19 Nisan 2014 Cumartesi

Avaz: “Bütün Çocuklar Masum Değildir”


İnsan bir kez karanlığa dokundu mu kaybettiği masumiyetinin asla geri dönmeyeceğini anlar. Soğuk ve dönüşsüzdür çünkü karanlık. Tam “Bir daha olmayacak” dediğin anda çıkar karşına, katil bir hevesle. Yalnızlık en çok o zaman hissedilir: Etrafındakilere hatta kendine rağmen.

İçindeki korku ve şaşkınlık hissi değişmeden uzun uzun Zelâl’in notuna baktı Gül. Hâlâ bir rüyanın içinde olmayı umuyordu. Kendisi inanmak istemediği bir korkuyla yüzleşirken uyuyan ailesinin uyku seslerini dinliyordu bir yandan. Çıplak ayaklarını yavaşça yere değdirip ayaklandı: Anne ve babasının yatak odasına gidip kapı aralığından onları seyretti. Onları gördükten sonra biraz da olsa rahatladı ve evden çıkmaya karar verdi. Gardıroptan gelişigüzel aldığı giysileri üzerine geçirdikten sonra hızlı adımlarla evden çıktı: Zelâl’in notunu da alarak!

Rüyasını ve yaşadıklarını düşünerek hızlı adımlarla, nefes nefese kalana dek yürüdü. Sahile vardığında biraz olsun dinlenmek istedi ve sabahın ilk simitçisinden aldığı simitle kahvaltı yapmaya karar verdi. Birkaç lokmadan fazlasını yiyemeden ayaklandı tekrar: İşe gidemeyeceğini anladı ve işyerine haber verdi. Telefonuna gelen mesajları göz ucuyla kontrol etti ve az önce oturduğu banka geçip denizi seyretti. Bunun tuhaf bir şaka olabileceğini düşündü önce fakat rüyasından henüz kimseye bahsetmemişti. Pantolonun cebine sıkıştırdığı notu tekrar eline alarak inceledi. Kusursuz güzellikte bir yazıyla yazılmıştı. Zelâl’in yazısını hiçbir zaman düşünmemişti tabii ancak bu kadar güzel olmasını da bekleyemezdi herhalde. Şu an, yani uyanıkken bir rüyada olduğu düşüncesi çok daha mantıklı geliyordu ona. Belki de hâlâ uyanmamıştı ya da sürekli başka bir rüyanın içine uyanıyordu. Aklında ardı arkası kesilmeyen teoriler belirirken ofisten arkadaşı Doğu’nun izinli olduğunu hatırladı. Hemen telefonunu çantasından çıkardı ve Doğu’yu aradı: Cevap vermiyordu! Uyuyor olduğunu tahmin ederek yılmadan birkaç kez daha aradı. Birileriyle konuşmaya ihtiyacı vardı ve şu an için en uygun insanın o olduğuna karar verdi. Doğu yedinci aramada telefonunu açtı. Uyku sersemi olan arkadaşını yanına gelmeye ikna etmesi tahmin ettiğinden uzun sürdü. Bankta yaklaşık bir buçuk saat geçirdikten sonra Doğu ile buluşmak üzere çarşıya doğru yürüdü. Birlikte adam akıllı kahvaltı ettikten sonra Gül rüyasını ve yaşadığı her şeyi tek tek anlattı Doğu’ya. Doğu sanki bütün gerçeklerin yanında duruyormuş gibi hemen inandı anlattıklarına. Gül ise önce şaşırdı, sonra da bunun üzerinde durmaması gerektiğini düşündü. Yaşadıklarını anlattığı tek insan yanındaydı ve belki de birlikte bir çözüme ulaşabileceklerdi.

Kendini kötü hissetmen gerekmiyor” dedi Doğu kendinden emin bir şekilde. “Anlattıklarım mantıklı mı geliyor sana” dedi Gül daha fazla gerilerek.

Yaşadığın her şeyin farkındayım, ne kadar korktuğunun da ama korkmak için henüz erken. Gördüğün rüyaların bir anlamı var.” / “Sen şimdi yaşadıklarımı zaten bildiğini mi söylüyorsun?” / “Bir sene önce hayatına tam da bu an için girdim Gül. Bana ihtiyacın olsun diye!”  / “Delirmişsin sen. Bunlar nasıl gerçek olabilir?” / “Rüyaların sandığın kadar masum değil Gül. Gördüğün her şeyin bir anlamı ve sebebi var. Ateş görürsen yanarsın, kan görürsen ölürsün.

Duyduklarını karşısında ne yapacağını şaşıran Gül şaşkınca etrafına baktı.

Zelâl kim?” / “Bunu ben de bilmiyorum ve anladığım kadarıyla öğrenmemiz şimdilik zor. Daha önemli olan şey ona uzanan yolda ne yapacağımız.” / “Ben ona ulaşmak istemiyorum, aksine ondan kaçmam gerek.” / “İşte bu çok zor. Çünkü çok uzun zamandan beri seni bekliyor, ondan asla kaçamazsın.” / “İyi de beni bulup ne yapacak? Hâlâ bir gerçeğin içinde olduğuma inanamıyorum.” / “Öncelikle bu gerçekle yüzleşsen iyi olur. Çünkü bu gerçekten kaçmaya çalışırsan korktuğun karanlığın içinde boğulursun.” / “Peki ya sen.. Sen de mi düşmanımsın?” / “Zelâl’i düşmanın olarak mı görüyorsun? Rüyalarında ona karşı sempati beslediğini düşünüyordum ben.” / “Onu gördün mü?” / “Gördüğün her şeyi ben de gördüm, bildiğin her şeyi ben de biliyorum.” / “Peki neden sustun, neden uyarmadın beni?” / “Bir yolun sonunda yanacağını bilsen o yola yürür müsün?” / “Seni arkadaşım sanıyordum.” / “Ben senin arkadaşınım.. Hatta daha da fazlası. Bu yolda birlikte yürümek zorundayız Gül. Bunu ben istemiş olamam değil mi?” / “Çok korkuyorum..” / “Korkmana gerek yok. Öncelikle rüyalarını kontrol etmeye çalışacağız, daha da vahim bir hâl almadan önce.” / “Nasıl?” / “Rüyalarını kontrol etmen için daha önce de  bu tür vakalarla ilgilenen birinden destek alacağız: Gülriz. Seni boğmaya çalışanın kim olduğundan başlayarak rüyandaki bütün gizeme ulaşacağız.” / “Rüyamda beni kimin boğduğunun ne önemi var?” / “Gördüklerin gelecekten Gül, engellemezsen olacaklar.

Birkaç saat daha konuştuktan sonra ayrıldılar. Sabah kendini dışarı attığı andakinden daha kötü hissediyordu Gül. Gerçekle yüzleşmişti çünkü, yüzleşmek zorunda kalmıştı. Evdekilere hesap vermemek için biraz daha oyalandı ve işten dönüyormuş gibi tam saatinde döndü eve. Kimsenin yüzüne bakmadan odasına geçti ve kendini yatağa attı. Ebru henüz duşa girmişti. Elini cebine sokup Zelâl’in notunu aldı. Ağlamak istiyor ancak buna bile cesaret edemiyordu. Notu sabah bulduğu yere, komodinin üzerine koyarak yatakta kıvrandı. Tam gözlerini kapamışken telefonundan gelen bildirim sesiyle irkildi. Ayağa kalkıp telefonunu eline aldı ancak herhangi bir bildirime rastlayamadı. Tam yatağına geri dönerken bildirimin Ebru’nun telefonuna geldiğini anladı. Bakmakla bakmamak arasında gidip geldi ancak merakına yenik düşerek eline aldı telefonu: “Gül’e hafta sonu uçuşum olduğunu söyledim. Rahatça görüşebiliriz sevgilim. – Attila”


Sevdiklerinizin ihanetine uğradığınız anları düşünün, kalbinize gaip bıçakların saplandığı o karanlık anlar. Tıpkı karanlığın kendisi gibi bu anlar da engeller insanın bildiği gibi olmasını. Çünkü ihanet değil sevmek acıtır insanı en çok.

4 yorum:

  1. Mükemmel! Devamını sabırsızlıkla bekliyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, düğümün çözülmesine çok az kaldı!

      Sil
  2. Ah Ebru ve Atilla.. Bu olmamaliydi.. Devamini sabirsizlikla bekliyorum. ..

    YanıtlaSil
  3. Belki de yaşanan olaylar henüz yaşanmayanlara göre daha masumdur, bize düşen şimdilik beklemek.

    YanıtlaSil