Harbiye Açıkhava dış/gün
Meydanda hâlâ konseri izleyebilme umuduyla “fazla bileti
olan var mı” diye soran insanlar, saat henüz sekizi gösterse de salona
girebilmek için muazzam kalabalık bir kuyrukta bekleyenler, rutin rahatlıkları
epeyce bozulmuş sokak hayvanları ve hevesli satıcılar. Hepsi Sezen Aksu’nun
kırkıncı sanat yılına özel hummalı bir çalışma sonucu hazırlanan Sezen’li
Yıllar için bir arada. Konserin ikinci günü. Böyle özel bir prodüksiyon herkesi
heyecanlandırmak için gayet yeterliyken bir de önceki gün gerçekleşen ilk konserin
haberleri eklenince bu heyecan yerinde duramaz bir hâl alıyor istemsiz.
Cüneyt Özdemir’in yönetmenliği, Mustafa Oğuz’un
yapımcılığında hazırlanan özel şovun tanıtım süreci oldukça başarılı geçmiş
durumda. Amaçlanan hissiyat fazlasıyla yaratılmış. Yukarıdaki vaziyetten
anlaşıldığı üzere biletler haftalar öncesinden tükenmiş. Herkes hazır hâlde
konser saatini bekliyor. Biletlerde konserin başlangıç saati akşam dokuz olarak
belirtilmiş fakat seyircinin içeri girmesi, koltuklarını yerleşmesiyle birlikte
saat dokuz buçuğu geçiyor..
Harbiye iç/gece
“Sezen Aksu seyircisi”nin heyecanı adeta somutlaşmış hâlde,
orkestranın yerini alarak konseri bir an önce başlatması bekleniyor. Daha ilk
nota beklenmeden, ışığın yere düşmesiyle birlikte alkış kıyamet hüküm sürüyor
konser salonunda. İlk notanın duyumuyla birlikte daha da coşuyor tabii. Konser
için özel hazırlanan perdeden her biri Sezen Aksu’nun uzun yolundaki yılları
temsil eden sanatçıların geçmesiyle birlikte giderek artıyor alkıştaki şiddet.
İlk olarak Deniz Yıldızı’nı duyuyoruz. Sezen Aksu söylemiyor. Orkestra Sezen’den
önce belli ki repertuvara giremeyen şarkılara son bir şans veriyor. “Deniz
yıldızının hikâyesidir hayat, kaç hayat kurtarırsan kâr” diyor şarkıda Sezen bilen
bilir, yakın dönemdeki en başarılı albümüne ismini veren bu şarkının bir
şekilde repertuvara dahil edilmesi hoş. Büyüleyici sözlerine eşlik edemesek de
coşkulu introsunu duymak bile konsere adapte olmamıza yetiyor. Aynı şekilde
devam eden enstrümantal Sezen Aksu potporisinden sonra piyano Küçüğüm
notalarını vuruyor ve küçük cüsseli, büyük yürekli kadın aksayarak kendini
seyirciye sunuyor. Uzay Heparı ölümüne sebep olan kazayı geçirdiğinde Sezen
Aksu kulağına bu şarkıyı söylemiş o komadayken. Hâli hazırda tapılacak bir
şarkıyken, onu tarif edilemeyecek bir uçurum kılan ve her dinleyişte bıçak
bıçak kalbe değdiren de bu ölümden başka bir şey değildir. Her şarkı için özel
bir koreografi ve sahne düzeni hazırlanmış. Bu noktada Zeynep Tanbay’ı gönülden
kutlamak en doğru eğilim olur. Küçüğüm’den sonra hepimizi belli dönemlerde
tarumar eden meşhur “aşk” şarkılarını söylemeye başlıyor; Sen Ağlama, Git, Geri
Dön, Gidiyorum.. Konserin aşk bölümünü tamamladıktan sonra ölüm üzerinde
yürümeye başladı Sezen ve yavaştan ağıtlarına başladı. Bana kalırsa konserin en
dokunaklı kısımları da bunlardı. Önce Aysel Gürel’in alamet-i farikası Ünzile
çalındı ve konserin en duygusal anlarından biri yaşandı. Tamamı kızlardan
oluşan Çocuk Kalbim Seni Söyler korosu da şarkıyı söylerken eşlik etti Sezen
Aksu’ya. Hemen ardından bembeyaz bir kuş kanadı açıldı ve Sezen’in Hrant Dink
için yazdığı ağıt “Güvercin” duyulmaya başlandı. Seyirci bu devamlılık ile
coşkusunu iştahlandırdı ve devasa bir koro oluşturdu. Sezen’in söylediği gibi: “Yurttan
sesler korosu”. Metin Altıok’un güçlü dizeleriyle birlikte hep bir ağızdan
söylenen Kavaklar tam da Temmuz’un ortasında Madımak’ı yad etmemize şans verdi
ve alkış olarak en büyük coşku sanırım o an yaşandı. Ölümün son temsilcisi ise
Erdal Eren oldu ve Aysel Gürel’in incelikle işlenmiş dizelerinden oluşan Son
Bakış herkesin içini sızlattı. İkinci dünya savaşından görüntülerle 1945’i de
dinledikten sonra “Dünyanın hiçbir yerinde
olana bitene bu kadar dirençli bir millet yok. Allah’tan böyleyiz..”
dedi ve “… hayat düğün cenaze” diyerek ekleme yaptıktan sonra Goran Bregovic
bestelerinden oluşan şahane albümü Düğün ve Cenaze’nin en akılda kalıcı
şarkılarından biri olan Erkekler’i söylemeye başladı. Sahneye çıkan erkek
dansçıların ardından, gökkuşağı temalı elbisesini üzerine aldıktan sonra daha
da coşmaya başladı. Barkovizyonda gökkuşağı renkleriyle beliren kalp ile LGBT’ye
selam çakan Sezen artarda Erkek Güzeli ve Seni Yerler’i de söyleyince seyircinin
enerjisi ister istemez tavan yaptı. Bir de üstüne Sezen’in sahnedeki hâli
eklenince tam seyirlik bir atmosfer oluştu.
Konserin ikinci kısmı Tutuklu, Keskin Bıçak ve İstanbul
İstanbul Olalı gibi yakın döneme damgasını vurmuş Sezen Aksu şarkılarıyla
açıldı. Hemen öncesinde yine bir potpori vardı elbet! Özellikle Keskin Bıçak’ın
orkestra uyarlaması görülmeye değerdi. Candan Erçetin bu şarkı için “Türkçe
yazılmış en iyi aşk şarkısı” demişti Beraber ve Solo Şarkılar programında Sezen
Aksu’ya. Öyle de olmalı.. “Yarim keskin bıçak / Nerde bende o yürek yardan
cayacak” gibi “keskin” bir cümle barındıran başka bir şarkıyla karşılaşmamız da
pek mümkün değil herhalde. Yine bu noktada başta Cenk Erdoğan olmak üzere
orkestraya şapka çıkarmak gerekiyor. Böyle bir orkestraya sahip olmak gerçekten
güç olmalı. Cenk Erdoğan’ın gitar solosundan sonra bunu bir kez daha anladım. Hazır
orkestradan bahsediyorken vokallerden bahsetmemek böyle bir yazı için büyük
kayıp olur. Cihan Okan, Nurcan Eren, Tuba Önal, Dünya Kızılçay olağanüstü
performans sergilediler konser boyunca. Özellikle Cihan Okan’ın Gülümse’deki
solo vokali salonda dakikalarca alkış seslerinin yankılanmasına sebep oldu. Bu
adamı seviyoruz burası belli. Sezen de “Evli ve çocuklu olmasa size bırakmadan
ben çoktan alırdım” dedi Cihan Okan için. Türkiye müziği için Sezen Aksu ne
ise, Türkiye pop müzik tarihi albümlerindeki vokaller için de Cihan Okan o demektir.
Unutmamak gerek.
Sezen Aksu’nun sahnesinin ne denli esprili ve sohbet dolu
geçtiğini herkes bilir. Sezen’li Yıllar’da bu durum minimuma indirgenmiş ve
olabildiğinde fazla şarkıya yer vermek için çabalamış ekip. Bu durum Sezen’in
tek bir cümlesiyle dahi seyirciyi kahkaha krizine sokmasına engel olmadı tabii.
Seyirciyle kurduğu diyalog oldukça gerçek ve güçlü. Bu bağın kuvveti Ne Kavgam
Bitti Ne Sevdam performansı ile daha da öne çıktı. Konserin PR çalışmalarında
duyurulan yarışmada Sezen hayranları şarkıya karaoke yapmıştı ve en çok beğeni
alan videoların sahipleri onunla birlikte sahnede yer alacaktı. Tıpkı
söylendiği gibi oldu ve videolar barkovizyonda sesleriyle birlikte yer aldı ve
hepsi Sezen Aksu’ya şarkı boyunca eşlik etmiş oldu. Güzel de oldu.
İkinci yarı Rakkas ile sona erdi ve Sezen Aksu sahneden ayrıldı.
Seyircinin uzun tezahüratları sonrasında Sezen yeniden sahneye çıktı ve Hayat
Sana Teşekkür Ederim, Şarkı Söylemek Lazım ile bis yaptı. Konser ilk olarak
Rakkas ile bitince “Hayat Sana Teşekkür Ederim böyle bir konserin repertuvarına
nasıl girmez” diye hüzünle düşündüm açıkçası ve Sezen “Oyuncak bebekleri
sevmedim çok” diyerek giriş yapınca içim epey rahatladı. “Alkışı sevdim” dedikçe
seyirci coştu ve bu özel konser için, yaşadığımız her aşk acısında yanımızda
olduğu için, düğünümüzde, cenazemizde yaralarımızı sarıp kahkahamıza ortak
olduğu için alkışlardan güller yağdırdı Sezen’e. Bu ülkenin yüzyıllık yalnızlık
tarihinde her dönemi, her sosyal sınıfı, her kavgayı, her neşeyi, her aşkı
anlattı bize Sezen. Anlattı ve biz gönülden inandık. Yeri geldi küstük
çekmecelere kapattık, yeri geldi bir şarkıda yeniden buluşup daha şiddetle
seviştik. Sezen şarkıları gerçektir, gerçekmiş gibi yapmaz, gerçeğin ta kendisi
olur. Korkusuzdur, yanmaktan ve yakmaktan kaçmaz. Kalbinizin taa dibine kadar
sokulur. Bu sebeple Mustafa Oğuz’a ve Most Yapım’a ne kadar şükran duysak az.
Konserin DVD kaydı olacak mı bilinmez fakat Ekim ayında Volkswagen Arena’da
daha kapsamlı hâliyle tekrarlanacak. Harbiye’de izleme olanağı bulamayanlar bu
haklarını muhakkak Ekim’de kullanarak Sezen ile geçen yıllar albümüne el
değdirmeli. Çektiğimiz aşk acıları, ayrılıklar, ölümler, doğumlar, sevinçler,
göz yaşları hatırına… Hayat sana Sezen Aksu için teşekkür ederim.
Doğukan Güvercin
Temmuz 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder