Güzel bir film izlemeye hazır gittim “Kelebeğin Rüyası”na. Bu film adına büyük bir sorumluluk belki ama gerek yönetmen, gerek kast bu zemini hazırlamıştı çok uzun zaman önce. Film her şeyden önce çok iyi bir prodüksiyon hatta sinemamızdaki en iyi prodüksiyon demek mümkün.. Henüz fragmanlarla birlikte bu kanı aklımızı kurcalarken filmi izledikten sonra çok daha keskin bir şekilde karar verebiliyoruz. Uzun bir film olmasına rağmen senaryoda herhangi bir aksama yok. Yılmaz Erdoğan, Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu’nun aşk, şiir ve hüzünden ibaret hayatlarını olması gerektiği gibi naif ve bir o kadar çarpıcı yansıtmış. Açılış sahnesiyle birlikte mükemmel bir sinematografi ile karşı karşıya kalıyoruz ve filmin sonuna dek bu büyülü görüntüler yerine bir yenisini bırakarak siliniyor. Burada Gökhan Tiryaki’nin adını yüceltmek pek uygun zira film bana göre herkesten çok ona ait. Daha önceki işleri ile zaten büyük bir hayranlık beslediğimiz Tiryaki, filmde eşsiz bir geçmiş dönem atmosferi yaratmış. Oyunculuklar şüphesiz filme dair ilk konuşmları, beklentileri işaret ediyor. İlk önemli uzun metraj sınavını veren Kıvanç Tatlıtuğ’un performansı, filme dair hemen hemen herkesin en büyük meraklarından. Bana göre Kıvanç Tatlıtuğ’un başarısı “abartıdan kaçınarak karakteri olduğu gibi yansıtma” anlayışından kaynaklı. Oyuncu film boyu kendisini hayranlıkla seyrettirebilecek kadar iyi oynamış ve bu filmle birlikte sinemamıza Göksel Arsoy’dan sonraki kayda değer ilk sarışın jönü bağışlamış. Kendisinden filmin en iyi performansını izlemiyoruz belki ama bütün bir kast ele alındığında en zor yükün oyuncuda olduğu aşikar ve bu göz önüne alındığında ne kadar zor bir işin üstesinden büyük bir başarı ile kalktığını çok daha iyi anlıyoruz. Mert Fırat, filmin en iyi oyunculuk performansını sergilemiş. Kendinden emin, son derece dingin, abartısız ve çarpıcı Rüştü Onur yansıtması çok başarılı. Sinemadaki yerini sağlamlaştırdığı günlerde (çoğu kişinin kalbinde sarsılmaz bir yeri var elbetteki) oyuncu için çok iyi bir adım olmuş bu rol. Filmin baş kadın karakterine hayat veren Belçim Bilgin’in çok çok iyi bir oyuncu olmadığını kabul etmek gerek ancak ondaki tuhaf bir tılsımın varlığı insanda onu hep beyazperdede görme isteği uyandırıyor ki bu iyi bir şey olmalı. Taner Birsel, İpek Bilgin, Ahmet Mümtaz Taylan başarılı konuk oyunculuklarıyla filmin atmosferine dokunurken, Yılmaz Erdoğan film boyu son derece tutarlı ve yerinde bir performans sergiliyor. Hazır konuk oyunculuklara değinilmişken filmdeki figürasyon başarısını atlamamak gerek zira film oldukça kalabalık sahneleri büyük başarı ile işlemiş. Unutulmaması gereken bir diğer performans Farah Zeynep Abdullah’a ait. Her ne kadar filmde beklediğimden az sahnesi olsa da oldukça başarılı bir performansa imza attığını söylemekte fayda var.
"Ne kucak açar hatıralar, ne de dönerler gemiler bir daha."
"Ne kucak açar hatıralar, ne de dönerler gemiler bir daha."
İki şairin aşk ve şiir yolculuğunu izlediğimiz film oldukça samimi ve yerinde bir senaryo üzerinden ilerliyor. Özellikle edebiyat tarihinde sıkça rastlamadığımız hatta çoğumuzun bu projeye dek duymadığı iki genç şairin acıtan hikayesinin böylesine bir prodüksiyon ile işlenmesinin büyük bir lütuf olduğu konusunda hemfikir olmalıyız. Eminim filmi izleyen her yönetmen bu noktada gizli gizli Yılmaz Erdoğan'ın başarısına imrenecektir. Hikayenin ortalarına doğru filmde melodrama saygı duruşu niteliğinde birkaç sahne görmek mümkünken, filmin sonlarına doğru büsbütün melodrama teslim olduğunu söyleyebiliriz. Film gerçek bir hikayeden uyarlandığından bu filmin bütününde sırıtmıyor ancak melodramın ticari filmlerdeki yerinin sarsılmaz olduğunun altını çiziyor. Ticari sinemanın kalitesi ortadayken, “Kelebeğin Rüyası” görüntü yönetmenliği, sanat yönetimi ve etkileyici hikayesi ile mutlaka görülmesi gereken bir film. Bir filmin hem festival filmi olabilecek kadar başarılı hem de belli bir ticari beklenti üzerine çekildiğini görmek güzel ancak özellikle izleyici çekmek için atmosferin dokusunun bozulmadığını görmek de güzel. Bu noktada çoğu kişiye uyarak filmin Yılmaz Erdoğan’ın başyapıtı olduğunu söylemek isterim. Yönetmenin rüyası her zaman hatırlanacak bir film tetiklemiş. Kelebek uyanmadan, pamukçuklar her yanı sarmadan, bulduğunuz ilk fırsatta izlemelisiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder