Kısa bir aradan sonra Beş Soru Beş Cevap ile yeniden merhaba! Bu kez bir ilki gerçekleştirerek aynı soruları iki kişiye birden yönlendirdim: Dot'un iki kahramanı Pınar Töre ve Tuğrul Tülek. Bu beş sorunun içinde hem iki oyuncunun gelecek planı, hem de Dot'un yeni projeleri hakkında oldukça değerli bilgiler bulabileceğiz.
Bugüne kadar birçok önemli oyuncunun yolu Dot’tan geçti fakat sizin için durum biraz daha farklı. Yanılmıyorsam ikiniz de 2007’de dahil oldunuz ekibe ve şimdi Dot deyince neredeyse Murat Daltaban’dan çok Tuğrul Tülek ve Pınar Töre isimleri geliyor akla. Üstelik geçtiğimiz sezonlarda başarılı yönetmenlik serüveninize de şahit olduk… Murat Daltaban’ın sizi biraz daha fazla öne sürme isteğiyle ilgili bir durum mu bu yoksa oyunculukla yetinememeye mi başladınız?
Pınar Töre: DOT’un işleyişi biraz böyle. Tiyatronun her alanında –ki bunun içinde oyun yazarlığı, ses-ışık düzeni, rejisörlük, çevirmenlik gibi pek çok alan var kendimizi geliştirmemiz için hem Murat Daltaban tarafından büyük bir teşvik ve destek var hem de biz zaten bu şekilde çalışmak istediğimiz için DOT ekibini oluşturuyoruz.
Tuğrul Tülek: Bir de zaman içerisinde sizin oluşturduğunuz bir ekip dinamiği var ve o dinamik içerisinde siz de evriliyorsunuz, hele bir de etrafınızda size destek veren insanlar varsa başka sorumluluklar almak konusunda cesaretleniyorsunuz. Bu hem zamanla hem de sizinle ilgili bir durum tabii...
Tiyatronun yanında sinema ve televizyon projelerinde de yer aldınız. Uzun yıllar tiyatro yapan oyuncuların kibri şehir efsanesi hâline gelip, çok konuşulmuştur. Elbette tiyatroda “disiplin” sinema ya da televizyona göre çok daha büyük bir zaruret ve Dot gibi bir tiyatrodan bahsedecek olursak bu disiplin en az iki, üç katına çıkıyordur herhalde… Bu durum sizce de televizyon oyunculuğunu daha önemsiz kılabilir mi?
Tuğrul Tülek: Oyunculukta disiplin elbette çok önemli ve ben bu disiplin meselesinin tüm mecralarda gerekli olduğunu düşünüyorum. Eğer yaptığınız iş sizin için yeterince önemli değilse ve bir disiplin sorunu yaşıyorsanız mesela, söylenmektense yapmamayı tercih etmeniz size de çevrenizdekilere de daha az zarar verecektir.
Pınar Töre: Elbette tiyatronun özünde disiplin vardır, tam da bunu söylemişken söz ettiğiniz şehir efsanesine inanmadığımı belirtmek zorundayım. Kibri herhangi bir meslek grubuna iliştirmenin sığ bir düşünce biçimi olduğunu düşünüyorum. Uzun yıllarını tiyatroya vermiş olan sanatçılar, tiyatronun bu disiplinini çalıştıkları her alanda bekler. Aslına bakarsanız uzun yıllardır tiyatro yapmış olan bir sanatçı bu noktaya gelebilmek için adı üstünde uzun yıllarını vermiştir, yani ustadır. Sanatçıdır ve kıymetlidir... Öte yandan bir sanat dalının bir başka sanat dalından daha önemli olduğunu iddia etmek bana göre çok tehlikeli. İşin aslı şu ki: sanat bir ifade biçimidir ve doğasındaki yaratıcılıkla bunun tek bir şekilde ortaya konması beklenemez. Ama sürekli sanattan bahsedip durdum, işte anahtar kelime o. Yeter ki yapılan iş “sanat” olsun.
Bir de şöyle bir durum var: Televizyon projelerindeki karakterlere bakınca giderek daha fazla tek tip hâlini aldıklarını görüyoruz. Köşeleri olmayan, gerçekten uzak ve sığ karakterler. Hatta dramlardaki karakterler komedi projelerindekilere göre daha fazla karikatürize edilmiş gibi, gerçekte böyle insanların var olabileceğine inanmak imkânsız. Misal siz (Tuğrul Tülek) birkaç sene önce gay bir karakteri canlandırabilmiştiniz televizyonda, epey olay olmuştu evet ancak yine de başarılabilmişti. Şimdi mümkünü yok! Bu durum sizi rahatsız ediyor mu ya da ekrandan uzak durmanıza sebebiyet veriyor mu?
Tuğrul Tülek: Tabii bir oyuncu olarak birbirinden çok farklı, sizi bu işi yapma konusunda heyecanlandıracak karakterleri canlandırmayı arzu ediyoruz hepimiz. Televizyondan bahsedecek olursak orada işin içine matematik giriyor, rating giriyor, reklam giriyor derken bir süre sonra tutulmuş bazı formüller tekrar tekrar yazılıp başka isimlerle karşınıza çıkıyor. Gönül ister ki hiç anlatılmamış hikyeleri canlandıralım, hiç hayalini bile kuramadığımız karakterleri oynayalım… Ama şunu itiraf etmeliyim ki çok severek canlandırdığım o karakter artık benim en büyük pişmanlıklarımdan biri çünkü o proje sayesinde televizyon mekanizmasının nasıl çalıştığını ve oyuncuyu nasıl dişlileri arasına alıp öğütebileceğini gördüm.
Pınar Töre: Bu soruya cevap vermek gerçekten çok zor. Televizyonda da izleyici olarak bizi heyecanlandıran, algımızı, bakış açımızı, hayal dünyamızı genişleten ve besleyen işler yapılabileceğini başka ülkelerin televizyon işlerinden görebiliyoruz. İzleyicide bu bahsettiğim etkiyi yaratmak üzere bu sektörde olan insanlar, bizim ülkemizde de yok mu? Var, ama televizyon söz konusu olduğunda bu tür işler yapamayışımızın iki sebebi var: Siyaset ve sermaye. Televizyonla çok büyük kitleleri etkileyebilirsiniz, bizde de tam bu yapılıyor.
Uzun zamandır sizinle ayrı ayrı röportaj yapma isteğim vardı, sonra sosyal medya sayesinde ne kadar iyi bir iki olduğunuzu keşfettim ve “Neden ikisiyle birlikte yapmıyorum” dedim… Ekşi’de ya da Twitter üzerinde de çok güzel iltifatlar okudum bu güzel ilişkiye dair ve açıkçası ikinizin birlikte olduğu fotoğraf ya da vine’lara herkes gibi ben de bayılıyorum! Birçok oyuncuyla yakın ilişkiniz var evet ancak ikinizin arasındaki uyum değişik bir güzellikte, siz de farkındasınızdır sanırım?
Pınar Töre: Biz Tuğrul’la hem birlikte çalışmayı, üretmeyi, birlikte hayal kurmayı çok seviyoruz hem de özel hayatımızda dostuz. Sosyal medyada da olsa tiyatroda da olsa birbirimizin yeteneklerinden aldığımız zevkin, birlikte ne kadar çok eğlendiğimizin başkalarına da yansıdığını görmek beni şaşırtmıyor. Mesela, herhangi bir iş yaptığınızda-herhangi bir alanda olabilir bu ki bu bizim DOT’ta özellikle seçtiğimiz bir yol-anlatacağınız hikaye, söyleyeceğiniz söz, sizing için şahsen kıymetliyse, sizi sarsıyorsa, seyirciniz de o zaman bununla bir bağ kurabiliyor. Tuğrul’la sinerjimiz bunun olmasını sağlıyor. Biriyle böyle bir elektrik yakalamak hiç kolay değil.
Tuğrul Tülek: Hanım efendiye katılmamak mümkün değil :)
Yeni sezon yaklaşıyor ve zannediyorum sizi sahnede tekrar hem oyuncu hem de yönetmen olarak bulacağız. Tiyatro, sinema ya da televizyon… Yakın gelecek planlarınız paylaşılabilecek keskinlikte mi?
Pınar Töre: Hemen DOT’taki yeni projeleri anlatarak başlayayım. Biz bu sezon Kanyon’a taşınıyoruz. Bu yeni mekan için 3 yeni projemiz var. Zinnie Harris’in “Midwinter” oyunu, David Greig’in “Midsummer” oyunu (Bu iki oyunun birbiriyle hiç alakası yok) ve Hakan Günday’ın Zargana romanının oyun uyarlaması. Midwinter’da rol alıyorum, Midsummer’ı yönetiyorum. Zargana henüz çalışma aşamasında. O projenin neresinde yer alacağımızı da göreceğiz. Caner Alper ve Mehmet Binay’ın yönettiği “Çekmeceler” filminde oynadım, onu 2015’te izleyebileceksiniz. Şu an henüz proje aşamasında başka bir sinema filmi var. Hazırlık aşamasında olan diğer projelerden şu an bahsedemeyeceğim :)
Tuğrul Tülek: Ben Midsummer'da oynuyorum, yani anlayacağınız sayın Pınar Töre yönetmenim olacak : Bunun dışında 2 Ekim’de gösterime girecek olan Cem Yılmaz’ın hem yazıp hem yönettiği Pek Yakında filminde oynadım, ayrıca “Çekmeceler” filminde ben de varım. Ben de hazırlık aşamasında olan diğer projelerden şu an bahsedemeyeceğim :)
Röportaj: Doğukan Güvercin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder