22 Temmuz 2011 /
Seher
“Daha önce bir kadınla seviştin mi Seher?”
Gayet ciddi bir soru ile karşı karşıya olduğumun
farkındaydım. Surat ifadesi ile bunu desteklemesi ise durumu kolay kılmıyordu.
“Hayır sevişmedim.”
Kendini bildiğini belli etmek adına kafasını salladı. Haklı
olduğuna inanıyordu ki ona herhangi bir konuda haksız olduğunu kabullendirmeye
kimsenin gücü yetmezdi zaten.
“Yani bunu bilemezsin.”
“Bunu bilmem için bir kadınla sevişmiş olmam mı gerekir
yani?”
“Elbette. Yani bundan etkilenebilirsin. İzlediğimiz filmi
düşün. Bir kadınla sevişmek Cristina’nın hoşuna gidiyordu değil mi? Ama onunla
sevişene kadar bu aklının ucundan bile geçmemişti.”
“Evet ama sence de bu aynı şey mi? Cristina daha sonra bu
durumdan sıkılıyordu. Onun için bir tutku değil, sadece farklı bir tattı.
Üstelik ondan gerçek anlamda hoşlanmadığını da itiraf etti. Eğer böyle bir şeyi denemeyi kafama koyarsam,
emin ol ben de aynı düşünceler içinde olurdum.”
Bir yandan gülümsemeye çalışarak kafasını salladı. Tek isteği
bu yolda yanında birinin daha yer almasıydı ve ona yardım edememek benim için
üzücüydü. Hayatımın hemen hemen bütün mutluluk ve mutsuzluklarında yanımda olan
arkadaşımı zor bir yolda yalnız bırakmak benim için de zordu. Melek özel bir
insan olduğunu girdiği her ortamda çok rahat belli edebilirdi. Onun özel bir
insan olduğunu uzun zamandan beri biliyordum ancak bunun yanında benden ve
çevremdekilerden biraz daha farklı olduğunu yeni yeni keşfetmiştim. Saçma bir
şekilde ondan uzaklaşacağımı düşünmüştü. Farklı olmak bulunduğumuz coğrafyada
pek kolay kabul edilmeyebilirdi ama gerçek arkadaşların hiçbir şeyi dert
etmeyeceğini bilirdim. Dert edilmesi gereken bir farklılık da değildi üstelik.
“Melek. Senin için zor olduğunun farkındayım ama aynı
şeyleri hissedemeyeceğimizi anlamalısın. Bahsettiğin şey ve inandığın şey çok
farklı. Ben gözlerimi kapadığımda seviştiğim bedenin bir erkek olduğunu
biliyorum ve istediğim şey bu. Bir kadınla sevişmek ise benim için sadece
hoşuma gitmeyecek bir kaçamak olur.”
Doğum günümü kutlamak için geldiğimiz bu yer, Melek’in
Perihan’ı ilk gördüğü ve aşık olduğu yer oldu. Onun kulağımı hırpalayan bu
yüksek sesli müzikten ve etrafımızdaki aşırı kalabalıktan soyutlandığını
görebiliyordum. Mutlu olacağını düşünüyordu ancak benim görebildiğim bir şey
daha vardı; bu aşkla hırpalanacaktı.
Kendine gelip gözlerime baktı. “Yardıma ihtiyacım var” diye
bağırıyordu gözleri. Elini tuttum ve yürümeye başladım. Onu deli gibi yanacağı
ateşe ben sürükledim. Perihan’ın yanında daha sonra asla görmeyeceğimiz bir kız
arkadaşı vardı. Onunla konuşmasına ara verip bara geçti ve bir viski söyledi
kendine. Onun hemen yanına oturup birer viski de biz söyledik. Perihan’ın yarım
bakışı rastlayabilmişti bize ancak. Arkadaşı onunla vedalaşıp gitti ve son
cümlesinde onun adını ilk kez duymuş olduk. Arkadaşı gittikten sonra düpedüz
önüne döndü ve müziğe karşılık vermek dışında pek bir şey yapmadı. İçmeye de
devam ediyordu tabi. Sıradan bir kızdı Perihan. Dikkat çeken insanlardan
değildi. Ali’nin fotoğrafını gösterdiğim herkesin verdiği tepkiyi düşündüm ve
Melek’in bakışlarındaki Perihan’ı merak ettim.
Perihan, ikinci kadehini bitirmek üzereyken yanında
kendinden epey farklı bir adam belirdi. Dikkat çeken insanlardandı adam. Kalbim
fena çarpıyordu. Gözlerimi kapama isteğim her saniyede daha da çok artıyordu.
Bu kadar çabuk mu gösterecektin kendini aşk? Bu kadar çabuk mu olacaktın
vefasız? Bu kadar çabuk mu yakacaktın Melek’i? “Hayır!”
Doğrusu ilk kez gözüme girdin aşk! Belli ki bu biraz zaman verip daha büyük
bir ateş yakma isteğiydi ama seni yine de takdir ettim! Perihan’ın yanındaki arkadaşı Sinan’dı. Daha sonra çok
rastlaşacaktık Sinan ile, hatta selamlaşacaktık günün birinde. Melek elimi
sıktı. Ne kadar rahatladığını tahmin etmek zordu.
“Bütün gece böyle oturmayı düşünmüyorsun değil mi?
Eğlenmemiz gerekiyor.”
Zoraki gülümsemesiyle kalktı ayağa. Nefret ettiğim tekno
müzik eşliğinde dans etmeye başladık. Bana düzgün bir şekilde eşlik edebilmesi
için elini tutmam gerekiyordu. Uzaktan Perihan’a baktıktan sonra kulağına
eğilip fısıldamaya başladım;
“Çok zor olacak biliyorsun değil mi?”
Bu kez sahici bir gülümsemeydi yüzündeki. Kafasını salladı
ve haykırdı.
“Acı çekmeden eğlenilmez.”
Şaşırarak salladım kafamı. Ne demek istediğini çok sonraları
anlayacaktım tam olarak. Ne kadar haklı olduğunu gözyaşlarımla anacaktım
gelecek bir zamanda. Bu kez o benim elimden tuttu ve bara doğru sürükledi.
Kendi cümlesi ile kendine güç vermişti. Birer viski daha söyledik ve eğlenmeye
devam ettik. Melek benimle ilgilenir gibi yaparak Perihan’ı izliyordu. Farklı
olmak gerçekten de zordu. Farklı olduğunda, aşık olmak da zordu anladığım
kadarıyla. Canım Melek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder