10 Nisan 2013 Çarşamba

"Hayatımın yalnızca bir günü Janis gibi şarkı söyleyebilmeyi çok isterdim."




Sevgi Şenkal.. Yaklaşık üç yıldır hayatımda olan çılgın insan! Tesadüflerin doğurduğu bir tanışma aşamasından sonra birbirimizde sevdiğimiz çok şey bulmuş olmalıyız ki birbirimizle konuşmadığımız ve yaşadıklarımızı danışmadığımız bir günümüz bile yok. Karakter olarak zıttız evet! Benim kara dediğime o ak der, onun sevmediği şeye ben taparım belki ama tuhaf bir şekilde karşı koyulamaz bir çekim var aramızda. Karşıtlığın buluşması ya da çekiciliği? Çok mümkün! Ne olursa olsun onu çok seviyorum ve hayatımın sonuna dek birbirimize bağlı olacağımızı umuyorum. Hal böyle olurken sık sık müzik konuştuğumuz ve tartıştığımız bu keyifli kişilikle “müzik” üzerine bir söyleşi yapmak istedim. Onun da kabul etmesiyle ortaya bu keyifli yazı çıktı..


Bir çok insan müziğe olan tutkusu ile anılmak ya da elinden geldiğince duyurmak ister. Senin durumun biraz daha farklı. Yakın şahit olduğum için görebildiğim kadarıyla sen daha derin dalmışsın bu dünyaya. Belli bir noktaya tabii.. Hayatını müzikle mi tanımlamak istersin yoksa aslında müziğin içinde aradığın şey hayatın mı?
 Elimden geldiğince iyi bir dinleyici olmaya çalıştım sadece hep. Müzik düşünmemi, anlamamı, sorgulamamı tetikleyen unsurlardan biri oldu ekstra olarak. “Müzik hayatımdır” gibi büyük bir cümle kurarak zaten yeterince büyük olan bir sanat dalını bencilliğime alet etmiş olurum. Basitçe müziği sevdiğimi söyleyebilirim, herkes gibi!

Müzikal kalitesini bünyesinde taşıyan her çalışmayı sevebilecek yapıda mısın yoksa beyninde, düşüncelerince elediğin ve güzel müzikler yapmalarına rağmen mesafeli durduğun insanlar var mı?
Herkesin olduğu gibi benim de seçimlerim var elbette ki..  Keyif aldığım, vazgeçemediğim ve vazgeçemeyeceğim isimler var. Bu müzisyenlerin her yaptıklarını tutkuyla takip eder ve saklarım. Ama bana göre çok kötü olan bir şeyi de dinlerim yeri gelince ki bir fikrim olabilsin. En azından elimdekilerin değerini daha iyi bileyim diye..

Peki ya önyargı?
Evet önyargılıyım hatta biraz tutucuyumdur müzik konusunda. Her şeyi dinlerim yeri geldiğinde ama ilk
dinleyişte sevmediysem, dinliyor gibi yaparım sadece.

Daha açık görüşlü olmak ister miydin yoksa müzik zaten bir tercih meselesiyse halimden memnunum mu diyorsun?
İstemezdim herhalde açık görüşlü olmak. Çünkü o zaman bu kadar değerli gelmezdi dinlediklerim. Müzik tercih edilen bir şey mi bilmiyorum, ben hiç tercih etmedim. Hayata nereden baktığınla alakalı orası kesin!

Sana değerli gelenlerden bahsedelim o zaman biraz da.. Kim bu tutkuyla bağlı olduğun müzisyenler?
Rock'n Roll ve Blues iyidir bence..  İsim verip ayırmayalım şimdi.

Janis Joplin'e olan hayranlığını biliyorum ama.. Buna da mı değinmeyeceksin?
Hayatımın yalnızca bir günü Janis gibi şarkı söyleyebilmeyi çok isterdim. Bu yeterli bence..

Hikayesi olan insanları daha fazla seviyorsun gibi geliyor bana. İyi bir müziğin yanında düşüncelerinin de dolu olmasını mı bekliyorsun bir müzisyenden ya da iyi müzik yapabilmek için bunun şart olduğunu mu düşünüyorsun?
En iyi müzisyenlerin hep hikayeleri oluyor. Jimi Hendrix, Janis, Jim Morrison, Freddie Mercury, Jeff Buckley, gibi gibi gibi. Bu isimlerin sonlarını düşündükçe olmasın istiyorum bir hikayesi ya da bir fikri. Olmasın ki derileri sarkana kadar müzik yapsınlar. Şart değil bir şeyin hikayesinin olması, ama boş adamdan da iyi iş nasıl çıksın ki?

Bunu tamamen kişisel röportaj istismarı olarak düşünebilirsin ama benim için çok çok önemli olan bir ismi soracağım sana, sevdiğini bilerek.. Mabel Matiz?
Ben aşk şarkılarından hiç hoşlanmam. Mabel bana birini sevdiğimde ona söyleyebileceğim şarkılar hediye etti. Müziği, şarkı sözlerinin ilk algıda anlaşılmayışı, alışıla gelmiş cümleleri kullanmadan da bir çok şeyi anlatışı ve tuhaf sesiyle Mabel başka bir adam. Güzel, seviyoruz..

Sevgi'nin twitter profili: @sevgisenkal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder