Yaz sıcağı hüznünü iki insanın kalbine gömmüştü. Geri kalan
herkes mutluydu sanki hayatta. Ayrılık en büyük acıydı belki ve dönüşü yoktu
gerçekten ölümün. Arabada iki kişi vardı ama bölüşülen acı farklı bir bedene
aitti. Sessizlik bu acının yegane temsilcisiydi şimdi, kimse cesaret edemiyordu
tek bir kelime konuşmaya.
Geçmişi sandığı adam yanında oturmuş hiç beklemediği bir
geleceğe götürüyordu Asiye’yi.. İçi acıyordu belli belirsiz ama ağlayamıyordu
nedense. Bir tabuta sığmıştı şimdi bütün geçmişi ve bütün hatıraları başına
toplandığı için belki tarifsizdi acısı. Dışarısı ne güzeldi oysa.. İnsanların
mutluluğa teslim olduğu, telaşeden uzaklaştığı bir hayat akıyordu dışarıda.
Arabanın içi bir girdaptı şimdi. Her şeye sebep olan adam, her şeyden daha çok
sevdiği adam neden bir şey ifade etmiyordu şimdi ona? Düpedüz gözlerine bakmaya
bile korkuyordu artık. Bütün suçu ona yıkıyor değildi tabii ama onu bu suçun
kalbi olarak görüyordu. Radyodaki şarkıyı dinledi, diğer her şeyi unutarak..
“Değdi
saçlarıma bahar gülleri, nazende sevgilim yadıma düştün..”
-
Araba hiç beklemediği anda durdu. O direkt karşısına baksa
da Kemal gözlerini ona dikmişti, kafasını ona doğru çevirene kadar da öyle
kalacaktı belli ki. “Neden durduk?” dedi sessizliği bozarak. İlk adımı atmıştı
nihayet. Omzundaki yük yetmezmiş gibi yeni bir sorumluluk daha almıştı şimdi
hiç düşünmeden. “Biraz dinlenelim.” dedi Kemal, tam da gözlerinin içine
bakarak. Bir şey bekliyordu.. Çözemediği bir şey istiyordu bakışları. Tıpkı
yıllar sonra karşısına çıktığında ona söylediği sözler gibi. Kendi canını yakan
ama onu mutlu eden.. “Keşke ben de kullanabilseydim” diyebildi sadece. Kemal’in
gözleri güldü birden. Gülmemeliydi. Sebep oldukları acıyı unutmak bu kadar
kolay olmamalı. “Sen yanımda ol yeter” dedi yine gözlerine bakarak. Kafasını
çevirdi. Buna hakkı yoktu. Aziz yanlarında olmalıydı. Burada bir yerlerdeydi.
Her şeyin farkındaydı artık. Gülümsemesi silinmişti muhtemelen. Gözünden bir
damla yaş düştü ilk kez. Aziz’i düşünmek içinde bir şeyler kanatıyordu. Kemal
tedirgin olmalıydı şimdi ama ona bakamazdı. Bir şeyler söylemesi gerekirdi
belki fakat buna da geç kalmış olması mümkündü. Camdan dışarı çevirdi kafasını.
“Bizim buna hakkımız yoktu, artık hiç yok.”
Kemal de kafasını çevirmişti şimdi. Önlerinde uzun bir
yolculuk, sırtlarında büyük bir keder vardı. En büyük hayalleri gerçek olmuştu
belki ancak hüzün mutluluklardan daha güçlüydü hep. Asiye ağlamaya devam
ettikçe içindeki yangını daha çok hissetti. Kemal ona bakamayarak daha da büyük
bir çaresizliğe gitti. Susarak başladılar beklemeye.. Radyo açıktı hala…
“..gözlerim yoldadır, kulağım seste.. ben seni unutmam en
son nefeste.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder