Günlerden 03 Ağustos. Tam on dört sene önce hayatımıza “Özgür
Kız” olarak giren Nil Karaibrahimgil’in Harbiye Açıkhava konserinin olduğu
güzel bir Pazartesi akşamı. Harbiye avlusu hiç olmadığı kadar renkli ve şen. Nil’in bu
konser için uzun süredir hummalı bir çalışma içinde olduğunu duyuyoruz sık sık
basından. Duymamıza da pek gerek yok aslında! Çünkü bir kez onun konserine
giden herkes bilir ki sahneye koyduklarıyla hep özeldir Nil. Fakat bu kez daha
farklı bir konserle karşı karşıya kalacağımızın sinyallerini kendisi de sosyal
medya hesapları üzerinden duyurmuştu. Belki de bu sebeple farklı bir heyecan duygusu hakimdi gecede. Onu daha önce birkaç kez seyretmiş biri
olarak bu konserinin – en azından benim gözlemlediğim kadarıyla – en kalabalık
geçen konseri olduğunu söyleyebilirim. Harbiye sahnesi klişe bir deyimle hıncahınç
doluydu.
Çimlerin üzerinde, salıncağında sallanan bir tavşan olarak
karşıladı seyircisini Nil. Upuzun kulakları, heyecanlı kalbi ve gülümseyen
suretiyle. En az yaptığı işler kadar hayran olduğumuz duruşundan, aslında
sanıldığı kadar cesur olmadığından bahsetti önce. Henüz on beş yaşındayken
yazdığı şarkıyı söyledi ilk olarak korkaklığını duyurma cesaretiyle. Konser
boyu kendisini sanki odasında on beş yaşındaymış gibi hissetmek istediğini
söyledi sonra ve seyirciye bir kapı açarak konseri tüm enerjisiyle başlattı. Art arda söylediği şarkılardan sonra
zaman atlamasıyla birlikte hikâyesini anlatmaya devam etti. Hayranlıkları, hayalleri, yolculukları, hayatına dair daha önce hiç anlatmadığı hikâyeler. Bu hikâyeler arasında beni
en çok etkileyen bit pazarında bir iğne satıcısıyla yaşadığı anı oldu. Yüzlerce
çeşit iğnenin olduğu bir tezgahta, satıcının hemen yanında duran siyah bir
ceket dikkatini çekmiş Nil’in. Ceketin üstü tezgahtaki iğnelerle doluymuş ve
ceketten etkilenen Nil tezgahtaki iğneleri değil de bu ceketi satın almak
istediğini belirtmiş, üstündekilerle birlikte! Fakat satıcı kadın ceketin
satılık olmadığını, kendisini yansıttığını söyledikten sonra Nil’e siyah bir
ceketinin olup olmadığını sormuş. Nil de siyah bir ceketinin olduğunu söylemiş.
O hâlde tezgahtaki iğneler arasından kendisini yansıtanları seçip siyah
ceketinin üzerinde dilediği gibi kullanabilmeyi önermiş. İşte Nil tam da o an
kendi olmayı yeniden keşfetmiş, hep kendi siyah ceketiyle devam etmiş yola. Bu
yolun son on dört yılına şahitlik etmiş biri olarak Nil’in siyah ceketinin
kendisine başka her şeyden çok yakıştığını söyleyebilirim. Bir diğer hikâye de Bodrum Kalesi'nde verdiği ilk konserinin ertesi gününde annesinin kendisine dans dersi alma konusunda verdiği öneriyle ilgili. Annesinin deyimiyle "arı sokmuş gibi dans eden" Nil, dans dersi konusunu epey bir kurcalamış kafasında. Hatta konserinde amuda kalkan Madonna'yı örnek göstererek tam olarak bunu kastettiğini belirtmiş annesi. Bu durum karşısında ne yapacağını bilemeyen Nil, biraz düşündükten sonra çok iyi dans edemediğini fakat sahnede Madonna gibi de olmak istemediğini fark etmiş. Arı sokmuş gibi dans etmeye devam etmeyi seçmiş yani! Bu oldukça kişisel hikâyeyi paylaştıktan sonra seyirciden söyleyeceği şarkıda arı sokmuş gibi dans etmesini istedi Nil ve seyirciye eşlik ederek, Madonna'ya inat savrulmaya başladı sahnede.
Konser boyu kalabalıkça bir kız
korosu eşlik etti Nil’e. Tıpkı kendisi gibi onların da çimler üzerine
kurulmuş birer salıncağı vardı, bir yandan salıncakta sallanıp bir yandan vokal
yaptılar konser boyu Nil’e. Peş peşe Kız Gibi, Bütün Kızlar Toplandık, Peri, Pırlanta,
Çocuk da Yaparım Kariyer de gibi ciddi feminizm duygusu barındıran şarkılarını
söyledikten sonra erkeklere biraz olsun haksızlık yaptığını düşünerek Bütün
Kızlar Toplandık şarkısını erkeklerin de eşlik edebileceği bir hâle getirerek epey
eğlenceli bir atmosfer oluşturdu Harbiye’de. Yayınlandığı yıl fenomen olan ve
YouTube’da 42 milyon hit alan Kanatlarım Var Ruhumda’yı ağız tadıyla
söyleyemediğinden bahsetmişti birkaç röportajında Nil. Büyük bir seyirci
korosunun eşliğinde coşkuyla söyledi konserde şarkıyı özlemini doyurarak, hem
de iki kez! Seyircinin de en çok bu şarkıyı beklediği çokça belliydi. Bu
şarkının dışında ise ilk albümden son teklisine dek müzikal bir yolculuk
başlatarak akılda kalan tüm şarkılarını tek tek söyledi. Konserin en özel
anlarından biri de Nil’in hamilelik sürecinde yaşadıklarını samimiyetle anlatıp
oğlu Lokumcuk Aziz Arif için yazdığı ninniyi seslendirmesi oldu.
“Konser değil terapi” sloganıyla duyurulan konser Pazartesi
sendromunu atlatabilmek adına gerçek bir terapiye dönüştü. Dans etti, dans
ettirdi, eğlendi, çok eğlendirdi Nil. Bembeyaz bulutlar, masmavi gökyüzü,
pespembe bir tavşan, rengârenk bahar çiçekleri akıp durdu arkadan. Şarkılarına
kimsenin başlamadığı cümlelerle başlayan, bir başkası olmadan kendi yolunda
yürüyüp, özgür kıyısında süzülen Nil’in dünyası her zamankinden daha renkli ve
şendi. Ağustos'un ilk Pazartesi akşamı "özgür kız" sayesinde bir panayır şenliği büyüttü kalbinde. Özgürce!
Doğukan Güvercin
Ağustos 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder