmaz komedisi: "Pek Yakında"<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPxGKZPFoh_bwf0LuoR4hG2xnfxMb43q31kA1NQox-lWPKnv4pCKqevcnGg8HPVKcmhZ7eU1T8x6spVSlQQ4R9ix6Tqeka_TMZ0risAYNkOFGbC0tQ4l6nI2V8bddkup7Wi2kLkPIVm9w/s1600/10455324_332837996864894_2952094722333592785_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPxGKZPFoh_bwf0LuoR4hG2xnfxMb43q31kA1NQox-lWPKnv4pCKqevcnGg8HPVKcmhZ7eU1T8x6spVSlQQ4R9ix6Tqeka_TMZ0risAYNkOFGbC0tQ4l6nI2V8bddkup7Wi2kLkPIVm9w/s1600/10455324_332837996864894_2952094722333592785_n.jpg" height="265" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<span style="font-family: inherit;">Fanatik bir Cem Yılmaz hayranı değilim belki fakat çektiği, oynadığı hemen her filmi izlemişliğim; kimini beğenip, kimini sevmemişliğim var. Gişe, komedi ya da herkesin hücum ettiği Cem Yılmaz kaygısını bir kenara bırakarak yazıyorum bu yazıyı. Gerçekten filme odaklanma kaygısı ile!</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Korsan bir DVD'cinin naif "filmcilik" hikâyesine odaklanan film Yavuz Turgul'un unutulmaz filmi Eşkiya'nın finali ile başlıyor. Hani bir zamanlar hepimizin yüreğine hücum eden meşhur "Fırat türkü"lü final... Zaten film henüz basına yansımışken yönetmenin bir diğer filmi Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni'nden ilham aldığını vurgulayan Cem Yılmaz, canlandırdığı Zafer karakterini filmdeki figüran polislerden biri olarak karşımıza çıkarıyor ve daha ilk umutsuzlukla birlikte ister istemez gönülden ortak oluyoruz Zafer'in hikâyesine. </span><span style="font-family: inherit;">Zafer'in aşırı duygusal ve yer yer acıklı hikâyesi güvenini kaybettiği karısının kalbini kazanma serüveni temelinden yükseliyor ve tam da bu noktada tanışıyoruz "Şahikalar" ile. Zafer, Yeşilçam zamanında kendisine güvenen bir prodüktör bulamayan Ahben Sonel'in uçuk başyapıtı Şahikalar'ı sırf karısını yeniden hayatına kazandırabilmek için -karısı Arzu'nun başrolde olması şartı ile- çekmeye karar verip, filme prodüktör oluyor ve Pek Yakında'nın serüveni bu şekilde başlamış oluyor. Bahsi geçen bu serüvende neler olup neler olmayacağını çok iyi bilsek de hatırı sayılır bir tökezleme yaşamadan devam edebiliyoruz filmin sonuna dek.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Yahşi Batı'daki kostümlü çekimler sonrası gerçek hayata ait bir hikâyeye dokunmak istediğini söyleyen ve bu kararı takiben projeyi oluşturan Cem Yılmaz, tıpkı her ne kadar korsan DVD işinde olsa da söz konusu Türkiye Sineması olunca yelkenleri indiren Zafer gibi sinemaya olan sevgisini seyircisine açıyor ve nostaljik fonu eskitmeden saygı duruşunu ihmal etmiyor. Bu saygı duruşu bir bakıma filmin en başarılı noktası hâline geliyor zira film aynı zamanda şapka çıkardığı yeşilçam filmlerinin samimiyetini yakalıyor ve bu büyük silah filme dair olumsuz noktaları görmek istemememize sebebiyet veriyor. -Hazır bu nostaljiye değinmişken Nurgül Yeşilçay ve Mazhar Alanson'un filmde konuk oyuncu olup, Her Şey Çok Güzel Olacak'a gönderme yaptığı sahne şahane! Mazhar Alanson konuk oyunculuğunun dışında filmin müziklerine de el atıyor ve özellikle "Neden Bana Aşk Şarkısı Yazan Çıkmaz" isimli film şarkısı ile filme dair öne çıkan ögelerden birine sahip olmayı başarıyor.-</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Pek Yakında, fragmanının yayınlanmasıyla birlikte sinema takipçilerine hemen Hokkabaz'ı anımsatmıştı hatırlarsınız... Hokkabaz, Cem Yılmaz'ın en az izlenen filmi olsa da hatırı sayılır bir eleştirmen kitlesine göre de en iyi filmi olarak kabul edilir. Ciddi bir seyirci olarak benim de bu kanıya vardığımı söylemek mümkün! Belki de bu sebeple filmin fragmanını görür görmez heyecanlanmış ve hemen görmek istemiştim. Filmi izledikten sonra ise Cem Yılmaz'ın en iyi filmi hâlâ Hokkabaz! Çünkü Pek Yakında, Hokkabaz kadar naif bir film olabilecekken özellikle finale doğru trajikomik melodram havasına fazla kaptırarak samimiyet vurgusundan sıyrılmış.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Daha ilk duyumlardan itibaren oyuncu kadrosuyla ön plana çıkan film gerçekten de bu duyumların hakkını veriyor ve sinemada izleyebileceğimiz en keyifli kastı çıkarıyor karşımıza. Cem Yılmaz'ın canlandırdığı Zafer karakterinin eşi Arzu'ya hayat veren Tülin Özen karakterini oynarken bağımsız sinemadaki birikimini sonuna kadar kullanıyor ve ufacık bir sekteye yer vermeden kusursuz oyunculuk izletiyor biz seyircilere. Çağlar Çorumlu, Prensesin Uykusu'ndan sonraki ilk önemli performansında seyirciyi fazlasıyla tatmin edip, hayal kırıklığından uzaklaştırıyor. Ayşen Gruda ve Cengiz Bozkurt ikilisi özellikle birlikte oldukları sahnelerde seyirciyi bolca keyiflendirseler de, bana göre filmin en büyük bombası Zerrin Tekindor ve Zafer Algöz. Boşanmış bir çifti canlandıran iki oyuncu, karakterlerinin absürdlüğünün de katkısıyla yer aldıkları her sahnede kahkaha sunuyorlar seyirciye. Yalnızca Zafer Algöz'ün etkileyici performansı bile filmi izlemek için somut bir sebep -kanımca oyuncunun bugüne dekki en iyi performansı.-</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Yazımı gerçekten filme odaklanmanın verdiği rahatlıkla bitirirken filmi sevdiğimi, tekrar izleyeceğimi ve herkese önerdiğimi özellikle vurgulamak isterim. Bütün olumsuz yorumları bir kenara bırakın, ne kadar geç olduğunu önemsemeyin ve filmi izleyin. Çünkü salondan mutlu bir şekilde ayrılıyor ve içten içe "Şahikalar"ı bekliyor olmak kaçınılmaz... Sahi ya çıksa ne güzel olur!</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Doğukan Güvercin</span><br />
<div>
<br /></div>
insaniduygularhttp://www.blogger.com/profile/00494372591426658930noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-15809438494174018472014-10-03T13:28:00.002-07:002014-10-03T13:43:56.673-07:00Avaz: "Sadece Aşıklar Hayatta Kalır"<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHtjH7BMq4nPKROu_sX-vH_n2EDYZWMbNz7uT15wru0oFUuRg9EgDuWpWq0Syf2PfaIB3uwfBjq9FV4hcGHtcHAmugaBg8kzCe3sZQ7_1Lv8OkzWMyfW3KntCPX37oLw6vllxFTc2vv-Q/s1600/tumblr_msryidLoJP1qa578so1_1280.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhHtjH7BMq4nPKROu_sX-vH_n2EDYZWMbNz7uT15wru0oFUuRg9EgDuWpWq0Syf2PfaIB3uwfBjq9FV4hcGHtcHAmugaBg8kzCe3sZQ7_1Lv8OkzWMyfW3KntCPX37oLw6vllxFTc2vv-Q/s1600/tumblr_msryidLoJP1qa578so1_1280.jpg" height="266" width="400" /></a></div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Ölüme ve karanlığa baktığımızda korktuğumuz şey bilinmezliktir, başka bir şey değil.</i>"</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Gözlerini açıp rüyasından sıyrıldıktan sonra yalnızca Zelâl'i düşündü Gül. Bu rüya nasıl onunla ilgili olabilirdi ki, daha da önemlisi o nasıl kendisini Gül için bu kadar önemli bir konumda görebiliyordu? Artık düşünmekten yorulmuş olacaktı ki bir süre yalnızca etrafa bakıp aklındaki tüm çıkmazlardan uzaklaştı. Yanındaki bu iki insan ona yardım etmek istiyordu, buna dair bir şüphesi kalmamıştı artık ancak bir şekilde ikisini de suçlamaktan alıkoyamıyordu kendini.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Benim artık gitmem gerek</i>" dedi sessizliği bölerek.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Ben seni bırakırım</i>" dedi Doğu, Gül onun gözlerine bile bakamıyordu artık.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Lüzumu yok, yalnız olmak bana daha iyi gelecektir.</i>"</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Ama bu sakıncalı efendim</i>" diyerek araya girdi Gülriz.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Lütfen artık bana efendim deme, ayrıca sandığın kadar çaresiz bir durumda değilim. Ne olacaksa olsun artık, bilinmezliklerden korkmaktan yoruldum.</i>"</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>En azından buna izin verin, eve yalnız gitmeniz hiç doğru değil. Sizin bir sene içinde yaşadıklarınızı ben doğduğum andan itibaren yaşıyorum yani sizi anlamam çok mümkün.</i>"</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Onu hiç gördünüz mü?</i>"</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Zelâl'i mi? Evet efen- yani şey ben bu hayata onun için gelmişim de denebilir. Birimiz olmayacaksak yaşamamızın da bir anlamı olmazdı. Biz birlikte büyüdük, birlikte öğrendik hayatı. O benim çocuğum</i>."</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Nasıl yani onu siz mi doğurdunuz?</i>"</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Hayır, ama bu onun oğlum olmasını imkânsız kılmaz.</i>"</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Gül nedenini bilemeyeceği bir acıma duygusuyla salladı kafasını, gerçekten onu anlıyormuş gibi. Aslında tam olarak ne hissettiğini kendisi bile bilemezdi çünkü artık yavaş yavaş duygularıyla hareket etme yetisini kaybediyordu.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Eğer onu görürseniz..</i>" dedi tam ayaklanmak üzereyken.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Gülriz'in çakmak gözleri bir anda ışık aldı, umudu somutlaştırmış gözlerinde saklıyordu ve birden ortaya çıkarmıştı sanki.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"..<i> benden uzak durmasını söyleyin</i>."</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Gülriz'in gözlerinde ışık aynı hızla kayboldu, bu kız onun masum olduğunu neden anlamak istemiyordu...</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Ben buna engel olamam</i>" dedi direkt gözlerine bakmaya korkarak.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Kimseye tek kelime daha etmeden evi terketti Gül. Gülriz'e attığı cesaret mavalları içini yiyip bitiriyordu şimdi. Korkuyordu çünkü, hayatından ve yarınından. Evden çıkar çıkmaz Ebru'yu aradı, yüzleşmelerinin vakti fazlasıyla gelmişti zira. Ebru cevap vermeyince saaatine baktı Gül, tam yediyi gösteriyordu ve az sonra kalkacaktı kardeşi ne de olsa. O bu düşünce içinde yürürken telefonunun sesiyle irkildi dalgınlığından.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Nerdesin sen?</i>" dedi Ebru ilk olarak. Yatağına dönüp bakınca onu görememiş ve başka odalardan birinde olduğunu düşünmüştü haklı olarak.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Dışarıdayım, yarım saate kadar sahilde olabilir misin? Konuşmamız gerekiyor.</i>"</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Kafayı yedin sen herhalde, tamam hazırlan geliyorum</i>."</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">***</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Gül sahile vardığında Ebru bir banka yerleşmiş onu bekliyordu.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Nerede kaldın sen salak? Ne yapmaya çalışıyorsun anlamıyorum</i>."</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Anlıyordu aslında, çünkü sevdiğini inciten her insan yüzleşmekten korktuğu bu anın geldiğini anlardı mutlaka. Ebru da anlamıştı ancak düpedüz itiraf etme cesareti onu yalnız bırakmıştı bu defa.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Neden burada olduğumuzu biliyorsun, bunu nasıl yaptın?</i>"</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Gül elinde olmadan ağlamaya başladı. Sevdiği, koruduğu ve titrediği kardeşi, o masumluk abidesi paramparça olmuştu karşısında. Bu yalnızca onun canını acıtmıyordu üstelik, acıtamazdı da. </span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Anlamadım, elimde değildi... Yemin ederim Gül, aşık oldum. İnsan kalbine söz geçiremiyormuş, ben bile</i>."</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Karşı karşıya gelen iki yabancı değil, iki kardeşti. Bu yüzdendir ki akan gözyaşlarıyla birlikte kimse bir başkasına kalp kırıklığı bırakamıyordu.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Hayatımda senden fazla kimseye değer vermedim ben, kendimden bile fazla... Onun benim için ne kadar önemli olduğunu biliyordun Ebru</i>."</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Ebru bir yandan ağlayarak kafasını eğdi, yüzüne bakamıyordu ablasının. Uzun zamandır suçluluk ya da pişmanlık hissetmediğini bilse de karşı karşıya geldiklerinde bütün bu duygular kalbine hücum etmişti aniden.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Özür dilerim.</i>"</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Keşke bu kadar kolay olabilse, keşke yalnızca onu kaybetmiş olabilsem. Ama artık önemi yok, ben gidiyorum.</i>"</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Nereye?</i>"</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Uzağa, herkesten, her şeyden uzağa gidiyorum.</i>"</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Saçmalama, hiçbir yere gidemezsin. Bunu kendi aramızda halledebiliriz</i>."</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Bu halledebileceğimiz bir mesele değil Ebru... Kırdıklarına bak, tekrar eskisi gibi olur mu sanıyorsun? Ben bunları kaldırabilir miyim sence?</i>"</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Ebru kalbinden gelen bir kelama rastlayamadığı için sustu, yalnızca konuşmak için konuşmak ona göre değildi çünkü, her şeye rağmen!</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Kendine iyi bak, aileme de iyi bak.</i>"</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Gül arkasına bakmaya teşebbüs bile etmeden yürümeye başladı, çünkü her şeye rağmen affedeceğini biliyordu. Bütün yaralarına, kırgınlıklarına ve kendine rağmen. Bu yüzdendir ki kalbinde ufacık bir pişmanlık hissetmedi. Yalnızca birkaç ay öncesi, yani her şeyin bilinmez olduğu geçmişe bile gitmek istemiyordu artık. Bütün bu yaşadıklarının gerçek olmamasını bile dilemiyordu. Çaresizdi evet ancak yaşadığı her şey gerçekti artık, korkuları bile. </span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Yaklaşık on beş dakika kadar yürüdükten sonra telefonu ikinci kez çaldı, bu kez tanımadığı bir numaradan gelen mesaj için çalmıştı telefonu:</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Geri dön - Zelâl</i>"</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Okuduğu iki kelimeyle birlikte nefes alamadığını anlayıp sol göğsünü tuttu. Vakti gelmişti demek, o her şeyden çok daha fazla korktuğu anı yaşamanın vakti gelmişti. Ne yapmalıydı peki? Yeniden belirsizliğe dönmek üzere kaçmalı mı yoksa bu kabusun kalbi ile yüzleşip her şeyi sona mı erdirmeliydi? Birkaç dakika durduğu yerde bu muhakemeyi yaptıktan sonra geriye doğru yürümeye başladı. Ateşe dokunmanın vakti gelmişti, kaçmak imkânsızdı.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Geldiği yolu geri dönünce Ebru'nun orada olmadığını gördü ve biraz olsun ferahladı. Şimdi ise etrafına bakınıp onu arıyordu: Zelâl'i. Kendinden uzakta olan insanlar arasında Zelâl'i ararken siyah bir jeep önünde durdu. Demek ciddi bir gösterişle ortaya çıkmayı istiyordu Zelâl, bunca adımdan sonra buna şaşırmak çok zordu aslında. Otomobilin kapısı açıldığında Gül'ün kalbi şimdiye dek hiç olmadığı kadar hızlı çarpmaya başlamıştı. Yalnızca korkmak mıydı bunun sebebi, başka bir şey yok muydu bu korkunun içinde sahiden... Tek bir adımla karşısına geldi Zelâl, nefesi yüzüne savruldu. </span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Hazır mısın?</i>" dedi kara gözlerini Gül'ün gözlerine dikerek.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Gül bakışlarını kaçırmaya engel olamadan kafasını salladı. Zelâl ön taraftaki koltuğun kapısını açıp onu bekledi, Gül ise başka çaresi olmadığını çok iyi bildiği için tereddütsüz geçti otomobile. </span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Hazır mısın?</i>" dedi Zelâl arabaya geçtikten sonra bir kez daha, hâlâ gözlerine bakıyordu düpedüz.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Evet hazırım</i>" dedi Gül, bir kez daha ona bakmayarak.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Zelâl otomobilin radyosundan bir şarkı açtıktan sonra Gül'ün gözlerine bakıp "Artık birlikte ölebiliriz" dedi ve ani bir manevrayla denize sürdü arabayı. Gül ne olduğunu anlamadan kapıyı açmaya çalıştı fakat başaramadı. Yalnızca ona bakıyordu şimdi, bütün kötülükleri yok etmesini beklediği adama. Otomobil sert bir şekilde suya daldıktan sonra gözlerini kapattı Gül, ölmek o kadar da kötü değildi sanki. Gözlerini kapattı ve dinledi hâlâ fısıldayan şarkıyı:</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"<i>Kopar gider içimden aşk, tutamam ellerim ateş / Sabahımız yok sevdiğim, doğmaz artık bize güneş</i>."</span>insaniduygularhttp://www.blogger.com/profile/00494372591426658930noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-58495732739045930992014-09-07T03:50:00.000-07:002014-09-07T03:50:15.488-07:00Avaz: Zelâl'in Hikâyesi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQ_JTVo4al1eNW0eCraZvUzZnMOdWkHvxUbE5CyATwl3iixcoXHySCVsstWLkgGvsfGk2OEEWtXE2SmnWr8MMM6JSyYtvImDN6i640FdQ0_7PGIF4MbIKuOPnGxKbxa0cE-r8mcUF-FGY/s1600/tumblr_me20c3jMRD1r3wk1zo2_1280.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQ_JTVo4al1eNW0eCraZvUzZnMOdWkHvxUbE5CyATwl3iixcoXHySCVsstWLkgGvsfGk2OEEWtXE2SmnWr8MMM6JSyYtvImDN6i640FdQ0_7PGIF4MbIKuOPnGxKbxa0cE-r8mcUF-FGY/s1600/tumblr_me20c3jMRD1r3wk1zo2_1280.jpg" height="266" width="400" /></a></div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Zelâl o gece bir rüya gördü. Daha önce de çoğu kez gördüğü bir rüya: deniz, koyu karanlık ve rüzgâr. Zifiri karanlığın kalbinde, bir sandalın içinde oturmuş sabırla Gül'ü bekliyordu. Hayatı boyunca beklemeye alıştığı için hiç gocunmuyordu durumundan. Onu ilk kez doğduğu gün görmüştü ve gözlerinin içine ilk kez baktığı an ne denli bir meftuna dönüşeceğini çok iyi anlamıştı. Hiç korkmamıştı, aşkın yalnızca mutluluktan ibaret olmadığını biliyordu çünkü. </span><span style="font-family: inherit;">Zelâl, gördüğü ve hükmedebildiği bu rüyalarda büyük bir hakimiyet zorunluluğu ile sessiz kalmıştı hep. Sessizliğinin sebebi mevcut bir çaresizlikte olan Gül'ü daha fazla ürkütmemekti aslında. Onun yanında korkudan nasıl titrediğini ve kendisinden ne kadar tiksindiğini görebiliyordu. Hayat boyu karşılaşabileceğiniz en rahatsız edici duygu her şeyden ve herkesten daha fazla sevdiğiniz insanın sizden tiksinmesiydi şüphesiz. Üstelik bütün bunların üzerine bir de yalan söylemişti ona. "Bunu ben yapmadım, ben istemedim. Bana zorla yaptırdılar... Beni anlayacaksın. Buradayım, bekliyorum! Bu rüya ikimizle bitecek" derken avaz avaz yalan söylüyordu aslında bâriz bir kurtulma çabasıyla. Biliyordu ki yalanlar her zaman mutsuz etmezdi insanı, mutluluğun kalbi de olabilirdi bazen. Fakat söylediği yalanlar arasında apaçık duran ve onu bu yoldan vazgeçmemeye adayan bir gerçek vardı: bu rüya Zelâl ve Gül ile bitecekti. Daha en başından bildiği bu son onu hayata bağlayan yegane şeydi zaten. </span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"Benden korkmadı" diye aklından geçirdi heyecanla. "Beni gördü, ona dokundum ama benden korkmadı". Ne kadar da sıcak ve mübremdi teni, ateşe dokunmuştu sanki. Yanarak ölmek istediği, her korunu canında hissettiği deli bir ateş. Kalp atışını hissetti sonra... Göğsü ilk kez ağrımamıştı, ağrısa bilirdi. Keşke hemen uyandırmasaydı onu, biraz daha dokunup, biraz daha kalabilseydi onunla. "Bir gün her anımız birlikte geçecek" diye geçirdi aklından, ona kavuştuktan sonra onu asla bırakamazdı çünkü.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Kimsenin bilmediği ve kimsenin olmak istemeyeceği karanlık bir kasabada, bir orospunun oğlu olarak hayata gözlerini açmıştı Zelâl ve annesini yalnızca bir gün görebilmişti hayatı boyunca. Annesi onu başka bir kadına sattıktan ve kadının onu yaşadığı yere götürmesinden sonra bir daha da gitmemişti doğduğu o köhne kasabaya. Yedi yaşına kadar kaldığı bu kadının evinden bir gece daha yaşlı bir kadının onu kaçırmasıyla birlikte ayrılmıştı. Kendisine sürekli "Efendim" hitabıyla seslenen bu kadın ona sanki gerçek annesiymiş gibi davranmış ve yıllar boyu tek bir kötü davranışta bulunmamıştı. </span><span style="font-family: inherit;">Zelâl yıllar sonra, uzun yıllar sonra doğduğu kasabaya gelmişti. Annesininin izini sürmek ya da doğduğu kasabayı merak etmek değildi sebebi. Gülriz yollamıştı onu buraya. "Onunla yalnız orada kavuşabilirsiniz efendim" demişti bir gece. Aklında yaşadığı bütün imkânsızlıklardan haberdardi çünkü Gülriz ve ona hayattaki herkesten daha fazla güvendiği için kasabaya gitti. Tek tük insanın yaşadığı o karanlık yere gitmeden yalnızca sahile uğradı tıpkı Gülriz'in söylediği gibi ve burada beklemeye başladı herkesten uzakta. Ta ki dün geceye kadar! Dün gecenin bir kırılma noktası olduğunu anlayan Zelâl artık harekete geçmesi gerektiğini biliyordu. Gecenin şiddeti ile savrulan büyüklü küçüklü dalgalara baktıktan sonra buradan ayrılma zamanının geldiğine karar verdi, şimdilik. Her şeyi sonlandırıp, Gül'ü de yanına alarak dönecekti buraya. </span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"Hadi kalk, gitme vakti" dedi yatağında içi geçmiş bir şekilde kıvrılan adama. Adamın onu duyup da yeniden uykuya gömülmesini görünce elinde olmadan hiddetlendi.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">"Sana diyorum, Attila! Kalk ve bitsin..."</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="font-family: inherit;">Hayattaki en zor ve en ulaşılmaz duygudur aslında güven, ama yine de hiç düşünmeden koşulsuz açarız kapılarımızı etrafımızdaki yabancılara. Hiç tanımadığımız birine aşık oluruz, bilmediğimiz bir insanın dostu oluruz... En tehlikelisi ise magluk kapılarımızı açtığımız insanlardır; çünkü kalbimizin merkezinde olan bir nefesin kaybedeceği bir şey kalmamıştır.</span>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/01650239950392690719noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-44339625651209988052014-09-05T12:48:00.000-07:002014-09-05T12:53:39.529-07:00Beş Soru Beş Cevap: Pınar Töre ve Tuğrul Tülek<span style="font-family: inherit;">Kısa bir aradan sonra Beş Soru Beş Cevap ile yeniden merhaba! Bu kez bir ilki gerçekleştirerek aynı soruları iki kişiye birden yönlendirdim: Dot'un iki kahramanı Pınar Töre ve Tuğrul Tülek. Bu beş sorunun içinde hem iki oyuncunun gelecek planı, hem de Dot'un yeni projeleri hakkında oldukça değerli bilgiler bulabileceğiz.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXUksLszM3w4Rem60yp9fOz2SZK9Hjl53jxSfeJn6v8lsUEc3L9GFlka_9rIjraX3lJOHlR2pD8kh6OBx_kMlfGKApNEJWhp0JGLsxHCB9LYIYeDRXOe9x9DZmm9OI-j5vF3tJxGpnKbU/s1600/Daniel.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXUksLszM3w4Rem60yp9fOz2SZK9Hjl53jxSfeJn6v8lsUEc3L9GFlka_9rIjraX3lJOHlR2pD8kh6OBx_kMlfGKApNEJWhp0JGLsxHCB9LYIYeDRXOe9x9DZmm9OI-j5vF3tJxGpnKbU/s1600/Daniel.jpg" height="342" width="400" /></a></div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: inherit;"><b>Bugüne kadar birçok önemli oyuncunun yolu Dot’tan geçti fakat sizin için durum biraz daha farklı. Yanılmıyorsam ikiniz de 2007’de dahil oldunuz ekibe ve şimdi Dot deyince neredeyse Murat Daltaban’dan çok Tuğrul Tülek ve Pınar Töre isimleri geliyor akla. Üstelik geçtiğimiz sezonlarda başarılı yönetmenlik serüveninize de şahit olduk… Murat Daltaban’ın sizi biraz daha fazla öne sürme isteğiyle ilgili bir durum mu bu yoksa oyunculukla yetinememeye mi başladınız?</b></span></span><br />
<span style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; color: #222222;"><b>Pınar Töre:</b> </span><span style="color: #222222;">DOT’un işleyişi biraz böyle. Tiyatronun her alanında –ki bunun içinde </span><span style="color: #222222;">oyun yazarlığı, ses-ışık düzeni, rejisörlük, çevirmenlik gibi pek çok alan var kendimizi geliştirmemiz için hem Murat Daltaban tarafından büyük bir teşvik </span><span style="color: #222222;">ve destek var hem de biz zaten bu şekilde çalışmak istediğimiz için DOT </span><span style="color: #222222;">ekibini oluşturuyoruz.</span></span><br />
<span style="color: #222222;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span>
<span style="font-family: inherit;"><span style="color: #222222;"><b>Tuğrul Tülek: </b></span><span style="color: #222222;">Bir de zaman içerisinde sizin oluşturduğunuz bir ekip dinamiği var </span><span style="color: #222222;">ve o dinamik içerisinde siz de evriliyorsunuz, hele bir de etrafınızda size destek </span><span style="color: #222222;">veren insanlar varsa başka sorumluluklar almak konusunda ces</span><span style="color: #222222;">aretleniyorsunuz. Bu hem zamanla hem de sizinle ilgili bir durum tabii...</span></span><br />
<span style="color: #222222;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span>
<span style="color: #222222;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span>
<span style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: inherit;"><b>Tiyatronun yanında sinema ve televizyon projelerinde de yer aldınız. Uzun yıllar tiyatro yapan oyuncuların kibri şehir efsanesi hâline gelip, çok konuşulmuştur. Elbette tiyatroda “disiplin” sinema ya da televizyona göre çok daha büyük bir zaruret ve Dot gibi bir tiyatrodan bahsedecek olursak bu disiplin en az iki, üç katına çıkıyordur herhalde… Bu durum sizce de televizyon oyunculuğunu daha önemsiz kılabilir mi?</b></span></span><br />
<span style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; color: #222222;"><b>Tuğrul Tülek:</b> </span><span style="color: #222222;">Oyunculukta disiplin elbette çok önemli ve ben bu disiplin </span><span style="color: #222222;">meselesinin tüm mecralarda gerekli olduğunu düşünüyorum. Eğer yaptığınız </span><span style="color: #222222;">iş sizin için yeterince önemli değilse ve bir disiplin sorunu yaşıyorsanız </span><span style="color: #222222;">mesela, söylenmektense yapmamayı tercih etmeniz size de çevrenizdekilere </span><span style="color: #222222;">de daha az zarar verecektir.</span></span><br />
<span style="color: #222222;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span>
<span style="font-family: inherit;"><span style="color: #222222;"><b>Pınar Töre:</b> </span><span style="color: #222222;">Elbette tiyatronun özünde disiplin vardır, tam da bunu söylemişken söz </span><span style="color: #222222;">ettiğiniz şehir efsanesine inanmadığımı belirtmek zorundayım. Kibri </span><span style="color: #222222;">herhangi bir meslek grubuna iliştirmenin sığ bir düşünce biçimi olduğunu </span><span style="color: #222222;">düşünüyorum. Uzun yıllarını tiyatroya vermiş olan sanatçılar, tiyatronun bu </span><span style="color: #222222;">disiplinini çalıştıkları her alanda bekler. Aslına bakarsanız uzun yıllardır </span><span style="color: #222222;">tiyatro yapmış olan bir sanatçı bu noktaya gelebilmek için adı üstünde uzun </span><span style="color: #222222;">yıllarını vermiştir, yani ustadır. Sanatçıdır ve kıymetlidir... Öte yandan bir </span><span style="color: #222222;">sanat dalının bir başka sanat dalından daha önemli olduğunu iddia etmek </span><span style="color: #222222;">bana göre çok tehlikeli. İşin aslı şu ki: sanat bir ifade biçimidir ve doğasındaki </span><span style="color: #222222;">yaratıcılıkla bunun tek bir şekilde ortaya konması beklenemez. Ama sürekli </span><span style="color: #222222;">sanattan bahsedip durdum, işte anahtar kelime o. Yeter ki yapılan iş “sanat” </span><span style="color: #222222;">olsun.</span></span><br />
<span style="color: #222222;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span>
<span style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span>
<span style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: inherit;"><b>Bir de şöyle bir durum var: Televizyon projelerindeki karakterlere bakınca giderek daha fazla tek tip hâlini aldıklarını görüyoruz. Köşeleri olmayan, gerçekten uzak ve sığ karakterler. Hatta dramlardaki karakterler komedi projelerindekilere göre daha fazla karikatürize edilmiş gibi, gerçekte böyle insanların var olabileceğine inanmak imkânsız. Misal siz (Tuğrul Tülek) birkaç sene önce gay bir karakteri canlandırabilmiştiniz televizyonda, epey olay olmuştu evet ancak yine de başarılabilmişti. Şimdi mümkünü yok! Bu durum sizi rahatsız ediyor mu ya da ekrandan uzak durmanıza sebebiyet veriyor mu?</b></span></span><br />
<span style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; color: #222222;"><b>Tuğrul Tülek: </b></span><span style="color: #222222;">Tabii bir oyuncu olarak birbirinden çok farklı, sizi bu işi yapma </span><span style="color: #222222;">konusunda heyecanlandıracak karakterleri canlandırmayı arzu ediyoruz </span><span style="color: #222222;">hepimiz. Televizyondan bahsedecek olursak orada işin içine matematik </span></span><span style="font-family: inherit;"><span style="color: #222222;">giriyor, rating giriyor, reklam giriyor derken bir süre sonra tutulmuş bazı </span><span style="color: #222222;">formüller tekrar tekrar yazılıp başka isimlerle karşınıza çıkıyor. Gönül ister </span><span style="color: #222222;">ki hiç anlatılmamış hikyeleri canlandıralım, hiç hayalini bile kuramadığımız </span></span><span style="color: #222222; font-family: inherit;">karakterleri oynayalım… Ama şunu itiraf etmeliyim ki çok severek </span><span style="color: #222222; font-family: inherit;">canlandırdığım o karakter artık benim en büyük pişmanlıklarımdan biri </span><span style="color: #222222; font-family: inherit;">çünkü o proje sayesinde televizyon mekanizmasının nasıl çalıştığını ve </span><span style="color: #222222; font-family: inherit;">oyuncuyu nasıl dişlileri arasına alıp öğütebileceğini gördüm.</span><br />
<span style="color: #222222;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span>
<span style="font-family: inherit;"><span style="color: #222222;"><b>Pınar Töre: </b>B</span><span style="color: #222222;">u soruya cevap vermek gerçekten çok zor. Televizyonda da izleyici </span><span style="color: #222222;">olarak bizi heyecanlandıran, algımızı, bakış açımızı, hayal dünyamızı </span><span style="color: #222222;">genişleten ve besleyen işler yapılabileceğini başka ülkelerin televizyon </span></span><span style="color: #222222; font-family: inherit;">işlerinden görebiliyoruz. İzleyicide bu bahsettiğim etkiyi yaratmak üzere bu </span><span style="color: #222222; font-family: inherit;">sektörde olan insanlar, bizim ülkemizde de yok mu? Var, ama televizyon söz konusu olduğunda bu tür işler yapamayışımızın iki sebebi var: Siyaset ve </span><span style="color: #222222; font-family: inherit;">sermaye. Televizyonla çok büyük kitleleri etkileyebilirsiniz, bizde de tam </span><span style="color: #222222; font-family: inherit;">bu yapılıyor.</span><br />
<span style="color: #222222;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span>
<span style="color: #222222;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span>
<span style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: inherit;"><b>Uzun zamandır sizinle ayrı ayrı röportaj yapma isteğim vardı, sonra sosyal medya sayesinde ne kadar iyi bir iki olduğunuzu keşfettim ve “Neden ikisiyle birlikte yapmıyorum” dedim… Ekşi’de ya da Twitter üzerinde de çok güzel iltifatlar okudum bu güzel ilişkiye dair ve açıkçası ikinizin birlikte olduğu fotoğraf ya da vine’lara herkes gibi ben de bayılıyorum! Birçok oyuncuyla yakın ilişkiniz var evet ancak ikinizin arasındaki uyum değişik bir güzellikte, siz de farkındasınızdır sanırım?</b></span></span><br />
<span style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; color: #222222;"><b>Pınar Töre: </b></span><span style="color: #222222;">Biz Tuğrul’la hem birlikte çalışmayı, üretmeyi, birlikte hayal kurmayı </span><span style="color: #222222;">çok seviyoruz hem de özel hayatımızda dostuz. Sosyal medyada da olsa </span><span style="color: #222222;">tiyatroda da olsa birbirimizin yeteneklerinden aldığımız zevkin, birlikte ne </span><span style="color: #222222;">kadar çok eğlendiğimizin başkalarına da yansıdığını görmek beni </span><span style="color: #222222;">şaşırtmıyor. Mesela, herhangi bir iş yaptığınızda-herhangi bir alanda olabilir </span><span style="color: #222222;">bu ki bu bizim DOT’ta özellikle seçtiğimiz bir yol-anlatacağınız hikaye, </span></span><span style="color: #222222; font-family: inherit;">söyleyeceğiniz söz, sizing için şahsen kıymetliyse, sizi sarsıyorsa, seyirciniz </span><span style="color: #222222; font-family: inherit;">de o zaman bununla bir bağ kurabiliyor. Tuğrul’la sinerjimiz bunun olmasını </span><span style="color: #222222; font-family: inherit;">sağlıyor. Biriyle böyle bir elektrik yakalamak hiç kolay değil.</span><br />
<span style="color: #222222;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span>
<span style="font-family: inherit;"><span style="color: #222222;"><b>Tuğrul Tülek:</b> </span><span style="color: #222222;">Hanım efendiye katılmamak mümkün değil :)</span></span><br />
<span style="color: #222222; font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="color: #222222; font-family: inherit;"><br /></span>
<span style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: inherit;"><b>Yeni sezon yaklaşıyor ve zannediyorum sizi sahnede tekrar hem oyuncu hem de yönetmen olarak bulacağız. Tiyatro, sinema ya da televizyon… Yakın gelecek planlarınız paylaşılabilecek keskinlikte mi?</b></span></span><br />
<span style="background-color: white; color: #222222;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span>
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; color: #222222;"><b>Pınar Töre: </b></span><span style="color: #222222;">Hemen DOT’taki yeni projeleri anlatarak başlayayım. Biz bu sezon </span><span style="color: #222222;">Kanyon’a taşınıyoruz. Bu yeni mekan için 3 yeni projemiz var. Zinnie </span><span style="color: #222222;">Harris’in “Midwinter” oyunu, David Greig’in “Midsummer” oyunu (Bu iki </span></span><span style="color: #222222; font-family: inherit;">oyunun birbiriyle hiç alakası yok) ve Hakan Günday’ın Zargana romanının </span><span style="color: #222222; font-family: inherit;">oyun uyarlaması. Midwinter’da rol alıyorum, Midsummer’ı yönetiyorum. </span><span style="color: #222222; font-family: inherit;">Zargana henüz çalışma aşamasında. O projenin neresinde yer alacağımızı da </span><span style="color: #222222; font-family: inherit;">göreceğiz. Caner Alper ve Mehmet Binay’ın yönettiği “Çekmeceler” filminde </span><span style="color: #222222; font-family: inherit;">oynadım, onu 2015’te izleyebileceksiniz. Şu an henüz proje aşamasında </span><span style="color: #222222; font-family: inherit;">başka bir sinema filmi var. Hazırlık aşamasında olan diğer projelerden şu an </span><span style="color: #222222; font-family: inherit;">bahsedemeyeceğim :)</span><br />
<span style="color: #222222;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span>
<span style="font-family: inherit;"><span style="color: #222222;"><b>Tuğrul Tülek:</b> </span><span style="color: #222222;">Ben Midsummer'da oynuyorum, yani anlayacağınız sayın Pınar </span><span style="color: #222222;">Töre yönetmenim olacak : Bunun dışında 2 Ekim’de gösterime girecek olan </span><span style="color: #222222;">Cem Yılmaz’ın hem yazıp hem yönettiği Pek Yakında filminde oynadım, </span><span style="color: #222222;">ayrıca “Çekmeceler” filminde ben de varım. Ben de hazırlık aşamasında olan </span><span style="color: #222222;">diğer projelerden şu an bahsedemeyeceğim :)</span></span><br />
<span style="font-family: inherit;"><span style="color: #222222;"><br /></span></span>
<span style="font-family: inherit;"><span style="color: #222222;"><br /></span></span>
<span style="font-family: inherit;"><span style="color: #222222;">Röportaj: Doğukan Güvercin</span></span>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/01650239950392690719noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-46366964953758119102014-07-29T15:46:00.000-07:002014-07-29T16:08:54.645-07:00Avaz: "Bir Başkasının Yalanları"<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKsv5VMYATQJAZ6b6FubQsxdjGftflqE5wtTttkp1rOvjbAWal13CRa7tYY-I9nki2q_CBRBQSa-3v7ozMzArVxErLPH8jBe_nyJjWUYBJwCOXKocdOm2IGBQqfmkzJLj6Kqp9ZPrTsp8/s1600/tumblr_static_21.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKsv5VMYATQJAZ6b6FubQsxdjGftflqE5wtTttkp1rOvjbAWal13CRa7tYY-I9nki2q_CBRBQSa-3v7ozMzArVxErLPH8jBe_nyJjWUYBJwCOXKocdOm2IGBQqfmkzJLj6Kqp9ZPrTsp8/s1600/tumblr_static_21.jpg" height="266" width="400" /></a></div>
<br />
“<i>Elimi sakın bırakma</i>”<br />
<br />
Dokuz yaşındaki bir çocuk için asla unutulamayacak olan bu cümleyi hayatı boyunca iki kez duydu Gül, bu ilkiydi. Annesi ellerini uyardığı harekete teşebbüsü dahi engeller biçimde tutmuştu zaten ancak kendisi sebebini tam olarak bilmediği bir telaşın esiriydi şimdi ve annesini hayatı boyunca ilk kez bu kadar çaresiz görmüştü. Neden olduğunu bilmeden daha önce hiç görmediği kadar çok insanın olduğu oldukça kalabalık bir yerdeydiler. Annesi ve babası önceki gece onu epey korkutan bir tartışma içindeydi ve bu seferki daha önceki tartışmalarına hiç benzemiyordu. En çok böyle durumlarda zordu çocuk olmak zira ufacık bir müdahaleye varmak bir yana sesini dahi çıkaramıyordu bu çaresizlik içinde.<br />
<br />
Annesi onu da peşinde sürükleyerek etraftaki onlarca ofisten birine girdi. “<i>Adapazarı’na en yakın sefer kaçta</i>” dedi masasının arkasında cinsel organını kaşıyan genç adama. “<i>Aracın kalkmasına yedi dakika kaldı abla</i>” dedi kafasını kaldırmadan. Annesi dağınık çantasının içinde önce cüzdanını buldu, sonra içinden parasını çıkardı ve bir koltukluk bilet aldı. Gül otobüs seferleri içinde hâlâ fasulye muamelesi görmeye alışkındı. Bütün yolculuklarını annesinin kucağında tamamlardı; yanlarındaki koltuğu kimsenin satın almadığı şanslı zamanların dışında. Otobüse binip, yanlarındaki koltuğun boş olduğunu görünce biraz heveslense de minyon ve yaşlı bir kadının hemen arkasında durmasını takiben birazcık morali bozuldu. Kadın, tam da tahmin ettiği gibi yanlarındaki boş koltuğun sahibiydi. Gül hızlıca annesinin kucağına geçti ve kadın azami çabasından bile sonuç alamayarak uyuşukça koltuğa yerleşti.<br />
<br />
Aracın hareket etmesiyle birlikte cama küçücük yağmur damlaları çarpmaya başladı. Uzun ve yağmurlu yolculukları pek severdi Gül ama annesinin de mutlu olması gerekirdi pek tabii. Daha önce adını bile duymadıkları o yere, üstelik de dün geceki vahim tartışmadan sonra gitmelerinin pek de güzel bir yanı yoktu herhalde.
Bütün bu düşünceleri kafasından atarak yağmurun cama çarpışını izlemeye koyuldu Gül. Camdaki ceban yansımadan anladığı kadarıyla yanındaki kadın kendisinin onu fark edebileceğine ihtimal vermeden bir dikize başlamıştı. Annesinin yabancı insanlara karşı tembih ve uyarılarını hep dikkate almış ve korkuyla dinlemişti. Bu sebeple kendisine gülümseyen insanlardan bakışını çeker, bir daha göz göze gelmemek için de elinden geleni yapardı. Ancak yanında oturan kadınla ilgili durum diğerlerinden biraz daha farklıydı. Daha önce rastladığı insanların bakışları beyhudeydi, yanındaki kadın ise bakışlarını bir an olsun Gül’den ayırmıyordu. “<i>Kaç saatte Adapazarı’nda olacağız anne</i>” dedi Gül mecbur bir sessizliği yararak. Annesi önce duymasa da birkaç saniye sonra sorunu algılayıp cevap verdi kızına: “<i>En geç iki saat içinde</i>”.
Bilet kontrolü yapan çocuk elindeki yolcu listesiyle birlikte en önde oturdukları için ilk olarak onların yanına geldi. Okumayı yeni öğrenmenin verdiği çocuk iştahla listedeki bütün isimleri okumaya çalıştı Gül. Yanlarında oturan kadının ismi bi’ hayli değişikti. Hayatı boyunca ilk kez karşılaştığı bu ismi unutması imkânsızdı: Gülriz Asya.<br />
<br />
“<i>Ama unutman gerekiyor</i>” dedi Gülriz kara gözleriyle direkt gözlerinin içine bakarak. Gül ne yapacağını bilmeden önce görevliye sonra da annesine baktı. Otobüs de dahil olmak üzere herkes hareketsiz bir hâlde Gül ve yabancı kadının konuşmasını bekliyordu şimdi. Gül ağlayarak içindeki korkuyu boşaltmayı düşünse de başarılı olamayacağını anladığı için hemen vazgeçti, tıpkı bağırmak istediği zaman sesinin çıkmadığını fark ettiği korkutucu rüyalardaki gibi.<br />
<br />
Bir çift elin vücudunu sarsması ile Gülriz’in evine uyandı Gül. Doğu ve Gülriz yanı başında uyanmasını bekliyorlardı. Elini istemsizce göğsüne götürdü ve birkaç saniye nefes almakta zorlandı.
“<i>Bunu yapmak istemiyorum, kendime acı çektirmek istemiyorum</i>” dedi yanında oturan iki insana da dönerek. “<i>Kendini bulman gerekiyor Gül</i>” dedi Doğu elini tutarak. “<i>… acı çektiğinin farkındayız ancak zihnindeki kayıp anıları bulmadan bu oyunu bitiremezsin</i>”.
“Belki de bu oyunu yaşayarak bitirmeliyim” dedi Gül direkt olarak kimseye bakmadan. “<i>Olmamalı efendi, herkes sizin yanınızda. Sizi bilen herkes sizin yanınızda… İnsan kötü ya da korkutucu anılarından hep kaçmıştır oysa ki ne zaman acılarıyla yüzleşir, o zaman acılardan kurtulur. Çünkü kabullendiğin hiçbir acı canını yakamaz</i>.” Gülriz sözünü bitirirken Gül’den bir tepki bekler gibi yüzüne bakıyordu fakat Gül hâlâ kendine gelmemiş olacak ki kafasını yerden kaldırmıyordu.
“<i>Peki bu rüyanın bana ne gibi bir faydası olacak</i>” dedi kafasını ve bakışlarını Gülriz’e çevirerek.<br />
<br />
“<i>Bu oyunun başlangıcı. Bu oyunu başlatan kişi rüyandaydı</i>”.<br />
<br />
“<i>Kim?</i>”<br />
<br />
“<i>Bunu henüz bilemeyiz efendim</i>”<br />
<br />
“<i>Nedenmiş o?</i>”<br />
<br />
“<i>Çünkü bu rüya eksik</i>.”<br />
<br />
“<i>Nasıl yani</i>”<br />
<br />
“<i>Bu rüyada eksik olan bir şeyler var efendim. Siz yalnızca bu kadarını hatırlayabildiniz fakat gün gelecek hepsini hatırlayacaksınız, işte o zaman bu oyunu sonlandırma şansımız olabilecek</i>.”<br />
<br />
“<i>Yani bu rüyadaki eksik parçayı da hatırlayabilirsem düğüm çözülecek öyle mi?</i>”<br />
<br />
“<i>Öyle. Düşmanımızı tanırsak onun yapacaklarından korkmamız için bir sebep olmaz.</i>”<br />
<br />
“<i>Peki ne yapmam gerekiyor?</i>”<br />
<br />
“<i>İnanmanız gerekiyor.</i>”<br />
<br />
Gül artık bu kabustan kurtulacağına tüm kalbiyle inanarak gözlerini yeniden kapadı. Etraf zifiri karanlıktı ve sakindi. Dışarıda ya da her zamanki sahilde değildi. Çıplak ayakları üşürken, avuç içleri terliyordu. Bir çift göz açıldı geceye: bir başkasının gözleri, kehribar. Karşısındakinin kim olduğunu anladığı an midesine bezim bir yumruk yedi. Elini istemsizce göğsüne götürüp korkudan çatallaşan sesine rağmen konuştu: “<i>Zelâl</i>”.<br />
<br />
Zelâl Gül’ün dudaklarını kocaman elleriyle kapattıktan sonra konuştu: “<i>Bunu ben yapmadım, ben istemedim. Bana zorla yaptırdılar… Beni anlayacaksın. Buradayım, bekliyorum! Bu rüya ikimizle bitecek</i>”.<br />
<br />
<i>Yüz binlerce birbirine benzeyenleri seyret de aralarındaki yetmiş yıllık farka dikkat et. İki şey birbirine benzeyebilir: Acı su da berraktır, tatlı su da…
</i>Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/01650239950392690719noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-4889545517458312522014-05-01T15:00:00.001-07:002014-05-01T15:03:05.441-07:00Avaz: "Sadece Katiller Ölür"<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhazQ6bixY9R6as8ZK9J_R7PaPnIUoM8sUHhzZxo3ixH8QU5r0T_MKOOA7ipa8S60xxL0ANur4rvaPs92j239DtH9RpEaWFN9okvWqlO-U1SbGcilYuQ_dJp6CVMWqrNh4vB3_vkono-Bg/s1600/tumblr_mdmn0gvLKQ1rdvcbxo1_1280.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhazQ6bixY9R6as8ZK9J_R7PaPnIUoM8sUHhzZxo3ixH8QU5r0T_MKOOA7ipa8S60xxL0ANur4rvaPs92j239DtH9RpEaWFN9okvWqlO-U1SbGcilYuQ_dJp6CVMWqrNh4vB3_vkono-Bg/s1600/tumblr_mdmn0gvLKQ1rdvcbxo1_1280.png" height="250" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<span style="color: #222222; font-family: Arial; font-size: 10.0pt;"><i>Her yalan bir başkasının gerçeği ve her doğru
en az bir yalancının katilidir.</i><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<span style="color: #222222; font-family: Arial; font-size: 10.0pt;">İnsan en çok masumiyetini kaybettiğinde kanar:
İçindeki ölü çocuklar tek tek uyandığında. Acı çoğu zaman beyhude, sızı ise
bâkidir. Bir de gözü kapalı teslim olduklarımız vardır ki; onların yok
ettikleri masumiyet insanı hiç görmediği bir hırçınlığa savurur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<span style="color: #222222; font-family: Arial; font-size: 10.0pt;">Elindeki telefonun ekranına tekrar tekrar
bakan – sanki bir sonraki baktığında başka bir şey yazacağını umarak – Gül
ekranı kapatıp bilinçsizce dizlerinin üstüne yığıldı. Hayatı boyunca yaşadığı
en büyük ihanet ensesinde durmuş onunla yüzleşmeyi beklerken o, ne ara bu kadar
derin karanlığa gömüldüğünü düşünüp göğsündeki giderek artan sancı ile
boğuşuyordu. Ellerindeki mecnunane titreyiş ya da boğazını yırtan nefesler
geçici değildi. Onlarla yaşamaya alışması gerektiğini hissediyordu zira bu
gösterişli muhîs kapılarını yeni yeni açıyordu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<span style="color: #222222; font-family: Arial; font-size: 10pt;">Ebru odaya girdiğinde Gül yatağına uzanmış
uyuma taklidi yapıyordu. Birkaç saate kadar bütün sevgisini bağladığı kardeşine
karşı belirgin bir his bulmaya çalışıyordu kalbinde. Nefret değildi bu..
Ne kadar istese de ondan nefret edemeyeceğini anlayacak ve çaresizliğine olan
kızgınlığı çoğalacaktı. Ebru giyindikten sonra telefonunu eline alıp yatağına
uzandı. Yüzünde sinsi bir tebessüm belirdikten sonra Gül’e baktı. Ne kadar
aptaldı! </span><span style="color: #222222; font-family: Arial; font-size: 10pt;">Attila ile Ebru’nun arasındaki ilişki
tanışmalarından birkaç gün sonra başlamıştı. Attila’nın açığa vurduğu duygular
hiç sekmeden sahibini bulmuştu. Ebru daha ilk anda bu kavşağın içine hiç
düşünmeden dalmıştı. İnsanın hayatı boyunca yalnızca bir kez aşık olabileceğine
inanırdı ve doğal olarak bu duyguları Attila’dan başkasına saklamanın
imkânsızlığının da farkındaydı. Gül’e birkaç kez üzülmeyi denemiş ancak samimi
olamamıştı. Bu durumun saklanmaya müsâit olmadığını da biliyordu tabii ancak
şimdilik kimsenin öğrenmesi de pek mümkün deği</span><span style="color: #222222; font-family: Arial; font-size: 10pt;">ldi. </span><span style="color: #222222; font-family: Arial; font-size: 10pt;">Ebru ışığı söndürüp yatağa uzandıktan sonra
Gül telefonuna sarılıp Doğu’ya mesaj attı. Madem dünyası kabusa dönmüştü o
zaman o da kabusunu makul kaderi olarak kabullenebilirdi. Doğu’ya hemen bu gece
Gülriz’le buluşmak istediğini söyledi ve bir saat sonra Sarıyer’de buluşmak
üzere anlaştılar. Doğu her zamanki gibi on dakika gecikmeyle vardı buluşma
yerine. Gül ne yazık ki onu eskisi kadar yakın görmüyordu kendine,
güvenemiyordu daha doğrusu fakat güvenmek zorunda olduğunun da pekâlâ
farkındaydı. Sarıyer’de önce Bebek sonra da Beşiktaş’a doğru yürüdüler. Yürümek
ve çıktığı yola varmamak çok rahatlatıyordu onu. Darphanenin arka tarafından
dolaştıktan sonra Dikilitaş karakolundaki yokuştan sapıp Şair Leyla sokağı
buldular. Doğu elindeki kağıdı inceleyerek tek tek bina numaralarına bakıyordu
ve sonunda yedi numaradaki bîtap evin önünde durdular. Kapıyı yavaşca vurup
birkaç dakika beklediler.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<span style="color: #222222; font-family: Arial; font-size: 10.0pt;">Gülriz kapıya dokunan ilk elle birlikte açtı
gözlerini. Gül ile karşılaşacak olmalarının heyecanıyla koşar adım indi
merdivenlerden: Onun gelmesini tam yedi yıldır büyük bir hasretle bekliyordu ne
de olsa. Uykuya bulanan gözleri kapıdan sızan ilk ışığın muntazar acısıyla
kapandı ve kalbi yıllar sonra ilk kez heyecana kavuşmanın dalaleti içindeydi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<span style="color: #222222; font-family: Arial; font-size: 10.0pt;">“<i>Hoş geldiniz</i>” dedi kısık ve rahatsız edici,
yorgun sesiyle. “<i>Bugün geleceğinizi hissettim. En çok bu gece. Senelerdir
bekliyorum ama bu gece geleceğinizi hissettim</i>.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<span style="color: #222222; font-family: Arial; font-size: 10.0pt;">Gül daha fazla ne kadar şaşırabileceğini
bilemeden karşısındaki kadını inceledi. Kurşuni saçları ve cılız bedeninin
yanında onun aslında genç bir kadın olduğunu düşündü. Bir savaşın tam ortasında
kalmış, darmadağın bir kalp. Evin içinde ağır ve rahatsız edici bir koku vardı.
Gülriz tek tek yaktığı lambalarla birlikte bu kasvetli ortamı bir nebze de olsa
yok ediyordu. Doğu salonun tam ortasında bulunan kanepenin ucuna, Gül de hemen
onun yanına oturdu. Gülriz hiç sapmadan Gül’ün köşesinde bulunan koltuğa geçti.
Ona sanki hayatının aşkı yıllar süren bir hasretten kopup karşısına geçmiş gibi
bakıyordu. Gül ise biraz korku, biraz da rahatsızlıkla kadının gözlerine
bakmamaya çalışıyordu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<span style="color: #222222; font-family: Arial; font-size: 10.0pt;">“<i>Bu gece oraya bir kez daha gideceksin. Hazır
mısın?</i>” dedi çatallaşmış sesini bir kez daha duyurarak. “<i>Nasıl yani? Oraya
tekrar gidemem, buraya da bunun için geldim zaten: Beni bu kabustan kurtarman
için". </i></span><span style="color: #222222; font-family: Arial; font-size: 10pt;">Gül’ün endişesine hak veren Doğu hemen araya
girdi: “</span><i style="color: #222222; font-family: Arial; font-size: 10pt;">Gülriz’in amacı da bu zaten. Ama önce bu rüyayla yüzleşmen gerekiyor.
Bu rüya gerçeğe dönüştüğünde hazırlıksız olmamalısın</i><span style="color: #222222; font-family: Arial; font-size: 10pt;">.” </span><span style="color: #222222; font-family: Arial; font-size: 10pt;">Gül kalbi titreyerek Doğu’nun elini tuttu.
Ebru’yu, Attila’yı, annesini ve Zelâl’i düşündükten sonra boşaldı. Biriktirdiği
bütün gözyaşlarını tüketme hevesiyle hıçkırarak Doğu’ya sarıldı.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<span style="color: #222222; font-family: Arial; font-size: 10.0pt;">“<i>Bana yardım et, yalvarırım bana yardım et.
Nasıl bir şey olduğunu bilemezsin. Beynime hapsoldum. Kendi gerçeğim bana acı
veriyor. Yalvarırım kurtar beni, oraya gitmekten kurtar beni</i>.” / “<i>Sana söz
veriyorum Gül, inan amacım bu. Seni bu kabustan kurtaracağız ama karanlığı mum
ışığıyla yok edemezsin. Bütün kırgınlıklarını bir kenara bırak, bunları hepsi
fazlada yük. Yalnızca mutlu anlarını al omzuna ve korkunun üstüne yürü". </i></span><span style="color: #222222; font-family: Arial; font-size: 10pt;">Gülriz hiç beklemediği bir şekilde Gül’ün
ellerini tuttu. “</span><i style="color: #222222; font-family: Arial; font-size: 10pt;">Hayatımı bu an için yaşadım, yemin ederim kurtaracağım seni.
Yalnızca bana güven, korkma. İçime baksan ve sana nasıl bağlı olduğumu görsen
şaşırırsın. Seni kurtaracağım efendim, bu benim ölümüm olsa bile</i><span style="color: #222222; font-family: Arial; font-size: 10pt;">.”</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<span style="color: #222222; font-family: Arial; font-size: 10.0pt;">Gül yanı başında duran bu iki insanın
samimiyetine inanıp kapadı gözlerini. Bir çift göz açıldı geceye. Deniz, koyu
karanlık ve rüzgar.. Gül’ün bu sahilde gördüğü sekizinci rüyaydı, şimdilik. </span><span style="background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial; font-size: 10pt;">Serin
taşlı kumlara basan çıplak ayakları üşürken, rüzgara çarpan avuç içleri
terliyordu. Bir çıkış kapısı yoktu henüz, devam etmeliydi bu bilinmez karanlığa
bir kez daha dalmaya. Birkaç adım attıktan sonra sandalın kendisini beklediğini
gördü fakat içinde Zelâl yoktu. Hemen sandalın içinde duran feneri alıp
etrafına bakındı. Tam arkasını dönecekken ensesinde duyduğu bir nefesle
birlikte yere yığıldı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<span style="background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial; font-size: 10pt;">“<i>Korkma</i>” dedi Zelâl elinden
tutup. “<i>Çok az kaldı. Bitmesine çok az kaldı</i>.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<span style="background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial; font-size: 10pt;">Gül kilitlenmiş bir şekilde
düştüğü yerden Zelâl’i izliyordu. Yedi rüyası boyunca aynı şeyleri görüp, aynı
şeyleri yapmıştı ama şimdi değişen bir şeyler vardı. Bu onu korkutmak yerine
rahatladı ve ancak bu şekilde kendine gelip ayaklandı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<span style="background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial; font-size: 10pt;">“<i>Korkmuyorum. Bu benim rüyam..
Onu ancak ben sona erdirebilirim. Bana yardım et Zelâl</i>.”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<span style="background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial; font-size: 10pt;">Zelâl’in gözleri öyle bir
parladı ki, Gül bunu görse onun kendine aşık olduğunu hemen anlardı. Birlikte
sekizinci kez sandala binip kan gölüne doğru sürüklendiler. Kayaların arasından
geçip kabusun kalbine ulaştıklarında bu kez Zelâl de indi sandaldan. Gül tek
bir bakışıyla neler olduğunu anlamak istediğini söyledi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<span style="background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial; font-size: 10pt;">“<i>Bu gece katilini göreceksin.
Babanın bıçağındaki kanı görür görmez arkanı dön, çünkü ben gitmiş olacağım.</i>”<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<span style="background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial; font-size: 10pt;">Kafasını salladı Gül ve
annesinin acısıyla göz göze geldi. Daha önce gördüğü yedi rüyanın aksine bu kez
daha az bağırdı Gül. Bir gerçeğin içinde olmadığının bilincindeydi çünkü. En
azından şimdilik huzursuz olması gerekmiyordu. Babasının kanlı bıçağıyla
birlikte annesinin üzerine yürüdüğünü gören Gül nefesini tuttu ve göğsündeki
korkulu heyecanla birlikte arkasını döndü.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<span style="background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial; font-size: 10pt;">Düşmanlarınızı, onlarla ne
şekilde karşılaştığınızı hatırlayın. Kalbinize saplanan çığlıklar ve kanınızda
yüzen ölü yüzler.. İnsanın en büyük düşmanı kendisidir çünkü bütün düşmanlar
maktulün sevgisiyle büyür. İşte bu yüzden katiliyle yüzleşince daha
öldürülmeden ölür insan. </span><span style="font-family: Arial; font-size: 10pt;">Gözleri kararan Gül kendisini
boğmaya çalışanın kim olduğunu önce anlamadı ama her katilin kurbanını
öldürmeden önce kendini ona gösterdiğini bildiği için bekledi. Hiçbir şey
yapmadan, yapamadan bekledi. Son bir adımın sesini duymadan önce gözlerini
kapatıp ellerini sıktı, sonra bir çift göz açıldı gerçeğe hiç korkmadan. Bir
saat önce aynı odada nefes aldığı abisi İnan celladı olarak karşısındaydı
şimdi.</span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="background: white;">
<br /></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/01650239950392690719noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-79484608512247490762014-04-19T09:02:00.000-07:002014-04-19T09:02:02.575-07:00Avaz: “Bütün Çocuklar Masum Değildir”<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKhJAoT-NW0B-TgW0O8pmh-DGCA8shbB1HDa9f28Oj7EIWxwmibhQEn7nwcb8FTW-8c_O3TtquQTw8K1GFL2c32zunwrGmypNRUsrwDNnOTTL5XbcNf6CZhlLsiDU_fglCB_Ur-77YayQ/s1600/tumblr_me20c3jMRD1r3wk1zo1_1280.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKhJAoT-NW0B-TgW0O8pmh-DGCA8shbB1HDa9f28Oj7EIWxwmibhQEn7nwcb8FTW-8c_O3TtquQTw8K1GFL2c32zunwrGmypNRUsrwDNnOTTL5XbcNf6CZhlLsiDU_fglCB_Ur-77YayQ/s1600/tumblr_me20c3jMRD1r3wk1zo1_1280.jpg" height="266" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
İnsan bir kez karanlığa dokundu mu kaybettiği masumiyetinin
asla geri dönmeyeceğini anlar. Soğuk ve dönüşsüzdür çünkü karanlık. Tam “Bir
daha olmayacak” dediğin anda çıkar karşına, katil bir hevesle. Yalnızlık en çok
o zaman hissedilir: Etrafındakilere hatta kendine rağmen.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
İçindeki korku ve şaşkınlık hissi değişmeden uzun uzun Zelâl’in
notuna baktı Gül. Hâlâ bir rüyanın içinde olmayı umuyordu. Kendisi inanmak
istemediği bir korkuyla yüzleşirken uyuyan ailesinin uyku seslerini dinliyordu
bir yandan. Çıplak ayaklarını yavaşça yere değdirip ayaklandı: Anne ve
babasının yatak odasına gidip kapı aralığından onları seyretti. Onları
gördükten sonra biraz da olsa rahatladı ve evden çıkmaya karar verdi. Gardıroptan
gelişigüzel aldığı giysileri üzerine geçirdikten sonra hızlı adımlarla evden
çıktı: Zelâl’in notunu da alarak!<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Rüyasını ve yaşadıklarını düşünerek hızlı adımlarla, nefes
nefese kalana dek yürüdü. Sahile vardığında biraz olsun dinlenmek istedi ve
sabahın ilk simitçisinden aldığı simitle kahvaltı yapmaya karar verdi. Birkaç
lokmadan fazlasını yiyemeden ayaklandı tekrar: İşe gidemeyeceğini anladı ve işyerine
haber verdi. Telefonuna gelen mesajları göz ucuyla kontrol etti ve az önce
oturduğu banka geçip denizi seyretti. Bunun tuhaf bir şaka olabileceğini
düşündü önce fakat rüyasından henüz kimseye bahsetmemişti. Pantolonun cebine
sıkıştırdığı notu tekrar eline alarak inceledi. Kusursuz güzellikte bir yazıyla
yazılmıştı. Zelâl’in yazısını hiçbir zaman düşünmemişti tabii ancak bu kadar
güzel olmasını da bekleyemezdi herhalde. Şu an, yani uyanıkken bir rüyada
olduğu düşüncesi çok daha mantıklı geliyordu ona. Belki de hâlâ uyanmamıştı ya
da sürekli başka bir rüyanın içine uyanıyordu. Aklında ardı arkası kesilmeyen teoriler
belirirken ofisten arkadaşı Doğu’nun izinli olduğunu hatırladı. Hemen
telefonunu çantasından çıkardı ve Doğu’yu aradı: Cevap vermiyordu! Uyuyor
olduğunu tahmin ederek yılmadan birkaç kez daha aradı. Birileriyle konuşmaya
ihtiyacı vardı ve şu an için en uygun insanın o olduğuna karar verdi. Doğu
yedinci aramada telefonunu açtı. Uyku sersemi olan arkadaşını yanına gelmeye
ikna etmesi tahmin ettiğinden uzun sürdü. Bankta yaklaşık bir buçuk saat geçirdikten
sonra Doğu ile buluşmak üzere çarşıya doğru yürüdü. Birlikte adam akıllı
kahvaltı ettikten sonra Gül rüyasını ve yaşadığı her şeyi tek tek anlattı Doğu’ya.
Doğu sanki bütün gerçeklerin yanında duruyormuş gibi hemen inandı anlattıklarına.
Gül ise önce şaşırdı, sonra da bunun üzerinde durmaması gerektiğini düşündü.
Yaşadıklarını anlattığı tek insan yanındaydı ve belki de birlikte bir çözüme
ulaşabileceklerdi.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“<i>Kendini kötü hissetmen gerekmiyor</i>” dedi Doğu kendinden emin
bir şekilde. “<i>Anlattıklarım mantıklı mı geliyor sana</i>” dedi Gül daha fazla
gerilerek.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“<i>Yaşadığın her şeyin farkındayım, ne kadar korktuğunun da
ama korkmak için henüz erken. Gördüğün rüyaların bir anlamı var.</i>” / “<i>Sen şimdi
yaşadıklarımı zaten bildiğini mi söylüyorsun?</i>” / “<i>Bir sene önce hayatına tam da
bu an için girdim Gül. Bana ihtiyacın olsun diye!</i>” / “<i>Delirmişsin sen. Bunlar nasıl gerçek
olabilir?</i>” / “<i>Rüyaların sandığın kadar masum değil Gül. Gördüğün her şeyin bir
anlamı ve sebebi var. Ateş görürsen yanarsın, kan görürsen ölürsün.</i>”<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Duyduklarını karşısında ne yapacağını şaşıran Gül şaşkınca
etrafına baktı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
“<i>Zelâl kim?</i>” / “<i>Bunu ben de bilmiyorum ve anladığım
kadarıyla öğrenmemiz şimdilik zor. Daha önemli olan şey ona uzanan yolda ne
yapacağımız.</i>” / “<i>Ben ona ulaşmak istemiyorum, aksine ondan kaçmam gerek.</i>” / “<i>İşte
bu çok zor. Çünkü çok uzun zamandan beri seni bekliyor, ondan asla kaçamazsın.</i>”
/ “<i>İyi de beni bulup ne yapacak? Hâlâ bir gerçeğin içinde olduğuma
inanamıyorum.</i>” / “<i>Öncelikle bu gerçekle yüzleşsen iyi olur. Çünkü bu gerçekten
kaçmaya çalışırsan korktuğun karanlığın içinde boğulursun.</i>” / “<i>Peki ya sen.. Sen
de mi düşmanımsın?</i>” / “<i>Zelâl’i düşmanın olarak mı görüyorsun? Rüyalarında ona
karşı sempati beslediğini düşünüyordum ben.</i>” / “<i>Onu gördün mü?</i>” / “<i>Gördüğün her
şeyi ben de gördüm, bildiğin her şeyi ben de biliyorum.</i>” / “<i>Peki neden sustun,
neden uyarmadın beni?</i>” / “<i>Bir yolun sonunda yanacağını bilsen o yola yürür
müsün?</i>” / “<i>Seni arkadaşım sanıyordum.</i>” / “<i>Ben senin arkadaşınım.. Hatta daha da
fazlası. Bu yolda birlikte yürümek zorundayız Gül. Bunu ben istemiş olamam
değil mi?</i>” / “<i>Çok korkuyorum..</i>” / “<i>Korkmana gerek yok. Öncelikle rüyalarını
kontrol etmeye çalışacağız, daha da vahim bir hâl almadan önce.</i>” / “<i>Nasıl?</i>” / “<i>Rüyalarını
kontrol etmen için daha önce de bu tür
vakalarla ilgilenen birinden destek alacağız: Gülriz. Seni boğmaya çalışanın
kim olduğundan başlayarak rüyandaki bütün gizeme ulaşacağız.</i>” / “<i>Rüyamda beni
kimin boğduğunun ne önemi var?</i>” / “<i>Gördüklerin gelecekten Gül, engellemezsen
olacaklar.</i>”</div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Birkaç saat daha konuştuktan sonra ayrıldılar. Sabah kendini
dışarı attığı andakinden daha kötü hissediyordu Gül. Gerçekle yüzleşmişti
çünkü, yüzleşmek zorunda kalmıştı. Evdekilere hesap vermemek için biraz daha
oyalandı ve işten dönüyormuş gibi tam saatinde döndü eve. Kimsenin yüzüne
bakmadan odasına geçti ve kendini yatağa attı. Ebru henüz duşa girmişti. Elini
cebine sokup Zelâl’in notunu aldı. Ağlamak istiyor ancak buna bile cesaret edemiyordu.
Notu sabah bulduğu yere, komodinin üzerine koyarak yatakta kıvrandı. Tam
gözlerini kapamışken telefonundan gelen bildirim sesiyle irkildi. Ayağa kalkıp
telefonunu eline aldı ancak herhangi bir bildirime rastlayamadı. Tam yatağına
geri dönerken bildirimin Ebru’nun telefonuna geldiğini anladı. Bakmakla
bakmamak arasında gidip geldi ancak merakına yenik düşerek eline aldı telefonu:
“<i>Gül’e hafta sonu uçuşum olduğunu söyledim. Rahatça görüşebiliriz sevgilim.</i> –
Attila”<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Sevdiklerinizin ihanetine uğradığınız anları düşünün,
kalbinize gaip bıçakların saplandığı o karanlık anlar. Tıpkı karanlığın kendisi
gibi bu anlar da engeller insanın bildiği gibi olmasını. Çünkü ihanet değil
sevmek acıtır insanı en çok.<o:p></o:p></div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/01650239950392690719noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-26234460533759587192014-04-12T07:17:00.000-07:002014-04-12T07:17:01.158-07:00Avaz: "Rü'ya Göçebesi"<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4Tzt3NwFKUa8Gnxaj-0ubeIgZ28I-hlrfNc8C96pAN0f4Y9zNiyXHVuZyuZ1hqcpPd8PesQyD1pUFSYaA5LXbdfnipR6OOxXptwPbUx-PCFPxywTPHYutv57_fE5txPYsqZl4U_0hjG4/s1600/il_fullxfull-322202868.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4Tzt3NwFKUa8Gnxaj-0ubeIgZ28I-hlrfNc8C96pAN0f4Y9zNiyXHVuZyuZ1hqcpPd8PesQyD1pUFSYaA5LXbdfnipR6OOxXptwPbUx-PCFPxywTPHYutv57_fE5txPYsqZl4U_0hjG4/s1600/il_fullxfull-322202868.jpg" height="266" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><i>Bir çift göz açıldı geceye. Deniz, koyu karanlık ve rüzgar..
</i><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Gül’ün bu sahilde gördüğü yedinci rüyaydı, şimdilik. Serin
taşlı kumlara basan çıplak ayakları üşürken, rüzgâra çarpan avuç içleri
terliyordu. Bir çıkış kapısı yoktu henüz, devam etmeliydi bu bilinmez karanlığa
bir kez daha dalmaya. Ulumalar ve gaip ıslıklarla birlikte dalgalar ayağına
ulaşana dek yürüdü. Beklerken üşüdüğünü hatırladı: Üzerinde yalnızca beyaz
geceliği vardı. İki elini vücudunda kavuşturarak biraz da olsa ısınmaya
çalıştı. Sol göğsündeki ağrıdan kurtulmaya çalışırken sandalın sesini duydu.
Görünen hiçbir şey yoktu bu zifiri karanlıkta, yalnızca duyduklarının
varlığından haberdar oluyordu insan. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Sandal kıyıya yaklaşınca fenerini yaktı Zelâl, hiçbir şey
yapmadan Gül’ün sandala gelmesini bekledi. Suratında ne bir sinir, ne de ufacık
bir tebessüm vardı. Tekinsiz bir insandı evet ancak kendisine zarar
vermeyeceğini bildiğinden korkmuyordu Gül ondan. Hatta en az kendi kadar
üzülüyordu ona, zira onun da bir mecburiyet esiri olduğunu düşünüyordu hep. Gül
sandala adım atar atmaz kürek çekmeye koyuldu Zelâl. Geçmişteki altı rüyası
boyunca aralarından tek bir kelam bile geçmemişti ancak bu defa onun üşüdüğünü
tahmin ederek sandalın kıçına fırlattığı ceketini ona uzattı. Gül istemeye
istemeye kabul etti ceketi ve hemen üzerine attı. Bu yolcuğun belli belirsiz
yirmi dakika kadar sürdüğünü biliyordu Gül ve bu yirmi dakikayı yalnızca
düşünmekle geçiriyordu. Bu karanlığın bir güneşle yırtıldığını, tenine vuran sert
ayazın yerini yaz sıcağına bırakmasını hayâl etti. Karşısındaki Attila
olabilirdi mesela ve öyle olsa ayaklarını hiç düşünmeden suya değdirirdi belki.
Fenerin suya yansımasına baktı uzun uzun, denizin dibinde hareket eden
balıkların olduğunu düşündü. Şu an bedeninin sıcak bir yatak üzerinde, güvende
olduğunu biliyordu ve kafasının içinde yaşanan bu karmaşa için en çok kendine
kızıyordu. Çünkü onu bu karmaşıklığa iten kendinden başka kimse olamazdı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Akşamüzeri eve giderken kalabalıktan sıkılmış ve kendini
otobüsten atıp sahil boyu uzunca yürümüştü. Kulağına taktığı kulaklık ve iPod’unda
çalan şarkılarla birlikte hiç olmazsa yarım saatliğine dünyevi yorgunluğu
atmıştı üzerinden. Henüz eve gitmek istemediğini anladığında ise kardeşi Ebru’ya
mesaj atıp onu da çağırmıştı yanına. Birlikte uzun uzun vitrinlere baktıktan
sonra Sarıyer sahilinde birer çay içip eve geçmişlerdi. Akşamları yemek
yemediği için vakit kaybetmeden duşa girdi ve annesinin her hafta izlediği
dizilerden birini yarım yamalak izledikten sonra odasına geçti. Ofisteki
arkadaş grubuyla mesajlaştıktan sonra uykusuna direnemeden yatağına girdi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Yolculukları bitmek üzereyken hava hafiften ağarmaya başladı
ve rüyada onu en çok tedirgin eden kısmın biraz sonra başlayacağını anladı.
Devasa ardışık kayalıkların arasından yavaş ve dikkatlice geçtikten sonra deniz
kıpkırmızı kesildi nihayet. Her defasında bir kan birikintisi üzerinde
yüzdüklerini düşünen Gül üzerindeki ceketi bir kenara bırakıp ayağa kalktı.
Rüzgâr şimdi daha sıcak öpüyordu tenini ancak bir türlü rahatlayamıyordu. Uzaktan
ufak bir nokta olarak görünen cam fanusa dikti gözünü. Elini istem dışı sol
göğsünün üzerine götürdü. Hayatındaki en ağır acıya sıkışıp kalmıştı. Nefesleri
azalmaya, gözleri yaşarmaya başladı fakat ağlayamıyordu. Ne kadar istese de
ağlayamıyordu. Belki de bunun sebebi gözünden akan ilk damlayla birlikte
rahatlayacak olmasıydı. Gözlerini hiç ayırmadan fanusa bakmayı sürdürdü. Zelâl
ise içten içe üzülür gibi baktı yüzüne. Üzülmüyordu! Bu rüyalar olmasa onu
başka nasıl görebilirdi? Tıpkı kendisi gibi onun da bu rüyalara hapsolmasını
istiyordu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">“<i>Buraya kadar</i>” dedi Zelâl buz gibi sesiyle. Gül ona bakmadan
ayağını kırmızı suya attı: Suyun boyu dizlerine yetişiyordu ancak. Çamura
gömülen ayakları yorulmuştu hemen, yürümekte zorlanıyordu. Kafasını kaldırıp
üzerinden geçen kuzgunlara baktı. Oradaydı.. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Fanusun içinde çırılçıplak çırpınan annesini görür görmez
çığlık atmaya başladı ve etraftaki sessizliği var gücüyle deldi. Annesi de
çığlık atıyor olmalıydı ancak sesini yalnızca kendisi duyabilirdi. <i>İnsan bir
tek kendisiyle yüzleşemez hayatı boyunca / Herkese nefes bulur, kendine asla.. </i>Fanusun
olduğu uçurumda üzeri kanlarla babasını gördü bu kez. Elinde hâlâ sıcacık kan bulunan
bıçağıyla birlikte fanusa doğru yürüdü. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Bir kez daha var gücüyle çığlık attıktan sonra ne olduğunu
anlamadan suyun içine yığıldı Gül: Ağzını kapatan bir çift el dışarı çıkmasını
engelliyordu. Ellerini dışarı salarak düşmanının kim olduğunu bilmeden karşı
koymaya çalıştı ancak başarısız oldu ve çırpınmaya devam etti. Nefesinin
kesilmek üzere olduğunu anladı, çaresiz ağzını açıp kendisini boğmaya çalışan
eli ısırdı ve kanlı su ağzına doldu. Keskin, acı bir tadı vardı ve genzi alev
alev yanıyordu. Nihayet kurtulmasının imkânsızlığını anlayınca ise daha fazla
çırpınmasının anlamsızlığını da görerek boğulmaya teslim oldu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><i>Bir çift göz açıldı güne. Ferah ve aydınlık..</i><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: inherit;">Gül nefes nefese doğruldu yatağında. Yedinci kez gördüğü bu rüyayı
sanki ilk kez görüyormuş gibi hissetti geçmişi hatırlamayarak. Sol göğsü tuhaf
bir şekilde rüyada hissettiğinden daha çok ağrıyordu şimdi ve elini oraya
götürerek yavaşça ovmaya başladı. Komodinin üzerinden aldığı telefonun ekranını
aydınlatarak saatine baktı: Yaklaşık bir saat daha vakti olduğunu görünce ise
kafasını tekrar yastığına yasladı. Gözlerini kapatıp acısını dindireceğini
umarak sol göğsüne doğru yaslandı. Son bir sancıyla açılan gözleri komodinin
üzerinde duran kağıda takıldı. Birkaç dakika kağıda baktıktan sonra tekrar
doğruldu ve kağıdı eline aldı: “<i>Seni buldum – Zelâl</i>”.<o:p></o:p></span></div>
<br />Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/01650239950392690719noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-5964959834566369545.post-52779465516053480172013-11-06T05:24:00.000-08:002013-11-06T05:57:45.133-08:00Beş Soru Beş Cevap: Ümit Ünal<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyK9mkBzgn9Eji4Y85B4_taqfALMU2tVajOpARMnsM_RLD41BsszRkhWUUQn0f6uf0BLMTThTDUhrCD73JNPXD64AYoiDEncSpZa8fyVShN0kAl3cLUwrwzxvXco3qC-npqeTlRUi2SHM/s1600/blogresim.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="195" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyK9mkBzgn9Eji4Y85B4_taqfALMU2tVajOpARMnsM_RLD41BsszRkhWUUQn0f6uf0BLMTThTDUhrCD73JNPXD64AYoiDEncSpZa8fyVShN0kAl3cLUwrwzxvXco3qC-npqeTlRUi2SHM/s400/blogresim.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN"><b><br /></b></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN"><b>Henüz
öğrenciyken anılarınızdan beslenerek yazdığınız senaryo Halit Refiğ tarafından
filme alınıyor ve “Teyzem” sinemamızın kült yapımlarından biri hâline geliyor.
Bu filmden sonra da sizi önce senaryolarınızla, daha sonra yönetmenliğinizle tanıyoruz.
Kendi çektiğiniz filmlerde de hep farklı, bugüne dek pek dokunulmamış
hikâyeleri işliyorsunuz. Yani senaryo Ümit Ünal filmleri için hep dikkat çeken,
öne çıkan bir kıstas olarak kalıyor. Bu sizin seyirciye yansıtmak istediğiniz
bir durum mu, yoksa mevzu kendi hâlinde mi ilerliyor?</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
Sanatta bir mecburiyet hissi olmalı. Sait
Faik'in “Yazmasaydım ölecektim” dediği gibi, gerçekten yazmaya, resim yapmaya,
film çekmeye vb mecbur olduğunuz için yaparsınız. Bu bazen, sanat aynı zamanda
mesleğiniz olduğunda ve yeteneğinizi kullanarak hayatınızı kazanmaya
çalıştığınızda; kira ödemek, gündelik hayatı sürdürmek için de bir mecburiyet
haline gelebilir. Ama asıl kastettiğim elbette, içsel bir mecburiyet hissi.
Anlatmak istediğiniz şeyler canınızı yakmalı, dış dünyaya çıkıp sizin
ağzınızdan bir hikayeye dönüşmek için sizi zorlamalı, kendinizi patlayacak gibi
hissetmelisiniz. İlk yazdığım senaryodan son filmime kadar o mecburiyet hissi
olmadan bir iş yaptığımda, “ticari” olsun, “para kazanalım” vb diye davrandığımda
işler kötü ya da vasat oldu. Ancak gerçek bir aciliyet duygusuyla, “bunu
mutlaka yapmam lazım” hissiyle yaptığım filmler güzel oldu. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN"><b>1986
yapımı bir film “Teyzem” ve siz o dönemin çok gerisinde bir teknolojiyle
çekildiğini düşündüğünüz için filmi yeniden çekmek istiyorsunuz, en azından
cebinizde böyle bir hayaliniz var. Filmde öne çıkan iki kıstas mevcut: senaryo
ve oyunculuklar, izleyen herkes üzerinde böyle bir etki yarattığına inanıyorum.
Senaryo sahibinde, dolayısıyla herhangi bir tekleme yaşanmayacaktır ancak
Üftade herkesin başarılı Müjde Ar performansı ile hatırladığı bir karakter.
Bugün filmi çekme fırsatı bulsanız, gönlünüzdeki kastı kimler oluşturur?</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
Teyzem'i yeniden çekme arzumun sebebi sadece kötü bir
teknikle çekilmiş olması değil. Hikaye doğrudan benim hayatımdan
kaynaklanıyordu ve çekilebilmesi için özgün senaryoda çok sevdiğim birkaç
şeyden vazgeçmek zorunda kaldım. En önemlisi özgün bir üsluptan vazgeçtim,
çünkü Halit Refiğ'le senaryoya çok farklı bakış açılarından yaklaşıyorduk.
Ortaya çıkan film yıllar içinde tüm kusurlarına rağmen sevildi, çünkü hikayesi
çok güçlüydü ve o güne kadar Türk sinemasında rastlanmayan karakterler,
durumlardan bahsediyordu. Ama film daha büyük hayalleri olan 21 yaşında biri
olarak beni hem teknik hem de üslup açısından, hiçbir şekilde tatmin etmemişti.
Filmin bitmiş halini ilk seyrettiğim günden beri yeniden çekmeyi ve hikayemi
kendi istediğim gibi yeniden anlatmayı hayal ettim. Geçen yılki macera maalesef
sonuçlanamadı, bir büyük yapım şirketiyle uzun uzun görüştük ama araya mali
sorunlar girdi. Şu an proje beklemede, eğer ilgilenen bir yapımcı bulursam
elbette oyuncu seçiminde bir çok olasılık düşünülecektir. Şu an için aklımda
oyuncu önerisi yok.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN"><b>Sizin
gibi yönetmenlerin pek yapmadığı bir şey yaparak iki televizyon dizisi
yönettiniz ve her ikisi de kendi hayranlarını oluşturan, özel projeler oldu.
Ekran projelerinin devamı gelecek mi?</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
Sinema projelerinde fazlasıyla kendi burnumun
dikine giden biriyim. Bunun bedelini de uzun vadede sevilen, ödüller alan,
akademik incelemelere konu olan ama ticari sinemada iş yapmayan filmler yaparak
ödüyorum. Bu yüzden de, bir çok başka yönetmen gibi hayatımı sürdürmek için
başka işler yapmam gerek. Başka iş derken, yazmak ve film yönetmek dışında bir
iş bilmediğim için bunları kapsayan bir alanda bir şeyler yapmam şart. TV'de
doğru tasarlanmış işlerde yer almayı seviyorum. Sinemadan çok farklı bir iş,
kuralları bambaşka ama yine en sevdiğim işi yapıyorum: Bir hikaye anlatmak. En
güzel tarafı da seyirci tepkisini hemen alabiliyorsunuz. İyi bir ekiple, iyi
bir oyuncu kadrosuyla güzel, kalıcı işler yapmak mümkün. Geçen sene hem yazıp
hem çektiğim “Çıplak Gerçek” sırasında çok mutluydum. Dizi büyük ratingler
yapmadı, sonuçta yaz için tasarlanmış 16 bölümlük bir mini diziydi. Yine de bir
TV dizisi için çok çok iyi eleştiriler aldı. Dizi işlerinin devamı gelecek
elbette.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN"><b>“Nar”
bana göre 2011’in en iyi filmlerinden biriydi, hatta sinema tarihimiz üzerine
bir değerlendirme yapılsa adı anılması gereken özel filmlerden.. Aynı şekilde 9
ve Ara da çekildiği yıllar arasında diğer yapımlardan rahatlıkla sıyrılan
filmler ve özlerinde sağlam bir gerilim var. Gerilim özellikle tercih ettiniz
bir üslup mu yoksa, hikâyelerini anlattığınız insanların iletişimi ister
istemez bir gerilim döngüsü mü yaratıyor?</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
Ben tür filmi yapmayı sevmiyorum. İki kere
denedim ve çok da başarılı olamadım. Asıl beğendiğim filmlerimin içinde her
türden unsur var. Gerilim, dram, komedi anları peş peşe gelebiliyor. Bence hayat
da biraz böyle. Ya da ben hayatımı böyle yaşıyorum diyelim. Filmlerimde ortaya
çıkan gerilim, “gerilim filmi olsun” diye yaratılmış bir üslup değil,
hikayelerin doğasından kaynaklanıyor. Hele tek mekan filmlerimde, o
karakterleri, o koşullarda tek mekana sıkıştırınca ister istemez bir basınç
doğuyor ve bu da gerilime yol açıyor.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="EN"><b>Herkesin merak ettiği yeni projeler..
Ara, 9, Anlat İstanbul, Nar sonrasında tıpkı onlar kadar tatminkar olacağına
daha şimdiden inandığımız projeler.. Yeni bir Ümit Ünal filmini ne zaman
izleyeceğiz?</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
Şu an çekmecemde üç bitmiş senaryo var.
Teyzem, Sultan Mutfakta ve son senaryom Memleket. Üçü de maalesef 9, ARA ya da NAR gibi küçük bütçeli değil,
finansal manada zorlayıcı filmler. O yüzden hangisi öne çıkar, hangisi daha
önce yapılır bilmiyorum. Bir yandan da çok küçük bütçeyle tek mekanda
çekilebilecek bir şey daha yazıyorum, surreal bir hikaye. Korku unsurları ağır
basıyor. Belki de en yakın gelecekte o çıkar karşınıza. Henüz bilmiyorum. </div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/01650239950392690719noreply@blogger.com0