Fatih Akın’ı Fatih Akın yapan, yönetmenin adı anıldığında
akla gelen ilk şey Gegen die Wand. Daha önce çektiği filmlerle özgün tavrını
ortaya koyan Fatih Akın, bu filmle deyim yerindeyse bağımsız sinema tarihimize adını
altın harflerle yazdırdı. Film temel olarak kültür mutasyonuna dokunma
niyetinde olsa da, hikayeye damgasını vuran beklenmedik bir aşk oluyor. İlk
konu hedef alındığında film gurbetçi insanların zaman içindeki değişimlerini
sosyolojik araştırma denginde realist bir şekilde ortaya koyuyor. Almanya’da
yaşayan Cahit Tomruk hayatının uçurum kenarlarından birini yaşarken yolu ister
istemez rehabilitasyon merkezine düşüyor ve büyük aşkın ikinci müridi Sibel tam
da bu noktada dahil oluyor hikayeye. Aile baskısından sıyrılmak isteyen Sibel,
üzerinde büyüttüğü baskıdan kurtulmanın yolunu intiharda buluyor ve bu
vesileyle rehabilitasyon merkezindeki yerini alıyor. Kaderleri bu şekilde
kesişen iki karakter bu noktadan sonra esas hikayeye yolculuk yapıyorlar.
Ailesinin baskısından kurtulmanın tek çıkar yolunu evlilikte bulan Sibel,
ailesinin ancak bir Türk damadı kabulleneceğini hesaba katarak umudu Cahit ile
yakalıyor ve bu fırsatı bırakmaya hiç ama hiç niyeti olmadığını da çok keskin
bir şekilde belli ediyor. Başta formaliteden ibaret olan ilişki zaman içinde aşka
sürükleniyor ve filmin can damarı olan yol ayrımlarını meydana çıkarıyor. Gerek bu yol ayrımları, gerek de saygı duruşları bir İstanbul güzellemesine sebebiyet veriyor.
Birol Ünel, Cahit Tomruk karakteriyle gerçekçi oyunculuk adına
müthiş bir portre çiziyor. Filmin en mühim yüklerinden birinin altından
başarıyla kalkan oyuncunun performansı hayranlık uyandırıyor ve nitekim film
sonrasında da kendine has sağlam bir hayran kitlesi oluşturuyor. Ayrılıkla
güçlenen aşkın diğer tarafı ise Sibel Kekilli’ye emanet. İlk önemli deneyimini
yaşayan oyuncu oldukça doğal ve inandırıcı bir performans sergiliyor. Özellikle
karakterin üç sarhoş ile mücadele ettiği sahnelerde oyuncuyu izlemek şahane.
Birol Ünel ve Sibel Kekilli bu filmdeki başarılarının haklı zaferleri ile
kariyerlerine sağlam adımlarla yürüyorlar ve izleyenler için çıtayı her daim
yükseltiyorlar. Öyle ki biri Almanya’nın en sevilen oyuncularından birine
dönüşürken, diğeri Game of Thrones gibi dünya çapında bir dizinin kadrosuna
giriyor. Üstelik dizinin yapımcıları oyuncuyu seçmelerinde bu filmin etken
olduğunu, bu filmdeki performansından çok etkilendiklerini belirtiyor ve
romandaki karakterde sırf oyuncu için değişikler yaptıklarını ifade ediyorlar. Yan rollerde ise Meltem Cumbul ve Güven Kıraç performanslarının altını çizmekte fayda var. Fatih Akın bu filmle birlikte hem Almanya’nın hem de Türkiye’nin gururla
sahiplendiği bir övünç kaynağı haline geliyor. Film, “Berlin Film Festivali –
Altın Ayı” gibi prestijli bir ödülün yanında pek çok ödülün sahibi, bağımsız
sinemanın parmakla gösterilen filmlerinden. Çoğu kişiye klişe gelebilecek
hikayeleri seyirciye ağzı açık, kalbi elinde seyrettirmek kolay iş değil! Bunu
başarıyor Fatih Akın ve kendi kuşağının en iyi yönetmenlerinden biri olduğunu
her hikayesinde yeniden haykırıyor. Aşk, Ölüm ve Şeytan üçlemesinin ilk parçası
olan ve buram buram “Aşk”ı temsil eden Gegen die Wand herkesin izlemesi gereken
çarpıcı bir film.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder