26 Mart 2012 Pazartesi
Giz / Bölüm İki : "Yalnız Kadın"
27 KASIM 1982
Doktor belli bir zaman dilimi içinde öleceğimi söylese bu kadar yanmazdı canım. Daha dün terk ettiğim adamın karşısına çıkmam gerekiyordu şimdi. Ay ışığına tutunan bu gece kadar tutsaktım karanlığa. Aklımda başka, karşımda başka bir yola yürüyordum. Böyle durumlarda hep annemi özlerdim sebepsiz yere ve içimde belli belirsiz bir ağlama hissi oluşurdu. Daha bir kaç saat önce birlikte olduğum annemi özlüyordum yine ve göz yaşlarımın temsilcisi o ilk damla düşmüştü çoktan. Karanlığa doğru kaldırdım kafamı. Tanrıya bakıyordum, içimdeki isyankar cümlelerle. Beni sürüklediği yolları düşünüyordum çaresizce. "Evet senin bir kuklanım ve bana acı çektiriyorsun" diyordum son bir çırpınışla. Aslında yardımını bekliyordum korkarak. Biliyordum suçluluğumu. Kapana kısıldığım böyle gecelerde birine yüklenme arzusu doğardı içimde hep ve yalnızdım. Ondan başka kimsem yoktu ve kendi kızgınlıklarımı ona yüklemek zorundaydım.
Geri dönmem için ufacık bir sebebin bile yeterli olacağı yolda ilerlemeye devam ettim. Sahilden yürümeyi seçmiştim. Bu hem varışımı geciktiriyor hem de hoşuma gidiyordu. Birbirlerinin ellerini ısıtan çiftler ile karşılaşıyordum seyrek bakışlarımda. Kendimi görüyordum onlarda. Daha çok bir kaç sene önceki, mutlu ve huzurlu halim. Rüzgardan üşüyen ellerimi koyabileceğim bir cebim dahi yoktu şimdi bu yolda. Ona ne kadar yaklaşırsam, tedirginliğim de bana o kadar yaklaşıyordu. Şimdi faili meçhul bir kurşunu bile yakıştıramıyordum bedenime. Daha dün arzuladığım bu hayal şimdi acımasızlıktan başka bir şey değildi. Işıklar yavaşça sönüyor, insanlar hızlıca yürüyordu. Titreyerek attım ilk adımımı. Dikkatimi topladım ve devam ettim yavaşça basamakları çıkmaya.
"Yardımcı olabilir miyim?" dedi şaşkınlıkla. Belli ki bu saatte buraya herhangi birini beklemiyordu.
Birinin bana yardımcı olmasına her zamankinden daha çok ihtiyacım vardı fakat sığınabileceğim herkesi uzaklaştırmıştım kendimden istekli bir heves ile. Güvenlik görevlisi, kanlanmış gözlerinden anladığım kadarıyla kendine bile yardım edemezdi. Patronunu görmek istediğimi söylediğimde sustu. Bir süre ifadesizce bana baktı yorgun gözleriyle. Ne söyleyeceğini düşünüyor olmalıydı. Karşısındaki kadına hangi yolla hayır diyeceğinden emin değildi belli ki. Bunun için ona minnettar olmam gerekirdi belki ama yukarı çıkmalıydım. Kafasını salladı. Çaresizliğimden etkilenmiş olmalıydı. Hatta bana acıyordu düpedüz. Kafamı eğdim, acınacak haldeydim gerçekten de. Neler düşünmüştür benim hakkımda kim bilir bu uzun dakikalar içinde. Ağladığımı belli etmemek için arkamı döndüm.
Merdivenlerden ayak sesleri yükseldi ve içimde canımı acıtan ayaklanmalar meydana geldi. Oradaydı işte. Tam karşımda, tanımadığım bir kadın ile el ele ortak bir mutluluğu paylaşıyorlardı. Gülümsemesi ancak beni gördüğünde silindi. Ne yapacağını bilmeyerek bakışlarını uzaklaştırdı benden. Yanındaki kadın, karısı olmalıydı. Güvenlik görevlisi gözlerimin içine bakıyordu. Sessiz kalması gerektiğini o da biliyordu. Kapı açıldı ve arkasına bakmadan yürüdü. Alelacele otomobile binip uzaklaştı. Sevdiğim adamın gözlerinde bir "hiç" olduğumu yeniden gördüğüm bu anda yapabileceğim pek bir şey yoktu. Kapıdan çıktım ve eve doğru sahil yolundan yürümeye başladım. Aklımda tek bir sözcük vardı, sadece onu hedef alan. Yalnız bir insandım ve yanımda tek bir kişi vardı. Kafamı karanlığa doğru kaldırdım; "Hamileyim."
Hikayenin ilk bölümü için; http://insaniduygular.blogspot.com/2012/02/giz-bolum-bir-ilk-ve-son.html
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder